iki

3.8K 328 385
                                    

Nasıl, diye mırıldandım karşımdaki banka çalışanına.

"Jennie Hanım, paranız babanız tarafından bu sabah çekildi. Haberiniz var sanıyorduk." Yoktu, benim hiçbir şeyden haberim yoktu. İhanete uğramıştım, babam dediğim insan tarafından. Kafamı aşağı yukarı sallayarak dışarı çıktım.

Hızla bir taksiye atladım ve şoföre havaalanına sürmesini söyledim. Annem ve babam bugün yurt dışına çıkacaklardı. Seyahate gideceklerini sanıyordum ama şu anki duruma bakılırsa temelli gidiyorlar gibi gözüküyordu.

Aylardır, yıllardır biriktirdiğim para yoktu. Hesapta ne kadar para olduğunu bile bilmiyordum, öğrenmemi istememişti. Sadece her ayın 15'i ikimizde hesabıma para yatırıyorduk. Ya da ben öyle sanıyordum.

Gözlerimden düşen yaşları sildikçe daha fazlası geliyordu. İnanmak istemiyordum babamın böyle bir şey yapacağına.

Taksi durduğu gibi koşarak havaalanına girdim. Kontrollerden geçtiğimde İtalya uçağına gidilen salona doğru ilerlemeye başladım. Yürüyen merdivenlerden inerken sırada bekleyen ailemi görmüştüm, mutlulardı. Herhangi bir pişmanlık yoktu yüzlerinde.

Yanlarına koştum, bana bir açıklama yapmalarını istedim.

"Baba!" Gözleri hızla bana dönerken şaşırmış gözüküyordu.

"Jennie, senin burada ne işin var?" Sesindeki kızgınlık beni iyice şaşırtırken yumruklarımı sıktım.

"Bankaya gittim bugün. Ne olmuş biliyor musun? Param yokmuş, senin tarafından çekilmiş." Gülümsedi, o an hayatımda kimseden iğrenmediğim kadar iğrendim ondan. Elindeki biletleri kontrol eden çalışana gösterdi ve uçağa giden yola girdi. Bana bir açıklama bile yapmadan.

Koşarak içeri girmeye çalıştım fakat güvenlik görevlileri kollarımdan tuttukları gibi beni uzaklaştırdılar. Bağırdım arkasından bakmadı bana. Havaalanından beni çıkartırlarken karşı koymadım. Ağladım, yakındım. Babamdan yediğim kazığı düşündüm.

Dışarı çıkartıldığım an duvara yaslanarak oturdum, titreyen ellerime baktım. Bir süre ellerimi izlerken elime bir peçete koyulmuştu. Kafamı kaldırdığım an pembe saçlı bir kızla göz göze geldim.

Omzumu okşadı, beni rahatlatmaya çalıştı. Konuşmadı benimle, havaalanından içeri girdi gözden kayboldu. Elimdeki peçeteyle yüzümü temizleyebildiğim kadar temizleyip ayağa kalktım. Sonra eve doğru yol aldım.

Eğer ben de Jennie isem, babamı süründürmek için elimden gelen her şeyi yapacaktım. Bir an bile düşünmeden.

...

Eve geldiğim gibi hızla üstümü çıkartarak banyoya girdim. Kendimi rahatlatmaya çalıştım, biraz da burada ağladım.

Elime şampuanı sıktığım an evin içinde bir şey duyduğumu sandım, musluğu kapatıp sese dikkat kesildiğimde ise hiçbir ses gelmemişti. Umursamayıp saçlarımı köpürtüp yıkadım. Bir kere daha yıkayacakken bu sefer çok büyük bir gürültü çıktı ve evin kapısının açılıp kapandığını duydum.

Korkuyla duşakabinden çıkarken ellerim yine titremeye başlamıştı. Ne zaman korkarsam ne zaman üzülürsem ellerim titrerdi ve hala buna çözüm bulamamıştım.

Bornozumu giydikten sonra kulağımı kapıya dayadığım an banyonun kapısı büyük bir hırsla yumruklandı ve ben korkuyla yere düştüm.

"İçeride olduğunu biliyorum, aç şu kapıyı Taehyung." Elimle ağzımı kapattım ses çıkarmamak için fakat düştüğümde ses çıkmıştı bile. Ayrıca Taehyung kimdi?

Konuşmadım, Taehyung olmadığımı söylemedim ona.

"Sen bilirsin Taehyung, ben kapıyı kırmasını bilirim." Hızla elime bir makas aldığımda kapı zorlanıyordu.

Kapı kırıldığı an hiç tanımadığım bir adam içeriye girmiş, titreyen elleriyle makas tutan bornozlu beni görmüştü. Saçlarımdan vücudumdan su damlıyordu, her yer ıpıslak olmuştu.

"Sen kimsin, Taehyung nerede?" Sert çıkan sesi beni daha da ürkütürken geriye doğru adım attım.

"Taehyung kim bilmiyorum. Hiç görmedim, duymadım. Yemin ederim." Alaycıl bir şekilde gülümsedi adam ve sonrasında konuşmaya başladı.

"Sence ben de sana inanacak bir yüz var mı? Bak bakayım bana." Yoktu gerçekten onda bana inanacak bir yüz yoktu ve bu benim daha çok korkmama sebep oldu. Konuşamadım bir kez daha.

"Nereye sakladın adamı?!" Bağırmasıyla iyice korkarken ben de bağırdım. Bilmediğimi söyledim. Adam üstüme doğru gelirken makasın keskin ucunu ona tuttum.

Elini kaldırmış adam birden üstüme doğru düştüğünde korkuyla birkaç adım geriye çıktım ve onunla, hayatımın dönüm noktası olan adamla karşılaştım.

Elinde silah vardı. Ama adama sıkmak yerine sadece silahın tersiyle onu bayıltmıştı.

Kafasını adamdan kaldırdığı an benimle göz göze geldi. Sert bakışları altında ezildiğimi hissettim. Dünya birkaç saniyeliğine benim için durdu.

O ise kafasını omzuna yatırdı, yüzünde garip bir gülümseme oluştu ve konuşmaya başladı.

"Kusura bakma, biraz geç kaldım."

Bir şey diyeyim mi, acayip sevdim bu kitabı

Ops! Esta imagem não segue as nossas directrizes de conteúdo. Para continuares a publicar, por favor, remova-a ou carrega uma imagem diferente.

Bir şey diyeyim mi, acayip sevdim bu kitabı. Bir hataya düşüp kaldırmaya kalkmam inşallah. Siz de sevmişsinizdir umarım.

Bir sürü yorum yapın aşklarım, 70 üzeri oy gelmezse darılırım çünkü sınır koymak istemiyorum. Ama bugün 70 üstü oy gelirse yarın yine bölüm atarım söz. Öpüyorum hepinizi 😽

forgotten keyOnde as histórias ganham vida. Descobre agora