19|| Yanlış Tanımak

526 45 5
                                    

Geçtiğimiz salı günü saat altı gibi hikayenin 1k olduğunu fark ettim. Çok sevindim görünce. Beni çok mutlu etti bu, hepinize teşekkürler. İyi ki varsınız. Bu bölüm saat olarak biraz geç geldi, biliyorum. Pardon. Aceleye geldi biraz. Hepinize iyi okumalar.

5. Bölüm: Yanlış Tanımak

"O ağaç bize bizim ona zarar verdiğimizden daha çok zarar verdi!" diye patladı Ron sonunda dayanamayarak.

"SUS DEDİM! Ne yazık ki benim binamda değilsiniz ve sizi okuldan atma kararı bana ait değil. Şimdi gidip bu mutluluk verici yetkiye sahip olan insanları çağıracağım. Siz üçünüz burada bekleyin."

Ashley, tüm rengi çoktan çekilmiş yüzüyle ayaklarına baktı. Yaklaşık on beş dakikadır Snape'in ofisinde azarlanıyorlardı. Yağlı şaçlı iksir hocası kara cüppesi dalgalanarak Profesör McGonagall'ı çağırmak için odadan çıktığında Harry ve Ron bembeyaz yüzleriyle birbirlerine baktılar. Başları fena halde beladaydı.

Ashley faydalı hiçbir şey yapmamıştı. Böyle olacağını gayet iyi biliyordu, ama engel olmamıştı. Uçuşun büyüse kapılarak yok saymıştı. Kendinden nefret etti, onun suçuydu. Harry ve Ron sadece aptallık etmişlerdi, sonucunun böyle olabileceğini düşünememişlerdi. Ama Ashley öyle değildi. Böyle olacağını bildiği halde engel olmamıştı bu fikre, kendini suçluyordu bu yüzden.

Üçüne saatler gibi gelen bir on dakikadan sonra Profesör Snape yanında Profesör McGonagall ile geri döndü. Ashley Profesör McGonagall'ı elbette ki birkaç kez sinirli görmüştü, ama kadının yüz ifadesiyle karşılaştığında tüyleri diken diken olarak olduğu yere sindi. Onu hiç bu kadar öfkeli görmemişti.

"Oturun," dedi, üçü de geri geri şöminenin yanındaki iskemlelere gittiler. 

Profesör McGonagall gözlüğü tekinsiz bir şekilde parıldayarak, "Açıklayın." dedi. 

Ron istasyonda onların geçmesine izin vermeyen bölmeden alarak, hikayeye başladı. 

"... yani başka şansımız yoktu, Profesör, trene binemiyorduk."

 Profesör McGonagall, soğuk bir edayla Harry'ye,"Niye bize baykuşla mektup yollamadınız?" diye sordu. "Senin bir baykuşun olsa gerek."

Harry ağzı açık ona bakakaldı. "Ben... ben düşünemedim..."

"En azından siz, Miss Grace. Sizin bunu akıl edebileceğinizi düşünürdüm." dedi McGonagall, yargılayıcı bakışlarını Ashley'ye çevirerek.

Ashley bembeyaz oldu. İçi suçluluk duygusuyla alev alev yanıyordu. Bir şeyler gevelemeye çalıştı ama düşündüğü kelimeler daha ağzına gelemeden kaybolup gidiyordu. Bakışlarını yere dikti.

Ama neyseki, dikkatler daha fazla onun üstünde kalmadan kapı çalındı. Snape kalkıp kapıyı açtı, Profesör Dumbledore içeri girdi.

Ama daha bir dakika olmadan, Ashley kendini keşke Şamarcı Söğüt'ten dayak yiyor olsak diye düşünürken buldu. Uzun bir sessizlik oldu. Sonra Dumbledore, "Lütfen bunu neden yaptığınızı açıklayın." dedi sakince.

Bağırsa daha iyi olurdu. Ashley tüm vücudunun uyuştuğunu hissetti. Bu sefer Harry, olayları baştan anlattı. O da arada kekeliyor, gözlerini dizlerinden ayırmıyordu. Çocuk sözlerini bitirince de, yaşlı adam gözlüğünün arkasından onları süzmeye devam etti.

Ron umutsuzca, "Gidip eşyalarımızı toplayalım bari," dedi, yüzü vişne çürüğü rengindeydi.

Profesör McGonagall, "Sen neyden söz ediyorsun, Wealsey?" diye sordu yüksek sesle.

Yıldızın Dileği || Harry PotterWhere stories live. Discover now