twenty seven

1 1 0
                                    

"Bizimle daha ne kadar kalacak?" diyerek Johnny göz ucuyla odanın diğer ucundaki Joan'a baktı. Kahramanı ile arasının bozulma sebebi olması yetmiyormuş gibi bir de Libby'nin isteği üzerine orada onlarla kalıyordu.

Libby elindeki gazeteyi çevirdi. Gördüğü haberle ağzından bir nida çıktı. "Hah! Coast City'de kocasının ölümü üzerine bir kadın hava şirketinin sahibi öldürmüş." Bacak bacak üstüne attı. "Onu şimdiden sevdim. Hapisten kaçırsak mı?"

Johnny gözlerini kıstı. Bilerek konuyu değiştiriyordu. "Hapisten kimseyi kaçırmayız tatlım, tekerlekli sandalyedeyim unuttun mu?"

"Ama üç çocuğu varmış?" Libby başını kaldırınca Johnny'nin yüzünü gördü. Omuz silkti. "Shiera'ya söylerim olmadı."

"Hiç sanmıyorum." Jay hızla odaya girdiğinde Libby ayağa kalktı. Jay'in yüzünde tuhaf bir zafer ifadesi vardı. Sanki çoktan kazanacağını bildiği oyunu oynuyordu. "Bana kızı vermezsen son konuştuğun kişi ben olurum."

Libby hücrenin önüne geçti. "Kızın saçının teline dokunmayacaksın."

"Tahmin etmiştim," Jay gözlerini devirdi. "Alan."

Yeşil bağlar birden Libby'nin etrafını sardı ve onu duvara sabitledi. Alan odaya girip duvarda çırpınan Libby'e yaklaştı. Elinde çoktan bir hançer oluşmuştu. Jay gülümseyerek hücreye yaklaştı ancak içeri giremedi. Bir kalkan onu dışarı itti. "Ne?!"

Libby güldü. "Hücreyi Johnny ya da benden başka kimse açamaz. Kaybettin, Garrick. Beni bırakın yoksa Inza size cezasını ödetir."

"Hiç sanmıyorum." dedi Alan elinde bıçağı çevirirken. "Inza Cramer bugün sağ çıkarmayacak."

Jay elini tekerlekli sandalyedeki Johnny'nin omzuna koydu. "Hücreyi aç, Johnny."

"Hücreyi açarsan seni boşarım, Jonathan!"

Johnny duvardaki karısına baktı. Asıl ismini kullanıyorsa ciddi demekti. Libby sinirlendi mi Jay'e olan hayranlığı bile devede kulak kalırdı. "Üzgünüm, Jay. Yapamam."

Jay sinirle sandalyeyi duvara Duvara çarptı. Gözleri alev saçıyordu. "Hücreyi aç lanet olası yoksa bu sefer omurganı yerinden sökerim!"

Johnny'nin gözleri kocaman açıldı. "Yarışta yaptıkların...Kaza değil miydi?"

"Seni asla sevmedim, aptal! O çirkin kostümün ve çakma hızınla yerimi doldurabileceğini mi sandın?!"

Johnny'nin göğsünde bir şeyler öldü. Nefes almakta zorlanıyordu. "Yerini doldurmak mı? Ben sana tapıyordum!"

"Senin hatan." Jay elini titreştirerek Johnny'nin karnına soktu. Parmakları omuriliğine geldiğinde Johnny'nin ağzından kanlar süzülmeye başladı. Jay yüzünü iyice ona yaklaştırdı. "Bana hücreyi aç yoksa ömür boyu felçli kalırsın."

"Hayır! Bırak onu!" Libby olduğu yerde çırpındı ancak kurtulması mümkün değildi.

Johnny bir karısına bir de bir zamanlar taptığı adama baktı. "Cehenneme git."

-

"Doktor?" Do… Kent kendine gel." Molly kollarındaki adamı bir daha tokatladı ancak hiçbir şey yoktu. Kent git gide daha kötüye gidiyordu. Yaralarını sarmasına rağmen kanaması geçmiyor, aksine ateşi çıkıyordu. Molly şuan gerçek bir doktor için neler vermezdi.

"Dinah?" Kent gözlerini zorlukla açtı. "Sen Dinah değilsin."

Molly gülümseyerek başını bir saniyeliğine Kent'in göğsüne koydu. Ardından sevinçle ona baktı. "Hayır, benim Harlequin."

visitors | jsaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin