25|| Rüyalar ve Kabuslar

736 49 22
                                    

Kötü olduğu için geçiş bölümü diyerekten kendimi avuttuğum bir bölüm... İyi okumalar, yıldızları turuncuya çevirirseniz çok mutlu olurum...

11. Bölüm: Rüyalar ve Kabuslar

Ashley, karanlık koridorda yürüyordu. Nereye gittiğini bilmiyordu. Belki akşam yemeği için Büyük Salona gidiyordu? Evet, bu olmalıydı. Bir şeyler yiyecekti. Ondan sonra da Dumbledore'a başını neye soktuğu ve elinde ne olduğunu söylemenin imkansız görevini gerçekleştirecekti. 

Ashley titrek bir nefes bıraktı ve yürümeye devam etti. Karanlık ve geniş koridorda tamamen yalnızdı. 'Herkes nerede acaba?' diye düşündü. Duvarlar koyu renkti, fazla koyu. Hogwarts'ın bu kadar koyu koridorları olduğunu hatırlamıyordu. Ayrıca genelde yerler ıslak olmazdı. Ne zamandan beri duvarlarda yılan desenleri vardı? Etrafı tekrar gözledi ve dehşet içinde nefesini çekti. Sırlar Odasında duruyordu.

"Hayır, hayır, hayır!" diye fısıldadı nefesinin altından. Etrafında döndü ve geldiği yönden geri gitmeye başladı. Ama faydasızdı, adımları olduğu yerde mi sayıyor yoksa o koştukça yol mu uzuyor anlayamıyordu. 

"Bana kendini tanıtmak istemiyor musun, Capella?"

Ashley gözlerini yumup kulaklarını kapattı. Onu duymak istemiyordu, onu görmek istemiyordu, şimdi değil. Daha değil. Hazır değildi. 

"Sence yeterince ertelemedik mi?" Ona doğru gelen adım sesleri gittikçe yaklaşıyordu. "Ama artık kaçamazsın," dedi Ashley'nin tüm tüylerini diken diken bir alayla. "Artık çok geç."

"Artık çok geç."

"Artık çok geç."

"Artık çok geç."

Ashley arkasını dönüp koşmaya başladı. Ciğerlerini yırtarcasına hızlanıyordu. Ayakkabıları zeminle her birleştiğinde etrafa sular sıçratıyordu. Riddle'dan olabildiğince uzağa kaçıyordu.

"Ashley?"

Ashley durdu. Kafasını kaldırıp koştuğu yönün tersine, Riddle'ın az ötesindeki Harry'ye baktı. Yüzündeki ifade içini titretti aniden. "Harry?"

Harry'nin yüzündeki hayal kırıklığı, sadece bir hologramdı sanki. Gerçekten orada mıydı? 

"Bana yalan mı söyledin?" diyordu Harry, "Arkadaşım değil misin?"

"Hayır, hayır Harry!"  diye bağırmaya çalıştı Ashley, ama tüm ses telleri olduğu yerde birbirine dolanmıştı sanki, sesi boğazında mahsur kalmıştı. 

"Hepinize yalan söyledi," dedi Riddle. "Herkese yalan söylüyor."

Ashley olduğu yere mıhlanmıştı. Hareket edemiyor, sesini çıkaramıyordu. 

"Dost musun, düşman mısın?" Hermione ve Ron'un sesleri bu dünyadan gelmiyordu sanki, orada değillerdi, Ashley onları göremiyordu. Sesleri kafasının içinden geliyordu.

"Kurtarıcı mısın, yoksa kurtarılması gereken mi?"  Hermione ve Ron'un seslerinin arasına, Draco'nunki de eklenmişti. Üçü birbirine karışmış, ortaya sağır edici bir gürültü yayılmıştı. Ashley gözlerini kıstı, arkadaşlarının onu suçlayan sesleri arasında kapana kısılmıştı, tir tir titriyordu. "Yalancısın, hepimize yalan söyledin! Bizi kandırdın, sen bir hainsin! "

"Hayır," dedi Harry sertçe. Herkesin sesi birden kesildi, her yer sessizleşti. Ashley kafasının içinde yankılanan gürültünün gitmesiyle başını kaldırdı. Harry gözlerini doğrudan ona dikmişti, ama bu sefer yüzünde hayal kırıklığı ve o hüzünle karışık inanamamazlıktan eser yoktu. Onun yerinde Ashley'nin hiç tanımadığı soğuk bir sertlik ve hissizlik vardı. Gözlerinin içindeki sıcaklık tamamen yok olmuştu. Ağzını açtı ve o duygulardan tamamen arınmış sesiyle Ashley'ye bir bıçak misali hava uçup saplanan kelimeleri söyledi.

Yıldızın Dileği || Harry PotterDonde viven las historias. Descúbrelo ahora