nine

3 0 0
                                    

Alan kendine geldiğinde hepsini bir odada yerde yatarken buldu. Bedeni öyle boylu boyunca uzanıyor, hiçbir şey yapamıyordu. Konuşup yanında uzanan Kent'e neler olduğunu sormak istedi ancak konuşamıyordu da.

Derken birden odaya hiç tanımadığı adamlar girdi. Adamlar bir ortaklıktan ve kazandıklarından bahsediyorlardı. Alan neler olduğunu duyamamıştı ancak içinden bir ses burada olma sebeplerinin onlar olduğunu söylüyordu.

Aralarından kızıl saçlı bir adam öne çıkıp emir verdi. "Ayağa kalkın." Hepsinin bedeni aynı anda hareket edip ayağa kalktı ve tek sıra oluşturdu. Adam elini yanındaki Wesley'in ensesine götürdü. "Sizi bu zamana getirirken iyi ki bu kontrol cihazlarını koymuşum." Gururla güldükten sonra diğerlerine döndü. "Ee neler istersiniz, beyler?"

Uzun bıyıklı adam sıranın sonundaki Jim'i işaret etti. "Bence önce fazlalıklardan kurtulalım. Asıl Spectre elimizde olduğuna göre Corrigan'ın bir önemi yok."

"Haklısın. Öne çık, James." Jim'in bedeni iradesi dışında hareket etti ve öne çıktı. Kızıl saçlı adam belinden silahını çıkartıp aniden göğsünden vurduğunda yere yığıldı. Alan çığlık atmak istedi ancak hiçbir şey yapamadı.

Kızıl saçlı adam Jim'in kanlar içindeki bedenini tekmeledi. "Kan kusmayı bırak! Etrafı kirletiyorsun!" Jim'in dudakları birbirine kenetlenirken yüzü kıpkırmızı oldu, kendi kanında boğulurken yalvaran gözlerinden yaşlar süzüldü ve bir süre sonra bedeni kasılmayı kesildi.

"Harika, şimdi sıradaki?" diyerek kızıl saçlı adam topluluğa döndü. İçlerinden Jay gibi giyinen ancak görüntüsü silik bir adam çıktı. "Flash."

"Öne çık, Jason." Jay'in bedeni öne çıkarken adeta titriyordu. Alan olacakları durdurmak için bir şey yapmak istedi ancak hiçbir şey işe yaramıyordu, bedeni onun kontrolünde değildi. Kızıl adam tekrar diğer adama döndü. "Ne yapalım?"

Diğer adam elini çenesine götürdü. Ardından korkunç bir gülümsemeyle Jay'e baktı. "Harika bir fikrim var."

-

Jim öksürerek uyandığında elini göğsüne götürdü. Hala olanlara inanamıyordu. Vurulmuştu. Ölmüştü. Yine.

"Sonunda uyandın." dedi bir ses aniden. Jim yerinde sıçrayıp ona baktı. "Kimsin sen?"

Sarışın adam arkasındaki gölge duvara yaslandı. Yüzünde iyileşmiş yaralardan kalan kurumuş kan izleri vardı ve kıyafetleri yırtık pırtıktı. Jim onun da işkence gördüğünü düşündü. "Benim adım Carter Hall. Arkeoloğum."

"Peki," diyerek Jim ayağa kalktı. Karşısındaki adam gerçekten tuhaftı ancak bugün yaşadığı şeylerden sonra normal geliyordu. Nefesini tutup bulundukları yeri inceledi, her yer simsiyahtı. "Neredeyiz?"

Carter başını kaldırıp ona baktı. Yüzündeki ifadeden burayı hiç sevmediği belli oluyordu. "Karanlıklar Diyarındayız."

"Buraya nasıl geldik?" Jim elini ensesine götürdü. Kızıl adamın kontrol zımbırtısı hala orada mıydı? Onları buraya o mu atmıştı?

"Ben getirdim." Derken bir adam gölgelerin içinden belirdi. Simsiyah bir takım elbise ve şapka giyiyor, bir baston taşıyordu. Jim onun kolayca onlara işkence eden topluluğa katılabileceğini düşündü. Adam resmen kötü adamım diye bağırıyor gibiydi. Oysa şapkasını indirip dostça gülümsedi. "Kusuruma bakmayın, ben Shade." diyerek selam verdi. "Sizi buraya Injustice Society'i durdurmanız için getirdim."

Jim yutkunurken Carter ayağa kalktı. "Sadece ikimiz mi?"

"Arkadaşlarım..." diye Jim söze başlamıştı ki Shade elini kaldırıp onu susturdu. "Onlar güvende merak etme." Eliyle gölgelerden bir kapı oluşturdu. "Beni takip et, seni onlara götüreyim."

visitors | jsaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin