Giriş "Muhal"

34.5K 739 79
                                    

Hazan Güz & Ilgaz Aksoy

Muhal-(İmkansız)

16.03.2022

Karanlığın önüme bıraktığı küçük ışık parçasının arkasında saklanırken yüreğim, kendisine kafa tutan aklımı görmezden geliyordu. Oysa ki biliyordum, onun da benim kadar korktuğunu. Kaçtığım duyguların altında ezilen bedenime inat dik tuttuğum bakışlarım çektiği acıyı ustalıkla gizliyor olmalıydı. Öyle ki çektiğim acının sarsıntını damarlarımda dahi hissederken bunu görmemeleri imkansızdı. Ya ben usta bir oyuncuydum, ya da onlar benim oyunuma ayak uyduran birer yalancılardı. Bilmiyordum, hoş bilmek de istemiyordum.

Bir ışık parladı gökyüzünden göğsümün ortasına doğru. Işığın yakıcı derinliğine bıraktı kendini küçük bir kız çocuğu.

Adım adım ilerlediğim mahallenin her bir kenarında ayak izim, ayak izimin altında saklanan anılarım vardı. Köşedeki market mesela, bir çikolata almak uğruna kavga ettiğim anıyı saklıyordu içinde.

Ayten Teyze'nin evinin duvarlarına çizdiğim resimler dikkatimi çekerken, yavaşlayan soluklarım ve kalbimde hissettiğim ufak sızı beni o güne götürmüştü istemsizce. Hayaller kurarak çizdiğim resmin onu ne denli kızdırdığını hatırlarken buna rağmen çizmeye devam etmiştim. Duvarları bembeyazdı. Diğer evler bir insana bürünse ve dile gelse hiç şüphesiz kıskanırlardı Ayten Teyze'nin evini. Ben de kıskanıyordum hiç şüphesiz. Oysa bilseydim o gün onun öleceğini, buna devam etmezdim.

Ağlayarak çizdiğim resimleri silmeye çalıştığımı hatırlıyorum. Aradan geçen on yılda anıların zihnimde bu kadar taze kalması beni şaşırtırken hala sevdiği gibi duran beyaz duvarlarına bakarak gülümsedim ve ilerlemeye devam ettim.

Üstümde çiçekli elbisem beni yıllar öncesine götürürken uzun süredir tatmadığım bu hissi özlediğimi fark etmiştim. Sanki hala o küçük kız çocuğuydum. Her şeye rağmen gülen, hayata neşeyle bakan, duygularının farkına varmamasının güzelliğiyle yaşayan o küçük kız çocuğu...

Adımlarım karşıda gördüğüm kız çocuğunun mezarında dururken dibimdeki banka oturdum yavaşça. Yolun sonu ama hayatın başlangıcındaydım tam o an. Mezarıma, yıllarımı içinde öldürdüğüm küçük parka bakıyordum.

Salıncağın dibinde belirmeye başlayan kız çocuğu ağlıyorken, onu ağlatan dizinde kanayan yarası değil yalnızlığıydı sanırım. O an bunu belki o çözememiş olabilirdim ama şuan anlıyordum.

Küçük Hazan yalnızlığından korktuğu için ağlamıştı dakikalarca...

'Ağlama' diyemedim. Çünkü biliyordum, ağlamaya devam edecekti.

Düşüncelerimi bölen telefonun sesiyle oturduğum yerde irkildim istemsiz. Israrla çalmaya devam eden telefonun ekranında yazan isimle aramayı yanıtlayıp kulağıma yasladım.

"Efendim Seray?" Sesim az önce yaşadığım duygu karmaşasından olsa gerek durgundu. Etrafta cıvıl cıvıl gezen Hazan'dan eser yoktu. Rüzgarın bıraktığı esintiyle uzamaya başlayan perçemlerim gözlerimin önüne düştü. Bir elimle telefonu tutarken bir elimle de dağılan saçlarımı düzeltmeye çalışıyordum.

Bakışlarım ayağımdaki babetlerde dolaşırken karşı taraftan gelen hıçkırık sesiyle kaşlarım çatıldı. Konuşmasını bekledim. Ağlaması dursun ve cevap versin istedim. Biliyordum, ağlarken bile seni dinleyen birinin olmasının ruha ne iyi geldiğini. Biliyordum, çünkü beni dinleyen kimse olmamıştı.

"Seray?" dedim, bir cevap alma umuduyla. Asırlar gibi gelen saniyelerde o derince iç çekerken, kısık sesi doldurdu kulaklarımı.

"Abim döndü, Hazan." Hüzünlü çıkan sesine bulaşan mutluluk kırıntılarıyla gülümsedim. Seray'ın ilk terk edilişi, abisindendi. İnsan acının ilk sillesini aileden yerdi. Aile kadar kimse acıtmazdı insanın canını.

Belki ailem canımı acıtmamıştı ama, ailem yerine koyduğum çok yakmıştı yüreğimi. Yandığım yerde kül olmuş, her defasında tekrardan alevlenmiştim. Alevlerin keskin sıcağı göğsümün orta yerinde kendini belli ederken derin bir nefes aldım.

Umarım Mirza abi, Seray'ın canını yakmazdı.

"Çok sevindim Seray. Şimdi yanına geleceğim. Beni bekle ve daha fazla ağlama tamam mı?" Onaylayan mırıltılarıyla aramayı sonlandırıp telefonu elbisemin cebine koydum. Oturduğum banktan kalkarken niyetim bir an önce eve gitmekti. Parkın çıkışına doğru ilerlerken uzaktan gördüğüm beden ve yaklaştıkça daha da netleşen gözlerle duraksadım. Yerin altının, üstünden daha büyük olduğunu hissettiğim tam o anda kesişen yollarımız, içimde ölen kız çocuğunu yeniden diriltti.

Karşımda duran adamın içine çektiği nefes, benim nefesimi keserken yaşlarla dolan gözlerimi akmaması için zorlukla hapsettim. 'Kaderin birbirine bağladığı insanlar birbirine rastlarmış...' der insanların çoğu. Bizim kaderimizin ortak olduğu tek nokta ölümdü. O, Allah'ın ona vadettiği ölçüde yaşayıp ona sunacağı şekilde ölecek, ben ise onsuzluktan ölecektim. Biliyordum, içimde acımasızca büyütüp o fark etmeden ona sunduğum aşk beni bitirecekti.

Kalbimin en nadide yerine koyduğum adam gözlerime bakarken, yumruk yaptığı ellerinde geziyordu bakışlarım. Gözlerine özellikle bakmıyordum. Okyanusu içine hapsettiği mavi gözlerine baksam, çölde susuz kalmış bir bedevi gibi aşkını dilenecekmiş gibi hissediyordum çünkü.

Yıllar önce aşık olduğumu fark ettiğim parkta, onu severken kendimi buldum yine.

"Hazan" diye seslendi. Bedeni benden bir hayli uzaktaydı ama adımı seslenirken kulağımda yankılandı sesi. Cevap veremedim. Yere düşmüş küçük kız çocuğu ağlamaya devam ediyordu.

"Seslenme bana, seviyormuş gibi bakma ne olursun. En çok sen yakıyorsun canımı. En çok da senden geçemiyorum. Yalvarırım gör beni artık, beni nasıl yaktığını gör!" Küçük Hazan onu sadece benim duyduğumu bilmeden bağırıyordu karşısındaki adama, benim yerime cümlelerini sıralıyordu.

Ilgaz Aksoy. Yürek yangınımın, karşılıksız aşkımın sahibine bakarken derin acımın dilsizliğiyle ağzımı açıp cevap veremiyordum. Yaptığım tek şey arkama dönüp ilerlemekti. Kulaklarımı adımı seslenişlerine kapatıp eve doğru hiç durmadan ilerledim.

Ne onun "Seni seviyorum" deyişlerini duydum, ne de yere düşen Hazan'ı kaldırdığını görebildim. Ben en olmaması gereken zamanda kapattım kalbimin kapılarını. Ama kapatmadan önce ona hissettiğim sevgiyle doldurmayı unutmadım içimi.

O gün onu özgürce sevebildiğim son an oldu...

Ve o gece ben, onu ölene kadar sevecek olmama ağladım.

Öncelikle uzun zamandan sonra hepinize merhaba. Yeni kitabım, yeni bir başlangıç ile birlikte tekrardan aranızdayım. Sizleri çok ama çok özledim. Giriş bölümüydü. Olayların başlangıcı bile içinde bulunmuyor. O yüzden hiçbir şeye kesin gözüyle bakmayın.

Umarım severek ilerleyeceğimiz bir yol olur burası bizlere. Ben Hazan ve Ilgaz'ı çok sevdim. Umarım sizler de seversiniz.

Hepinizi çokça öpüyorum.

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
HAZAN VAKTİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin