14

211 20 1
                                    

"Sanırım ben yanılmışım."

Bulut'a bir cevap veremedi, başka bir senaryoda gördüğü zorbalığı ona en baştan söyleseydi işlerin bu raddeye gelmeyebilirdi, ama Berk Bulut'a tek kelime bile etmemişti.

Yaralarının vücudunun görünen kısımlarında olduğu günler kimseyle buluşmamış ya da odasından dışarı çıkmamıştı. Bulut ise Berk'in bu davranışından hiç kuşkulanmamıştı. Şimdi Berk düşünüyordu da aslında ikisi de birbirlerini tam anlamıyla tanımıyorlardı. İki senedir hoşlandığı genç adamın boş zamanlarında gerçekte ne yaptığını bilmiyordu.

"Sana söyleseydim kesinlikle bir şey yapardın evet ama sen.."

Biraz duraksadıktan sonra devam etti.

"Sen bir Tunalısın, ailen Türkiye'deki en zengin yirmi aile içerisinde, annen basına malzeme vermemek için elinden gelen her şeyi yapıyor ve ne, ben bunu söyleseydim ne olacaktı Bulut? Gidip insanların ağzını açmasını sağlayacaktın, inan bunun olmasındansa katlanmayı tercih ederdim,

Ki ettim."

"İyi halt ettin!" diyerek bağırdı bir anda Bulut. Berk şimdi onun ne kadar çok sinirlendiğini anlıyordu, onu muhtemelen tanıdığı son dört senedir hiç bu kadar sinirli bile görmemişti.

"Sana inanamıyorum, Berk! Hiç kendini gerçekten de benim yerime koydun mu, eğer tüm bunlar benim başıma gelmiş olsaydı sen ne yapardın acaba?"

"Ben.. sinirlenirdim."
"Sinirlenirdin. Ve biliyor musun sen sinirlenmekle kalmaz tüm bunları hallettikten ve intikamımı aldıktan sonra çeker giderdin!"

Bulut sakinleşmek istercesine -ki muhtemelen istiyordu- ela gözlerini tavana dikti. Birkaç dakika kimse konuşmadı, Berk başından sonuna kadar Bulut'un haklı olduğunu biliyordu.

"Özür dilerim."

Tek diyebildiği ve diyebileceği şey buydu. Bulut pes edercesine omuzlarını düşürdü, hayal kırıklığı o kadar büyüktü kü çocuğa yansıtmamaya çalışıyordu günlerdir ama Berk her şeyi kendisi başlatmıştı.  

"Biliyor musun belki bunların hepsini Derya yüzünden yaptığımı düşünüyorsundur diye söylüyorum, sen benim de arkadaşımsın, Berk.

Gerçi... hala öyle miyiz bilmiyorum."

Berk ağzını açıp itiraz bile edemen evden çıkıp giden Bulut ile donakalmıştı. Bulut'un böyle bir tavır almasını beklemiyordu.  Mutfakta Bekr'in bıraktığı yarım tabakla ve odaya yayılmış kokusuyla Berk günlerdir ilk kez gözlerinin dolduğunu hissetti.

Ve günler sonra ilk kez kalbi de acımaya başlamıştı.

*

Bulut bir daha geri gelmemişti. İki gündür eve uğramıyordu, muhtelemen ya ailesiyle yaşadığı eve ya da tek başına yaşadığı rezidans dairesine geri dönmüştü. 

Onun da sabrını taşırmıştı, ama Berk sorunun bu olmadığını genç adamın kırıldığını içten içe biliyordu. Yine de gittiğinin ertesi gün her şeyin bittiğini artık kendisine daha fazla katlanmayacağını düşündüğü sırada annesinin Bulut'u sormasıyla kendisine gelmişti.

"Ah, eve mi gitti? Ne zaman geri gelecek?"

Doğru. Geri gelecekti, gelirdi. Sadece Berk kalbini kırmıştı, onu affedince geri gelecekti.

Bu yüzden Berk bir haftadan sonra ilk kez Bulut'u bulmak için evden dışarı çıkmış ve tek başına yaşadığı son derece lüks rezidansa gelmişti. Buraya sadece iki defa gelmişti, ama resepsiyona adını söylediğinde Bulut'u aramadan doğrudan dairesine gelebilmişti. Elinde Bulut'un en çok sevdiği fırından simit ve poğaça vardı. Genç adamın geçen sefer kahvaltısını zehir etmişti, şimdi telafi etmek istiyordu. Hafif -asla yüzüne yansıtmadığı-  bir heyecanla kapıyı çaldığında kapıyı açan kişinin Bulut olmasını bekliyordu.

Saçları ıslak, üstünde sadece bir gömlek olan sarışın bir kız değil....

Nefes alamadı, kim olduğunu soran kıza cevap veremedi, kapıya gelmiş Bulut'un telaşlı bakışlarını bile fark edemedi. Uzattığı poşeti alan ve sürekli adını haykıran Bulut'u duyamadı. 

Sadece en sevdiği yere gitti, rezidansın çatı katına çıktı hızlıca, gökyüzü bugün bulutluydu. Duyduğu gökgörültüsü sesiyle birazdan yağmur başlayacak gibiydi.

Gündüzleri şiddetli yağmurdan nefret ederdi Berk, sanki daha çok boğuluyor gibi olurdu. Yine de yağmurun üstüne yağmasına izin verdi, sürekli çalan telefonunu duymazlıktan gelirken ne yapacağını düşündü.

Kalbi gerçekten çok acıyordu.

Düzgün düşünmeye çalışıyordu, ama çözüm üretemiyordu,  sanki ilerlemeyecek gibiydi... 

Kaç saat veya dakika kaldığını bile bilmedi Bulut. Yağmurun yağmasına izin verdi ve güneş bulutların arasından kendisini gösterene kadar çatıda durdu. En sonunda bir karar verdiğinde ayağa kalktı ve aç karnını doyurmak için rezidansa yakın her zaman abisiyle gittiği kafeye gitti. Orada telefonunu çıkardı ve bir bilet aldı. 


gece [boyxboy]Where stories live. Discover now