2. bölüm: Kısafilm

7.3K 179 8
                                    

Dersleri o kadar çabuk geçti ki hiç bir şey anlamadım. Ama neyse ki çıkışta kısafilm vardı. Dersler bir an önce bitsin diye dua ediyordum

Sonunda son derse girmiştik. Son dersimiz tarihti. Aynı coğrafyadan nefret ettiğim gibi tarih dersinden de nefret ediyordum. Normalde kendimi zorlar biraz da olsa dinlemeye anlamaya çalışırdım. Ama şimdi heyecandan bırak dersi dinlemek nefes bile almak zor geliyordu bana.

Bir süre sonra dakikaları saymaya başladım. Sitresten ayaklarım titriyordu. Daha doğrusu ben yapıyordum ama sitresten. Arkadaşım Aleyna sıraya kafasını koymuş, yorgunluktan uyuya kalmıştı. Fakat aradan fazla geçmeden uyandı ve bana dönerek "şu sırayı titretmekten vazgeçer misin artık" dedi. Ses tonundan bana sinirlendiği apaçık ortadaydı. O uyuduğu zaman rahatsız edilmekten nefret ederdi. Bende bunu çok iyi biliyordum fakat kendime bir türlü hakim olamıyordum.

Zaman geçmek bilmiyordu. Nedense edebiyat dersleri dışında tüm dersler bir türlü bitmek bilmezdi. Aksine edebiyat dersleri o kadar çabuk geçiyordu ki anlamıyordum nasıl geçtiğini. Artık dersi sevdiğim için mi, yoksa öğretmeni sevdiğim için mi bilemedim doğrusu.

Sonunda o bitmek bilmeyen tarih derside bitmişti. Artık sadece Ömer hocayı beklemek kalıyordu geriye. Kısafilmi bizim sınıfta yapardık o yüzden sıramızdan hiç kalkmadan beklerdik hocayı.

Ben beklemekten yorulmuştum artık. Aleyna'ya "gel biraz kapıda duralım" dedim. O da "tamam" dedikten sonra sınıfın kapısında beklemeye başladık. Bir süre sonra Ömer hoca göründü. Bize doğru bakarak "hemen geliyorum gençler" dedi. İşte bunu duyduğuma çok sevinmiştim. Ama buna rağmen ben ve Aleyna kapıda durmaya devam ediyorduk. Aradan 2 dakika geçmeden Ömer hoca geldi. Sınıfa girdik ve sıralara dağıldık. Kısafilmde yaklaşık 10 kişiydik. Tabi her gün gelemeyenler daha doğrusu bahane üretipte gelmeyenler oluyordu. O gün sadece 5 kişiydik. Tabi ki Ömer hocayla birlikte.

Ömer hoca izlememiz için bir kaç tane kısafilm getirmişti. Onları kendi getirdiği bilgisayarından açtı ve izlemeye başladık. Neredeyse hepsi muhteşemdi. Ömer hoca artık bizden bir şeyler bekliyordu. Bir senaryo çıkartmamız gerekiyordu. Ben hariç kimse bu konuyla ilgilenmiyordu. Bense sürekli bir şeyler yazıp Ömer hocaya veriyordum. O da her seferinde çok beğeniyordu. Bana sürekli bu konuda yeteneğim olduğunu söylüyordu. O bunları söyledikçe bende gaza geliyor daha çok şey yazıyordum. Doğrusunu söylemek gerekirse yazmayı seviyordum hem de çok. Bir şeyler yazdıkça rahatlıyordum. Hele ki bir de Ömer hocanın desteğini aldıkça beni kimse durduramıyordu.

Bu konuşmaların devamında kendimize konu belirlemeye çalıştık. Hepimiz tek tek fikirlerimizi ortaya koyduk gerçi bir şey çıkmadı ama neyse.

O gün de böylece bitiverdi. Ömer hoca hava erken karardığı için vakitlice bırakmıştı bizi. Herkes evlerine dağıldı. Tabi ben yine gün erken bitti diye üzülmüştüm. Bana kalsa ben gece yarılarınaca onunla kısafilm hakkında konuşurdum. Hava kararcakmış, geç olcakmış, evdekiler merak etcekmiş hiç umrumda bile olmazdı. Ama sen gelde bunu Ömer'e anlat...

Eve vardığımda baya yorgun olduğumu hissettim. Aslında hayalim hemen yatıp uyumaktı ama sen gelde bunu bizimkilere anlat. Erkenden uyudum mu bir kamyon dolusu laf işitiyorum özellikle annemden. Kendisi çalıştığı için evin bazı işleri bana ait. Onları yapmadan yattım mı işte o zaman kötü. Neyse bu sefer hemen uyumadım biraz evin işlerine baktım ardından biraz derslere derken saat 10 oldu. Gerçekten çok yorgundum aslında normalde saat 12 olmadan yatmam ama buvaralar çok yoruluyordum. İşin içine kısafilmde girince.

Koltukta oturmuş televizyon izliyordum. Annem yanıma yaklaştı ve "yarın diş kontrolün var unutmadın değil mi?" dedi. Aslında ben onu tamamen unutmuştum ama anneme "unutmadım da nasıl gidicez?" dedim. Ben yaklaşık 7 senedir tel kullanıyordum ve bunun için belli zaman aralıklarında doktora kontrolüm vardı.

Benim bu soruma karşılık annem "baban yarın seni gelip okuldan alacak beraber gideceksiniz" dedi. Ben de sadece kafamı sallayarak onayladım onu. Ardından televizyon izlemeye devam ettim. İzlediğim dizi bitmişti epeyde geç olmuştu. Biraz kanalları dolaştım. Artık izlenecek beni sevdiğim tarza hiçbir program ya da sizi yoktu. Televizyonun kumandasını babama uzattım. Anlaşılan o daha oturmaya niyetliydi. Kumandayı uzattıktan sonra odama doğru yürümeye başladım. Pijamalarımı giydim. Tam yatağa girecekken annemin sesini duydum "Damla dişini fırçalamayı unutma!" diye bağırıyordu. Sonra yatağa girmekten vazgeçtim. Doğru dişimi fırçalamaya gittim. Fırçaladıktan sonra hemen yatağa girdim. Yatağım baya soğuktu. Yorganın altında titremeye başladım resmen. Kendimi oldukça küçültmeye başladım. Çünkü yatakta ne kadar az yer kaplarsam o kadar çabuk ısınacaktım. Dediğim gibi de oldu zaten. Biraz ısınır ısınmaz hemen uyumuşum. Ertesi sabah yine annemin sesine uyandım "Damla artık kalkar mısın?" diye sesleniyordu.
Kalktım ama dünkü gibi enerjik değildim. Çünkü bugün edebiyat dersimiz yoktu...

Gönlümün Kaptanı (edebiyat öğretmenim)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin