15.Bölüm

100 8 0
                                    

Bedenler ölür, ruhlar kalır.

04.03/22
<3<3<3<3<3<3<3<3<3

Umut, hiç ummadığın bir anda kaldırımın ortasında açan çiçek gibiydi. Şimdi bunu daha iyi anlıyordum. Hayatımın bir daha asla eskisi gibi olamayacağını düşündüğüm bir anda, aslında bazı şeylerin hiç değişmediği sadece saklandığına şahit olmuştum.

Elimdeki telefona bakıyor, ağabeyimin attı mesajı tekrar tekrar okuyordum. Diğerleri merakla konuşmamı bekliyor, ne olduğu anlamaya çalıyorlardı. Son bir kez daha mesajı okudum. Telefonu Şavaş'a uzattım. Tam olarak şöyle yazıyordu;

Kısa mesaj
Abim: Gece!  Şahmaran denen kadın Sedef'in annesiymiş bu oyunu birlikte kurmuşlar. Ve en önemlisi babam yaşıyor!  Bedeninde Sedef'in babasının ruhu saklı..

Diğerleri de telefona eğilmiş mesajı okuyorladı. Okuduktan sonra bana çevirdi gözlerden kaçıp, gözlerimi  ağabeyime çevirdim. O da bana bakıyordu. Çok öfkeliydi! Elinden gelse Sedef'i bir kaşık suda boğabilirdi. Annem ve babam yaşıyordu ama bedenleri zarar görmüştü. Üstelik mezarları bile hazırdı. Eğer başka bir ruh, bedenlerinde yeniden can bulmuşsa, onlar yaşıyor demekti. Çünkü bedenler ölür ruhlar ölmezdi.

Umutsuzluğa kapılmak istemesem de kollarımdan tutmuş beni içine hapsetmeye çalışıyordu. Değişikliğe alışkan olmayan biriyken, şimdi hiç bilmediğim bir yere gidip tüm herkesten uzaklaşmak istiyordum. Biz bu durumdan nasıl kurtulacaktık?

Tam duygusal moda girmiş üzülürken, Çağrı'dan gelen bağırışla havaya zıpladım.

"ohaaaaa!  Oğlum bedenine kim girip çıktı senin?"

Savaş, onun ağzını kapatıp sessizce susturmak için çabalıyordu. Sanırım ona başına gelenleri anlatmak gibi bir hata yapmıştı. Şu an tüm kafedeki müşteri ve çalışanlar bize bakıyordu. Biraz daha göz gezdirdiğimde Sedef'in Savaş'a olan alaylı bakışlarıyla karşılaşmıştım. Yaptığından asla pişmanlık duymuyor hatta gurur duyuyor gibiydi. Bu nasıl bir ruhsuzluktu? Ağabeyimin ona dönerek bir şeyler söylemesi üzerine, oturdukları sandalyeden kalkıp kafeden çıktılar.

"sus ulan sus!" 

Savaş'ın isyankar bir şekilde konuşmasıyla ona döndüm. Çağrı susmak bilmiyor ve Savaş'a aynada geçen tüm hayatını anlattırıyordu. Savaş'a acıyordum çünkü imkansız bir şeyi yapmaya çalışıyordu. Çağrı'yı susturmaya çalışıyordu...

Bir kere daha uyarıp, ağzından elini çekti. Çağrı özgür kaldığı anda yapmacık şekilde ağlamaya başladı.

"Allah'ım ne acılar bunlar?" diye yakınmaya başladı Çağrı.

Eline peçete alıp, gözlerini sildi. Yalandan ağlayışları bir süre sonra yüzünde dondu. Birden aydınlanma yaşamış olacak ki,

"dur! Ya benim eşsiz bedenimi de çalarlarsa? Olamaz! Buna bir çözüm bulmam lazım."

O kendi kendine konuşurken biz sadece ona bakmakla yetinmiştik. Konuşmalarının arasında, bu şehirden gitmekten bahsetmişti. Buranın tehlikeli olduğunu düşünüyordu. Hepimiz düşünüyorduk! Ama kaçmak kolaydı, biz zor olanı yapacaktık. Bu kasvetli şehir, özgür olmayı hakediyordu. Kendi hapishanesinde tuttuğu güneşini, özgür bırakmadan hiçbir yere gidemezdik. Belki de onun güneşi tüm dünyayı aydınlatmaya yetecekti. Bunu gerçekleştirmeyi kendimize görev bildik.

Yaşayan Ruhlar |TAMAMLANDI|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin