seven

3 0 0
                                    

Jen kapının çalmasıyla elindeki dergiyi bırakıp kapıya koştu. Karşısında tanıdık yüzü görünce birden gülümseyip ona sarıldı. "Todd! Senin için çok endişelendim." Ondan ayrılıp gülümsedi. "Neler olduğuna inanamayacaksın babam-"

"Jen benimle gelmen gerek." diyerek Todd kelimeleri onun ağzına tıktı. Gözleri Jen'e fazla donuk gelmişti ancak Todd zaten neşeli biri sanılmazdı, Jen onun sadece bir şeye sinir olduğunu sandı.

"Neler oluyor?"

"Babamla ilgili. Benimle gelmen gerekiyor, hemen." Todd elini uzattığında Jen bir an tereddüt etti ancak sonunda elini tuttu. Ne olabilirdi ki? Todd ona asla zarar vermezdi. "Nereye gidiyoruz?"

-

"Adam, Hippolyta ve Kendra'ya ulaşmaya çalıştık." diyerek Sandy açıklamayı sürdürdü. JSA merkezine döneli henüz birkaç dakika olmuştu ancak şimdiden kendini Sandy The Golden Boy gibi hissediyordu. Wesley'i görür görmez dizlerinin bağı çözülmüş, Billy'nin ona toslamasına neden olmuştu. Şimdi ise olanları anlatırken Wesley'e bakmaktan kendini alamıyordu. Onu o kadar çok özlemişti ki...

"Geriye ne kadar JSA üyesi kaldı?" diye sordu Rex önündeki bilgisayara bakarken. Neredeyse en bilindik üyeler alınmıştı ancak yine de belki hala umut vardı.

Pieter kollarındaki baykuşu okşadı. "Jakeem'e ulaşmaya çalıştık ancak teyzesi dün sarışı bir kızla evden çıkıp dönmediğini söyledi."

Billy kendi kendine mırıldandı. "Courtney."

"Henry ile konuşmaya çalıştım ama sanırım onu da almışlar." Hector elindeki dosyaları masaya bıraktı."Anlamıyorum... Jakeem, Hippolyta ve diğerlerini anlıyorum ama neden Lyta ve Hank? Onlar benim kadar JSA üyesi bile değildi ki."

"Kısa sürelileri de mi alıyorlar?" Al önündeki dosyaları karıştırdı. Sonunda bir dosyaya gelince Jim'e baktı. "Kendine ne diyordun?"

Jim kaşlarını çattı. "Spectre. Neden?"

"Sanırım tek sen değilmişsin." diyerek Al dosyayı uzattı.

Kent eğilip dosyaya baktı. "Ah, hayır. Alan'ı uyarmalıyız."

-

Hal çöpü atmak için arka sokağa çıkınca Alan'ı görünce şaşırdı. Kısa bir duraksamadan sonra çöpü konteynıra attı. "Eve gittiğini sanıyordum."

"Beni o çocukla... O çocuk bana asılıyordu, flört ediyordu!" Alan mavi gözlerini kısıp öfkeyle ona baktı.

Hal omuz silkti. "İnsanlar genelde karşıdakinden hoşlandığında öyle yapar."

"Ama o bir... Erkek."

Hal nefesini dışarı verip yanına oturdu. "Evet."

"Ben erkeklerden hoşlanmıyorum!"

Hal elini yavaşça Alan'ın omzuna koydu. "Alan, Jim'i biliyorum. Sen... Bana anlatmıştın. Kaybolmadan önceki gün."

Alan önüne dönüp parmağındaki yüzükle oynadı. Hal güldü, kendisi de gergin olunca böyle yapardı. Alan sonunda ona döndü, mavi gözleri sulanmıştı. "Senin için sorun değil mi?"

"Neden olsun ki?" Hal gülümsedi. "Tek istediğim senin mutlu olman, Alan. Bunu hak ediyorsun."

Alan birden ona sarılınca Hal duraksadı. Sonunda o da ona sarıldı. "Hey baksana," Hal ondan ayrılıp ayağa kalktı. "Öğlenki çocuk sen kaçıp gidince numarasını bana bıraktı, eğer istersen..."

"Aslında biraz şeker sayılabilirdi."

Hal kapıya yöneldi. "Hemen getiriyorum!"

Hal içeri girdiğinde tanıdık yüzü görünce duraksadı. Kesinlikle onu beklemiyordu. "Alan?"

"Merhaba, Hal."

Hal onun sesindeki donukluğu duyunca yüzüğünü arkasında parlattı. Pieter onları hiçbir şeyin kendine getirmediğini söylüyordu ama daha irade gücünü tatmamıştı. "Neden buradasın, Alan?"

"Aile buluşması için ama önce..." Bir el hızla Hal'in arkadaki elini kavradı ve kıvırdı. Hal acıyan kolunun acısıyla bağırdı.

Jay onun dizlerine tekme atıp yere düşürdükten sonra titreyen elini kalbine soktu. Hal'in ağzı acıyla açıldı.

"Bunun için kusura bakma ama odaklanamadığından emin olmalıydım. Merak etme asıl işleme geçeceğimizde Jay kalbini bırakacak." diyerek Alan ona yaklaştı.

Hal zorlukla konuştu. "Se-seni kontrol ediyorlar. Bu... Sen değilsin."

"O veletler nereden geliyor?!" diyerek Jay bedenini sarstı. Hal acıyla inlerken gözlerini kapattı. "Bilmiyorum."

Alan ona yaklaşıp eliyle saçlarını okşadı. Ardından saçlarına parmaklarını kıstırıp başını kaldırmaya zorladı. Hal'in yüzü bembeyaz olmuştu, artık ayık kalmakta zorlanıyordu. "Bana yalan söyleme, Harold."

"Yemin ederim." Hal'in ağzından kan süzüldü. "Alan lütfen..."

Alan hayal kırıklığına uğramış gibi başını iki yana salladı. "Bunu sen istedin."

"Lütfen..." Hal birden acıyla bağırmaya başladı, yeşil alevler bacağını yakmaya başlamıştı.

Hal acıyla bağırırken Alan kollarını göğsünde birleştirmiş onu izliyordu. "Nereden geliyorlar, Hal? Konuş."

"Bırak onu!" Hal, genç Alan'ın sesini duyduğunda kendinden geçmek üzereydi. Genç Alan doğruca yüzüğünü yaşlı haline doğrultmuş kararlı bir şekilde bakıyordu.

Yaşlı Alan ona dönüp güldü. "Ne yapacaksın? Hem beni hem de Jay'i yenecek misin? Neyle? İki haftalık deneyimle mi?"

"Altı aylık!" diyerek Alan yüzüğünü indirdi. Bir sandalyeye uzanıp onu kırdı. "Ve hayır, bununla." dedi ve kırılan bacağı karnına sapladı. Ağzına kanlar dolarken sırıttı. "Ben düşersem sen de düşersin, ihtiyar!"

Gerçekten de haklıydı. Yaşlı Alan dehşetle elini karnına götürdü. Hal, göğsündeki elin titrediğini hissetti ancak Jay'in sesi hala donuk geliyordu. "Harika, velet kendi kendini denklemden çıkardığına göre konuş, Lantern!"

Jay'in eli göğsünden çıkarken Hal acıyla bağırdı. İçinden bir ses Jay'in onu öylece bırakmayacağını söylüyordu. Binlerce tekme karnına inince ağzı kanla doldu ve görüşü bulandı. Jay yakasından tutup onu kaldırdı. "Seni asla sevmedim, biliyor musun? Barry'e kötü geliyorsun." Diziyle karnına bir tekme daha attı. "Al, Charles ve Rex'e yaptıklarından sonra yaşamayı hak etmiyorsun. Neyse ki ölümün işe yarayacak."

Jay belinden çıkarttığı bıçağı tam kaldıracağı sırada birden bir şey ona çarptı ve duvara savruldu. Genç Jay onu durmadan tekmelerken Hal kalbini tutarak doğruldu. Sürünerek hemen Alan'ın yanına gitti. "Tanrım, sen deli misin?" Eliyle hızla yarasına tampon yaptı. "Neden bunu yaptın?!"

"Senin için." diyerek gülümsedi Alan. Elini uzatıp Hal'in yanağına dokundu. "Ve senin için kaybettiğim kanın son damlasına kadar değer..." dedi ve kendinden geçti.

visitors | jsaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin