on

2K 249 496
                                    

Ağlayarak yere doğru çöktüğümde gözlerimi önümde yatan adamdan ayıramıyordum. Yüzüme sıçrayan kanı hissedebiliyorum ama hiçbir şey yapmıyordum. Sanki donmuştum.

Taehyung elindeki silahı hızla yere atıp, önüme geçip eğildiğinde gözlerimi yerde olan silaha çevirdim.

O, birini öldürmüştü. Beni vuracak adamı. Gözünü bile kırpmadan yapmıştı bunu.

Yüzümü avuçlarının arasına aldığında bile ona bakmadım, bakamadım. Yüzünde göreceğim şeyden korktum belki de.

"Jane, bana bakar mısın? Lütfen."

Bakmadım, o kadar uzun süre bakmadım ki ona pes edeceğini düşündüm. Fakat o beni yanıltarak hiç üşenmeden yanımda durmaya elleriyle yüzümü okşamaya devam etti, sakinleşmemi bekledi.

"Benden korkuyorsun değil mi? O yüzden konuşmuyorsun benimle. Tamam, konuşma ama gitmemiz lazım. Yakalanacağız yoksa." Yakalanacaktık, haklıydı ama kendimde ayağa kalkacak gücü bulabileceğimi sanmıyordum.

"Yüzümde kan var." Pat diye konuşup yüzüne baktığımda göz göze geldik.

"Sorun bu mu, sileceğim güzelim, tamam mı? Sileceğim ama önce bir buradan gidelim, olur mu?"

Yavaşça kafamı salladım. Ayağa kalkıp elini bana uzattığında elini tutup tutmamak arasında kaldım. Sonunda elini tutup ayağa kalktığımda tebessüm etti.

Elimden tutarak beni yönlendirirken nereye gittiğimizi anlayamıyordum. Telefonun flaşıyla etrafı aydınlatıyordu. Bir şekilde dışarı çıktığımızda koşmamı söyledi ve aninden koşmaya başladı. Elimden tuttuğu için koşmakta pek zorlanmıyordum, eğer tutmasaydı kendi başıma koşarken kesinlikle düşerdim.

Arabanın önüne geldiğimizde Roseanne ve Jimin'in arabada beklediğini gördüm. Bindiğimiz gibi Jimin gaza basarken arkama yaslandım ve dışarıyı izlemeye başladım. Taehyung yanıma oturmuştu ve arada bana baktığını camdaki yansımasından görebiliyordum.

Gözlerimi kapattığımda Taehyung'un hareketlendiğini üzerime bir şey örttüğünü hissettim.

"Uyumak istiyorsan uyu, eve daha var." Onaylamak adına mırıldandığımda yavaşça uzaklaştı benden. Büyük ihtimalle üzerime örttüğü şey ceketiydi, çünkü onun gibi kokuyordu.

İyice mayıştığımı hissederken bir şeyler konuştuklarını duyabiliyordum ama anlamıyordum.

Daha fazla dayanamayacağımı hissettiğimde yavaşça kendimi uykunun kollarına bıraktım ve kulaklarımı bütün konuşmalara tıkadım.

...

Havadaydım. Ciddi anlamda havadaydım. Birinin kucağında taşındığımı hissederek uyanmıştım.

Gözlerimi yavaşça açtığımda Taehyung'u gördüm. Gayet ciddi bir şekilde önünden gözlerini ayırmadan yürüyordu. Neden beni uyandırmamıştı ki?

Bir süre onu izlerken inmeye çalışmak gibi bir harekette bulunmadım. Sadece alttan alttan onu izledim.

Birden bana döndüğünde ise ne yapacağımı şaşırarak gözlerimi kırpıştırdım.

"Uyanmışsın." Uyanmıştım, evet. Konuşmak için konuşmuştu şu an.

Eve girdiğimizde beni banyoya doğru götürmüştü. Yavaşça indirdikten sonra banyodan çıktı ve beni kendimle yalnız bıraktı.

İlk önce aynanın karşısına geçtim ve kendime baktım. O kadar berbat gözüküyordum ki. Yüzümdeki kanlar kurumuşlardı. Suyu açtığım gibi yüzümü yıkamaya başladığımda makyajım umurumda bile değildi. Kurtulmak istiyordum, temizlenmek istiyordum.

Derimi soyacakmış gibi sert bir şekilde yüzümü yıkıyordum. Kanların gitmesini istiyordum. Ama ne kadar ovalasam da gitmiyorlardı. Yüzümden kanlar gitmedikçe de daha sert bir şekilde yıkıyordum.

Hıçkırarak ağlarken yüzümü hala ovalıyordum. Çok dayanmıştım ağlamamak için ama başlamıştım işte yine ağlamaya. O kadar yüksek sesle ağlıyordum ki herkesin beni duyduğundan emindim. Siktiğimin kanı yüzümden çıkmıyordu.

Kapı sert bir şekilde açılıp kapandığında oraya bakmadım. Kimin geldiğini çok iyi biliyordum çünkü.

Suyu kapatıp ellerimi yüzümden çektiğinde kafamı yere eğdim. Her seferinde beni ağlarken görmesinden nefret ediyordum. Birden hızla beni göğsüne doğru çekip belime sarılmasıyla daha çok ağlamaya başladım.

"Yüzümdeki kan gitmiyor." Çenesini kafamın üstüne koymasıyla pes ettim ve ben de kollarımı onun beline doladım. Belki de gardımı ona ilk defa indirdim ve bütün gerçeklerimi önüne koydum.

"Gitmez. O kan oradan asla gitmez ki Jennie." Jane dememişti, Jennie demişti.

"Bana bak." Kafamı çenesinin altından çekerek ona baktığımda gözlerinde hiç görmediğim bir duygu gördüm. Merhamet. Durumum belki de sandığımdan da kötüydü.

"Bunları görmek zorunda kaldığın için senden özür dilerim. Keşke seni o piç herifin oraya götürmesine izin vermeseydim." Cevap vermedim sadece gözlerine baktım. Gözlerimiz konuştu bir süre.

"Gel, seni yatıralım." Bileğimden tutarak peşinden gelmemi sağladı. Odama geldiğimizde bana baktı ve onayımı aldıktan sonra kapıyı açıp odaya girdi.

"Üzerini değiştirmek ister misin?" Kafamı hayır anlamında salladıktan sonra yorganı kaldırarak yatağın içine girdim ve ayakta olan Taehyung'u izlemeye başladım.

"Gideyim mi?" diye sordu bir çocuk gibi. Sanki bugün gözlerimin önünde adam öldüren o değildi birkaç saniyeliğine.

Sadece baktım ama o beni anladı ve yatağımın kenarına oturdu. Yanımda olduğunun bilinciyle gözlerimi kapattım. Uykuyu dalacağım sırada konuştu, muhtemelen benim uyuduğumu düşünüyordu.

"Kendimi bugün için asla affetmeyeceğim Jane. Tekrar özür dilerim."

...

Bağrışmalarla gözlerimi açtığımda çoktan sabah olmuştu. Jimin o kadar çok bağırıyordu ki ne olduğunu merak etmiştim.

"Taehyung, sana tablo yok diyorum. Anlama sorunun mu var? Şaka gibi hala bana onu koruyorsun." Dünkü tablodan bahsediyor olmalılardı.

"Tablo onda değil Jimin. Saçmalamayı kes hemen!" Taehyung birden gürlediğinde olduğum yerde sıçradım.

"Ona ne ara bu kadar güvenmeye başladın? Çık önümden Taehyung." Dışarıda bir gürültü koptu ve kapım pat diye açıldı. Ne yani Jimin gerçekten benden mi şüpheleniyordu?

"Sadece bir kere soracağım Jennie, tabloyu nereye sakladın?"

"Sadece bir kere soracağım Jennie, tabloyu nereye sakladın?"

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Jimin kardeşim, ayıp ettin ya biz uyuyorduk orada ☺️

Neyse neyse bol taennie'li bir bölüm oldu. Sınırı yine +130 oy ve +400 yorum koyuyorum, çabuk doldurursanız bu hafta yine bir bölüm gelir, öpüyorum çok byee 🤍

forgotten keyWhere stories live. Discover now