|6|

82 10 37
                                    

"Güç ve Bedel"

"Hakkında konuşamayacağın bazı şeyler var

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

"Hakkında konuşamayacağın bazı şeyler var."

taylor swift // epiphany

Yıpranmış meyhanenin küçük sahnesine vuran günün son kızıl ışıkları, genç kızın ince uzun parmaklarının arpa her dokunuşunda ahenkle dans ediyordu. Kalın erkek seslerinin geride bıraktığı kaba uğultu, melodinin büyüsüne kapılmış gibi dinginleşmişti şimdi. Başkentin içmekten başka bir şey bilmeyen o nezaketten yoksun adamlarını sessizliğe sürükleyebilecek çok az şey vardı bu krallıkta. Kim Jisoo'nun müziği ve güzelliği de bu nadir şeylerden biri, hatta belki de en kutsal olanıydı.

Genç kızın çıplak ayakları eskimiş tahtaların üzerinde zarifçe uzanıyor, iki kolu arpını bacakları arasında tutarken çalgı aletini sanki onun bir uzvuymuş gibi gösteriyordu. Kıvrımlı kirpikleri, dikkatle telleri takip eden güzel gözlerinin üzerine ince gölgeler düşürüyordu. Üzerindeki krem rengi salaş elbisenin kollarını daha rahat çalabilmek için geri kıvırmıştı. Böylesine güzel ve huzurlu hissettiren bir akşamüstünü bile hüzne boğabilecek bir melodiydi arpın tellerinden dökülen. Sarhoş zihinler bunun sebebini idrak edemese de bir köşede genç kızı seyreden Ka Yee biliyordu bu ağlamaklı duygunun nereden geldiğini. Yorgun bir iç çekişle sırtını arkasındaki tezgaha doğru yasladı.

"Aigoo, ne kasvetli bir hava böyle.."

Meyhanecinin karısı aksi bir suratla tezgahın arkasına geçti ve iki elini beline koyarak Jisoo'ya baktı. İnce kıyafetinin koltuk altları terden ıslanmış, beline bağladığı para kesesi göbeğini gün yüzüne çıkarmıştı. Bakımsız olmasına karşın güzel bir yüzü ve sözkonusu para olduğunda bitmek bilmeyen bir hırsı vardı. Meyhaneciyi mest edenin de bu iki özellik olduğunu düşünürdü Ka Yee. Zira tencere kapak misali birbirleriyle çok uyumlu ve bir o kadar aşıklardı.

"Yine neye dertlendi de ağıt yakıyor?" diye mırıldandı Ka Yee'ye bakıp dirseğiyle onu dürterek. Genç adam hareketlerine karşı umarsızdı lakin kadının ne kadar meraklı ve ısrarcı olduğunu biliyordu, gereksiz münakaşalardan kaçınmak adına konuşmaya başladı.

"Bir şey olduğu yok, yorgun sadece."

"Hadi oradan," diye homurdandı kadın. "En son böylesine mahzun çaldığında Yixing'le arası bozulmu- Aah, şimdi anladım. Sevdiceği kral olunca bunu unuttu." Alayla gülümsedi. "Belli ki seni de geride bırakmış."

Ka Yee gözlerini bir an olsun ayırmadı Jisoo'dan ve aynı umarsız ses tonuyla mırıldandı. "Majesteleri onun adını söylediğini duyarsa, böyle sözler sarf edebilecek bir dilin kalır mı sanırsın?" Alayla gülümsedi az önce kadının yaptığı gibi. "Dilersen bizzat huzuruna çıkıp bildireyim. Hem beni de geride bırakmış mı anlamış oluruz."

Kadın ne söylediğinin farkına vararak dudaklarını birbirine bastırdı. "Aman be," diye homurdandı ardından. "Sana da latife edilmiyor."

Küçük adımlarla uzaklaştı genç adamın yanından. Ka Yee umursamazca Jisoo'yu seyretmeye devam ediyordu. Genç kızın kıvırcık tutamları başını öne eğmesiyle omuzlarına doğru dökülürken ağır ağır sessizleşen notalar artık sona geldiğinin habercisiydi. Genç adam rahatsız bir nefes verdi kendi kendine. Yixing tahta çıktığından beri onlara ulaşmak için en ufak bir hamlede bulunmamış, askerlere eğitim vermek için her gün sarayın yolunu tutan babasıyla bile haber göndermemişti. Jisoo, Yixing'in tüm bunları onların güvenliği için yaptığını anlıyor ve hiçbir şikayette bulunmuyordu ancak onu özlediği her halinden belliydi.

l o t u sWhere stories live. Discover now