12.BÖLÜM: "TONTİŞ"

357K 14.7K 1.6K
                                    

Multimedya : Su Yıldırım 

Genç adam ne yapacağını bilmiyordu. Hayatında ilk defa ne yapacağını bilmiyordu fakat çaresiz değildi. O hiçbir zaman çaresiz olmamıştı.
Genç kız olayın şoku ile bayılınca Kutay onu dahada sıkı sarmıştı fakat genç adam Kutay'ında birazdan kayışlarının kopacağını sezmişti. Yanına gidip Kızı aldı. Kutay zorluk çıkarmamış fakat Su kollarından gider gitmez genç adamın sezgilerini doğrulayarak adeta hastaneyi inletmiş, gelene geçene dedesine yaklaşıp onu götürmek isteyenlere şiddet uygulamıştı, Uygar Kutay'ı zapt edemediklerini gördüğünde yanına gidip kollarından tuttu. O sırada hemşire sakinleştiriciyi dayamıştı kutay'a. Kutay biraz kendinden geçince onuda bir odaya yatırıp uyku ilacı vermişlerdi. Su ise hemen yan odasında ilaç almadan şokun etkisiyle baygındı ve bu genç adamın işine gelmişti açıkçası. Uyanık olsaydı kim bilir o küçük bedenini nasılda hırpalardı. Genç adam sıkıntılı bir nefes verdi. Şimdi uyuyordu fakat 1-2 saate uyanacaktı, o zaman ne tepki verecekti hiçbir fikri yoktu.

***

" Hadi, tontiş ama haksızlık yapma !"

Ah, bu tontiş uslanmayacaktı. Kuzu taklidi yapacağım dedi fakat şimdi vazgeçtiğini söylüyordu.

Tontiş bana ve Kutay'a sıcacık gülümseyip el salladı.
Nereye gidiyordu ?

"Tontiş nereye gidiyorsun?"

Gözden kayboluyordu, Neden?

"Benide götür tontiş, beraber gidelim."

Diye mızmızlandım.
O beni gittiği her yere götürürdü. Şimdide nereye gidiyorsa oraya götürmek zorundaydı.

"Bu sefer olmaz kuzum."

olmaz dedi bana.
Beni götürmeyecekmiydi gerçekten?

Bakışlarımı yerden alıp ona çevirdiğimde yoktu, gitmişti.

"Kutay, gitti mi?"

"Gitti, bebeğim. Gitti."

***

Gözlerimi araladığımda yabancı bir oda ile karşılaştım ve o uğursuz hastane kokusu burnuma dolmuştu.
Sahi, ne olmuştu? Herşey yerine yavaş yavaş oturuyordu.

Tontiş için Uygar ile buraya gelmiştik.
Tontiş!

Tabii ya, Tontiş!

Hemen ona gitmeliydim.

"Uyandın mı?"

Hemşireydi bunu söyleyen ve elinde iğne ile bana yaklaşıyordu.
Duygularımın hakimi şuan ben değildim sanki, kendimde bile değildim. Beynim uyuşuktu ve kesik kesik hatırlıyordum. Kapımın önünden tontişin cansız bedenini taşıyan sedyeyi görünce bir anda tepinmeye ve çığlıklar atmaya başladım. Bu benim kontrolum dışında oluyordu. kendime hakim olamıyordum ve delirecek gibi hissediyordum.

"Götürmeyin! Bırakın dedim, Yaşıyordur belki götürmeyin!"

Boğazım yırtılıp kan gelecekmiş gibi hissediyordum.

"Sülaleni sikerim lan bırakın!"

Ah, Uygar. kim bilir onu buraya sokmamak için kaç kişi mücadele veriyordur.

Uygar'ı istiyordum.
O beni Tontişe götürürdü biliyordum. Bu doktorların hepsini ona şikayet edip dövdürtecektim! O çok güçlüydü, bana tontişi gösterebilirdi.

"Uygar!"

Doktorlar beni tutmaya çalışırken konuşuyorlardı.

"Uygar Aral, güvenliği döven adam, hemen içeri alın!"

Biraz sonra Uygar'ı gördüğümde hareketlerim kesilmiş ve ona bakıyordum.

"Uygar,"

diye fısıldadım, çaresizlik kokan sesimle. Biraz tuhaf görünüyordu ilk defa onu böyle görmüştüm.
Yanıma gelip saçalrımı okşadı.

"Söyle,"

Sesi ninniydi, benim ninnim.
Kolumda bir sızı hissettim, hemşire iğneyi vurmuştu.

"Uyumak istemiyorum."

Sesim yalvarır gibi çıkmıştı.

"Uyumalısın."

Sanki uyumamı ister gibi söylemişti bunu.

"Tontiş gidecek uyumak istemiyorum."

Bakışlarında anlayışı görür gibi olmuştum fakat şuan kafam iyi değildi. Bu bir tür benim hayalimde olabilirdi.

"Uyanınca seni ona götüreceğim."

Gülümsedim.

Biliyordum, o götüreceğim dediyse beni Tontişe götürecekti.
Onun verdiği rahatlıkla, dizlerimi çöktüm ve ellerimi arkamda birleştirip uykuya teslim oldum cezam ise 2-3 saat aralıksız göz kapamak olmuştu.

ARDA'DAN

Uygar sinirli de olsa telefonda ağzından alabildiğim kadar laf almış ve olayı anlattırmıştım. Olayı anlatmaktan ziyade bana küfür etmişti fakat sonucunda hangi hastanede olduklarını öğrenebilmiştim.
Şimdi ise Hastanede Uygar'ı arıyordum ve sanırım bulmuştum. Ben koridorun başındaydım ve oda sonlarda bir yere oturmuş kafasını duvara yaslayıp gözlerini kapatmıştı. Yüzünden ne kadar sinirli olduğu anlaşılıyordu. Dokunsan saldıracak kıvama gelmişti ve bu Su için endişelendiğini ortaya sürüyordu.
Yanına oturduğumda istifini bozmamıştı.

"Uygar?"

Gözlerini aniden açmıştı. Siniri gözlerine de bulaşmış ve siyah yapmıştı gözlerini.

"Niye aniden sesleniyorsun Piç? Su uyandı sandım."

Endişelenmişti!

Demek ki, bu piç yavrumun da endişeleneceği bir şeyler hâlâ vardı.

"Uyutuyorlarmı?"

Kafasını olumlu anlamda sallayıp tekrar duvara yaslamış ve kararan gözlerini kapatmıştı.

"Tontiş dediği adam, onu morga falan mı aldılar?"

"Torunu Kutay'da yan odada baygın. O Sudan daha çok iş çıkardı ama ilacı ağır bastılar, gece boyu uyanmaz."

"O zaman yarın cenazesi?"

"Öyle."

Diye decek birşey bulamamıştım. Biri dedesinu diğeri ise babası gibi benimsediği adamı kaybetmişti, tabiki bu onlar için zor bir dönem olacaktı.

Uygar yorulmuştu farkındaydım fakat bunu dışarıdan anlamak imkânsızdı Piç, herşeyde harikaydı. Ona özendiğim zamanlar bile oluyordu.

"Git yat lan yüzün çökmüş."

"Birşey olmaz."

Sinirleri fena gerilmişti. Uyuması ve biraz dinlenmesi gerekiyordu. Bu iki gün içinde dövüşlere katılmıştı ve Su'ya bile vakit ayıramıyordu. Su'ya vakit ayıramadıysa kesinlikle uyumamıştır bile, bitkin görünüyordu.

O sırada bir hemşire yaklaşmıştı yanımıza,

"Uygar Aral?"

Uygar gözlerini açsada istifini bozmadan hemşireye baktı.

"Su uyandı. yanında bulunsanız iyi olur."

Ağır hareketler ile kalkmaya çalışsada oturduğu yerden fırlarcasına kalkmıştı. bu çocuk gerçekten, bu aralar bir tuhaftı.

KURTARICIMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin