the meeting

807 65 292
                                    

"Nasıl olmuşum? Kötü durmuyor değil mi? Mikasa beğenir mi? Koklasana bi, kötü kokmuyorum değil mi? Duş aldım ama yine de emin olamadım. Gerçi parfüm de sıkacağım şimdi. Saçlarım nasıl olmuş peki? Mikasa topuzu çok yakıştırıyor bana. Peki kırmızı Converse mi giyeyim, yoksa siyah mı-"

Genç adamın sözü arkadaşlarının kahkahasıyla kesildi. Jean ve Armin, ona bakarak gülüyorlardı.

"Ne? Ne gülüyorsunuz? Şurada bir şey soruyoruz!"

"Yavaş ol be intihara meyilli ergen, motorun soğusun biraz!"

"Kes lan at! Ben bir buçuk aydır yaşama sebebimden uzak kalmışım, buluşmak için o beni çağırmış, tabii en güzel şekilde hazırlanmam lazım!"

"Hadi hadi, iyi oldun iyi. Kızı bekletmek istemezsin herhalde."

"Doğru ya! Geç kalacağım! Hadi kaçtım ben!"

Hızla ceketini alıp odadan çıktı. Fakat birkaç saniye içinde gerisin geri arkadaşlarının yanına döndü.

"Olmuşum değil mi lan? Sana sormuyorum at! Sus sen."

"Amaan be!"

"Eren, gerçekten oldun. Ayrıca Mikasa seni her halinle seviyor."

"Öyle mi dersin?"

"Sen az önce Mikasa hazretlerinin aşkını mı sorguladın lan martı boku?!"

"Haşa, öyle bir şey yaparsam bütün martılar beni siksin! Neyse kaçıyorum ben!"

Diyip bu sefer gerçekten de evden çıktı Eren. Hayata döndüğünü hissetmişti adeta. Yüzünden eksilmeyen tebessümle sokaklarda koşa koşa ilerliyordu. Bileklerindeki acıyı bile unutmuştu. Dün geceden kalan acı... Armin gelmeden yaklaşık 5 dakika önce Jean'a duşa gireceğim bahanesiyle bulunduğu intihar girişiminden kalan kesikler ve sarışın gencin attığı dikişler...

Şu an hiçbiri umrunda değildi. Mikasa'sı onunla buluşmak, konuşmak istiyordu. Bundan daha önemli ne olabilirdi ki? Hiçbir şey. Kadının sesini duyduğu anda tüm acıları yok olmuştu adeta.

Dudaklarında Mikasa ile ilk danslarında çalan şarkıyla buluşma yerine gitti genç adam. Uzaktan onu görebiliyordu. Kırmızı atkısı her zamanki gibi boynundaydı. Siyah yırtık kotu ve bol sweatshirtü ile kot ceketi bile verdiği kiloları gizleyememişti. Genç adamın yaklaşıkça adımları ağırlaştı. Az önceki neşesi yok olmuş, aksine içini bir korku kaplamıştı. Sevdiği, hayır hayır, kör kütük aşık olduğu kadını böyle görmeye hazır mıydı?

Hazır olup olmaması sanırım onun umrunda değildi ki Mikasa yavaşça arkasını döndü. Karşısındaki adama dolu gözlerle bakıyordu. Buruk tebessümüyle aralarındaki mesafeyi kapatıp Eren'in karşısına dikildi. Sadece susup birbirlerine bakıyorlardı. Genç adamın dudaklarından cılız bir tonda kadının adı döküldü;

"Mikasa..."

Kadın da aynı şekilde cevap verdi:

"Eren..."

Adam, anlık mutluluk ve heyecanla sevgilisine sarılmak için bir hamle yaptı. Fakat başka biri bunu engellemişti. Kolunu tutan elin sahibine baktı.

"Tch. İzin verdiğime pişman etme beni Jeager. Mesafeli ol."

Hayal kırıklığı dolu yeşil gözlerini kaçırdı.

"Üzgünüm Kaptan. Bir an tutamadım kendini."

"O bir anlık tutamamalarının cezasını şu an 4 kişi çekiyor."

"Ama-"

"Anladık anladık. Aldatmadığını söyleyeceksin. Gözlerimle yeni yaptırılacak testin sonucunu görmeden inanmam. Her neyse, gidiyorum ben, işim var. Sonra ara beni Mikasa, alayım seni."

back to black  |  eremika ✔Where stories live. Discover now