45.

830 46 17
                                    

Berk Baysal - Halime Gülüyorum

İyi ki varsınız 🌼

Yorumlarınızı bırakın lütfen

Bol çiçekli okumalar 🌼

🌼

Yiğit Karayel'den...

Saat kaçtı?

Ya da gün?

Yaşamayı hak ediyor muydum?

Onu koruyamamıştım, ben yaşamayı hak etmiyordum.

Kucağımdaki beden siyah saçlarıyla, beyaz teniyle bir düş gibi uzanıyordu boylu boyunca.

Sevgilimin beyaz tenine kırmızı bulaşmıştı. Benim çiçeğim kırmızıyı hiç sevmezdi ki.

Öyle yaralıydı ki, nereden sarsam bir başka yeri kanıyordu. Öyle fazla düşmüştü ki dizine batan taşları sayamıyordum.

O benim güzel bebeğimdi, bu acıyı da kaldıramazdı.

Gözümden art arda akan yaşlara aldırmadan bedenini sarsmadan kucakladım ve ambulansın gelmesini beklemeden ayaklandım.

Kendimi ilk kez böyle çaresiz hissediyordum. Dizlerim titrerken, kucağımda Papatya'm yatarken deli gibi yağan yağmurun altında başımı göğe kaldırdım ve haykırdım.

"Yiğit!" Burak'ın yüksek sesiyle irkilerek ona döndüm. "Kendine gel! Benim arabaya yürü, hemen." Küçük bir çocuk gibi burnumu çektim ve başımla onayladım.

Burak hızlı adımlarla arabasına giderken bende kucağımdaki Papatya ile birlikte ardından ilerliyordum.

Arkamızdan gelen Nil ve Gülce'ye ait ağlama seslerini duyumsuyordum ancak onlara dönüp bakabilecek gücü kendimde bulamıyordum.

Burak'ın arabasının arkasına dikkatlice oturdum ve Papatya'yı da kucağımda zarar görmeyeceği bir şekilde yatırdım. Burak aceleyle arabayı çalıştırdı ve gece yarısının olması sebebiyle boş olan yollarda son hızla sürmeye başladı.

Parmaklarım siyah saçlarının arasına kaydı.

Dudaklarım titrerken bir elimi boynundaki nabıza attım. Yavaş bir şekilde atan nabzı hıçkırarak ağlamama sebep oldu.

Hâlâ yaşıyordu.

Çok kan kaybetmişti ve bir şekilde yetişmesi lazımdı.

Burak beş dakikanın ardından en yakındaki hastanenin önünde durmuştu ve ben yine dikkatlice arabadan inip acil kısmının kapısından girmiştim.

Kucağımdaki bedenin eline bulaşan kendi kanı yere damlıyor, saçları bir kuğu misali aşağıya süzülüyordu.

"Kimse yok mu?!" Diye bağırdım sakin hastanenin içinde. Sesim bir bomba misali hastanenin ortasında patladığında birkaç doktor ve sedye getiren birkaç hemşire odağıma girdi.

Papatya'yı getirdikleri sedyeye bıraktım ardından ise hemşireler, doktorlar, Burak ve ben sedyeyle birlikte hızlıca ilerlemeye başladık.

"Hastanın durumu nedir?" Diye sordu bir doktor.

"Yaklaşık on dakika önce vuruldu." Dedi Burak. Ameliyathanenin önüne geldiğimizde doktorlar bizi durdurdu ve Papatya ile birlikte içeriye girdiler.

Daha fazla gücü yetmeyen dizlerimin bağı çözüldü ve ameliyathanenin önüne, iki dizimin üzerine düştüm. Sevgilimin kanının bulaştığı ellerimle gözyaşlarımı sildim ve yerine yenilerinin akmasına izin verdim.

Yol | TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin