50. Bölüm Paskalya Yumurtası Kadar Tatlı Anlar

349 37 215
                                    

10 Nisan Salı 1978

Ertesi sabah aynı sinir ve üzüntüyle eşyalarını topluyorlardı öğrenciler. Limix bütün eşyalarını topladı yani neredeyse. Çünkü köşeye ayırılmış bir ton gazete ve dergi sayfasını hala nereye koyacağını, ne yapacağını bilmiyordu. Toplanmış yatağının üstünde oturup bunları düşünürken aklındaki en iyi fikir bunları birilerine vermekti.

Bellatrix ve Narcissa olmazdı çünkü onların saklaması gereken bir ton şey vardı zaten, Rodolphus, Limix Alisa'nın bunları görmesinden çekindiği için ona veremezdi. Alex, eğer yakalanırsa ailesiyle başı belaya girerdi. Lucius, onunla o kadar samimi değildi, elbette ki Lucius ile birbirlerinin arkalarını kollarlardı fakat Limix yine de bu konu da başka birine güvenmeye meğilliydi.

Melanie. İşte bu doğru isimdi. Hem Mell bunları ailesine yakalatsa bile Merlin ile Merlinda'dan çekinecek bir şeyi yoktu. Yüzünde zafer kazanmış bir ifadeyle ayağa kalktı ve kızıl saçlı arkadaşına seslendi.

- Melanie bütün bir yıl boyunca biriktirdiğim haberleri benim için evinde saklar mısın?

Yaxley cadısı anlık bir şok yaşadıktan sonra konuştu.

- Böyle çat diye söyleyince insan bi donup kalıyor ama tamam Limix fakat eşyalarımı çoktan topladım bile bana onları trende verir misin?

Limix başıyla onu onaylayıp teşekkür etti. O da eşyalarını toplamıştı. Bella konuştu.

- Hepiniz hazırsa artık kahvaltıya geçelim.

Söylediği cümle her ne kadar kibar gelse de ses tonu iğneleyici ve alaycıydı. Limix sahte bir homurtuyla yerinden kalktı.

- Çatlama Bella, hazırız.

Bella gözlerini devirerek birbirine doladığı kollarını çözdü. Ve arkasını dönerek kapıdan çıktı arkasından da arkadaşları geliyordu. Kısa süre sonra Black'in isteği yerine gelmiş ve kahvaltıya inmişlerdi, kimse kimseyle haddinden fazla konuşma yapmadı kahvaltı faslı Limix'e diğer günlere kıyasla çok daha kısa sürdü.

Şimdi ise trene yerleşmiş camdan dışarıyı seyrediyordu tüm arkadaşları yiyecek bir şeyler almak için kalmış onu yalnız bırakmıştı. Regulus yanına oturarak konuştu.

- Hey Limix neyin var?

Limix başını camdan çevirdi ve ona gülümseyerek saçlarını karıştırdı.

- Sadece biraz daraldım.

- Ne için?

Reg'in sorusu basitti ama cevabı oldukça zordu. Ne için? Limix bunu düşündü cidden ne için bu kadar gergindi, Riddle Malikanesindeki zorlu sorumlulukları yüzünden mi? Yoksa artık hayatında olan en ufak bir hareketlilik bile onu çok korkuttuğu ve yorduğu için mi?

Riddle Malikanesini bilirdi, bir grup insanın oturup kahve eşliğinde birkaç saatte yüzlerce hatta binlerce insanın katlinin kesinleştirdiği bir yerdi. Hiç kimsenin bulunduğu konumda sabit kalmasının bir güvencesi yoktu. Her an herkese her şey olabilirdi ve kaderiniz her daim başkasının elindeydi.

Birçok insan yerlere kapaklanmış bir halde karşısındakinin onun tüm kaderine karar vermesini acıyla bekliyor ve kendisine merhamet etmesi için içten içe umut ediyordu.

Fakat Limix bunlardan değildi. O şanslı kesimdendi, her istediğine neredeyse her şeyi yapabilecek olan kesimden. Canı ne isterse emredecek ve kimsenin ona karşı çıkmaya cesareti olmadığı bir konumdaydı.

Limix derin bir iç çektiğinde Regulus konuşarak onu kendisine getirdi.

- İyi misin Limix, daldın.

Karanlık Prenses, Limix LancerWhere stories live. Discover now