7

1.3K 125 186
                                    

Siktir, ne? Görmüş müydü bizi?

"Öyle bir şey olmadı."

"İnkar etme! Kendi gözlerimle gördüm, öpüyordun onu!"

"Kirishima yemin ederim sandığın gibi değil. Hem ben sana nasıl ihanet edebilirim ki?"

"Ama ettin, Katsuki." Buz gibi gözleriyle bana baktı. "Ama biliyor musun? Bende sana ihanet ettim."

Ne?

"Hatta bir kere bile değil. İki, üç, dört, beş belki daha fazla."

"Hayır, sadece kızgınsın bana. Canımı yakmaya çalışıyorsun. Yalan söylüyorsun. Değil mi?"

"Yalan değil. Hatta kiminle aldattım biliyor musun? En yakın arkadaşın ile, Denki'yle aldattım seni."

Beynimden vurulmuşa döndüm. Ne saçmalıyordu bu? Yapmış olamaz değil mi? Tanrım, lütfen yapmış olmasın.

"Ne saçmalıyorsun sen?"

"İster inan, ister inanma. Ama gerçek bu."

"Sen nasıl bir insansın? Beni en yakın arkadaşımla nasıl aldatırsın? Hiç mi sevmedin?"

"Yalan söylemeyeceğim, sevdim. Yanında kendimi güzel hissediyordum. İlk zamanlarda içimdeki kelebekleri hissediyordum. Ama bir süre sonra o kelebeklerin öldüğünü hissettim. Artık seni gördüğümde o kelebekler içimde dans etmiyordu. Sonra birbirimizden uzaklaştık. Onu tanıyınca içimde garip hisler oluşmaya başladı. Hayır dedim, olmaz benim sevgilim var dedim ama çoktan aşık olmuştum. Onunla konuşmak, sarılmak, elini tutmak o kadar iyi hissettiriyordu ki. Ama günün sonunda seninle yüz yüze gelince kendimi kötü hissediyordum, sevgine ihanet ettim çünkü. Sen beni severken ben bir başkasına aşıktım. Ama sonra senin Midoriya'ya olan bakışlarını görünce başkasını sevenin bir tek ben olmadığımı anladım. Bakugou, sen cidden güzel seviyorsun ama beni değil."

Boş boş yere bakıyordum. Duyduklarımı sindirmeye çalışıyordum.

"Özür dilerim, böyle bir sonu hakketmiyordun. Ben bir hata yaptım, sevgine ihanet ettim. Ama sen onun sevgisine ihanet etme." Şimdi onun gözlerinin içine bakıyordum. Söyleyecek bir şey bulamıyorum. Söylenecek bir şey kalmış mıydı?

Elini omzuma attı.

"Kendine iyi bak Bakugou." diyip odadan çıktı. Ne olmuştu öyle? Cidden bitti mi yani? Bu ne biçim son böyle? Nasıl aldattığını anlatıp gitti. Boğulduğumu hissediyorum. Boğazımda bir ağrı var. Duvarlar üstüme doğru geliyor sanki. Dışarı çıkmalıyım.

Ormana doğru koşmaya başladım. Her adımda daha da hızlanıyordum. Tüm her şeyden kaçıyordum. En sonunda tökezleyip yere düştüm. Düştüğüm yerde bir süre oturdum. Sonra kendimi arkamdaki çimenlere attım. Gökyüzünü seyretmeye koyuldum. Kara bulutlar gökyüzünü kaplamaya başlamıştı. Kısa süre sonra yağmur yağmaya başladı. Her zaman güçlü bir adam olmaya çalışırdım. Hiç ağlamayan bir adam. Ama şu an küçük bir çocuk gibi ağlamak istiyordum. En sevdiği oyuncağını kaybeden bir çocuk gibi ağlamak istiyordum.

Birikmiş yaşları daha fazla tutamadım. Nasıl yapardı bunu bana? Peki, Denki bana bunu nasıl yaptı? Kirishimaya bile söylemediğim şeyleri ona söylerdim. Tüm sırlarını önce bana anlatırdı. Şimdi ne olacaktı?

Biri yanıma uzanmıştı. Kim olduğunu görmek için yana baktım. Sadece Jirou'ymuş.

"Ne işin var burda?"

"Yurttan öyle bir çıktın ki merak edip takip ettim."

"Yağmur yağıyor, hasta olucaksın. Geri dön."

"Niye? Sen hasta olmaz mısın? Mutasyona mı uğradın?"

"Biliyordun değil mi?"

"Evet, seni uyarmaya çalıştım hatta. Ama sen beni anlamadın."

"Niye gelip direkt söylemedin?"

"Söylesem inanır mıydın? Bende aklında bir şüphe uyandırmaya çalıştım."

"Jirou, sence ben bunları hakkedecek ne yaptım?"

"Hiçbir şey. Yanlış bir şey yoktu. Yanlış olan sizin sevgili olmanızdı. İlişkiniz başından beri saçmaydı. Tabi sana bunu hiç anlatamadığımız için anlamadın ya da anlamak istemedin."

"Ben cidden salağım"

"Hemde nasıl bir salak."

"Gidelim mi? Hasta olacağız. Sonra kimse kahrımızı çekmez."

"Asıl benim kahrımı kimse çekmez. Senin en azından Midoriya'n var. Benim kimsem yok."  Kalkıp elini bana uzattı.

"Deku niye benim kahrımı çeksin ki?"

"Mal mısın Bakugou?"

Yolda birbirimize sataşıp durduk. Aslında iyi kız. Niye daha önce samimi olmamıştık ki?

Yurda döndüğümüzde hava kararmıştı. Yağmurun şiddeti artmıştı. Baya ıslanmıştık. Yurda girdiğimizde telaşlı olan bir Deku ve Momo görmeyi beklemiyordum. Momo, Jirou görünce kızın üzerine atladı.

"Jirou! Nerdeydin? Sırımsıklak olmuşsun."

"Sorun yok, iyiyim ben. Bakugouyla konuştuk biraz." Cümlesi biter bitmez hapşırmıştı.

"Hasta olacaksın. Ben sana bi bitki çayı yapayım sen de üstünü değiştir. Kalın bir şeyler giy. Odana getiririm çayı." Jirou cevap vermeden mutfağa yöneldi. Jirou doğru eğilip kulağına fısıldadım.

"Hani kahrını çekecek biri yoktu ha?" Yanakları kızarmıştı hafiften.

"Tamam, sus." Koluma vurup odasına gitti. "Ne vuruyon be?" Dedim arkasından. Sonra bana bakan Deku'ya döndüm.

"Kacchan.."

"Kızma bana. Yorgunum zaten."

"Yok kızmayacağım. Ama biraz daha ıslak kıyafetlerle durursan dövecem seni."

"Aman, sakın. Yorgunluktan öleceğim zaten. Sen döversen birde şuraya yığılırım." Dedim şakaya vurarak.

"Dalga geçiyor birde ya. Git çabuk üstünü değiştir. Yoksa smahs atarım yüzüne."

"Tamam, tamam. Değiştireceğim. Ama şey.. sende gelsene odama."

***

Öncelikle geç yazdığım için üzgünüm. Canım kardeşim telefonun içinden geçti de.

Neyse. Bölüm nasıl oldu bilmiyorum. Umarım seversiniz.

Diğer bölümde görüşürüz💗

Anlayamadın (Bkdk)Where stories live. Discover now