50

4.6K 408 128
                                    

*iyi okumalar

Ne nefes alabiliyor, ne nefes verebiliyordum. En kötüsü de bunağı itmek için bile karşılık verememdi. Beni anında harcayabilecek bir adamdan kurtulamazdım. Bu kadar kolay olsa, kafasına sıkardım. Beni kendisi bırakana kadar, bekledim. Artık gözlerimdeki ışık sönmüş olacak ki, beni yere itip boynumu bırakmıştı. Anında boynumu tutup öksürmeye başladım. Akciğerlerim patlayacak gibi hissetmiştim.

Bu tosladığım kaçıncı duvardı? Önüme çıkan engelleri aşamıyorsam, yoketmem gerektiğini öğrenmiştim. Kafamı kaldırıp, bunağın gözlerine baktım. İki ucu ihanete çıkan ihtimalleri yoketmeliydim.

"Hikmet bunu kendi istedi."

Kimse ölü bir insanı sorgulayamazdı. Ölü bir insandan doğruları da öğrenemezdi. Cesetlere suç atmak, toprak atmak kadar basitti.

Bunak kaşlarını çatarken "Neden böyle bir şey istesin?" diye sordu. Sesindeki sorgulayıcı ton artmıştı. Kendimi bu işten tamamen sıyıracak yolu, duvarı parçalayarak bulmuştum. Ellerimi boğazımdan çekip, öksürerek ayağa kalktım. Vücudumu dikleştirdikten sonra bunağa düz bir ifadeyle bakmaya başladım.

"Belki de kız sahte olduğundan, göz önünde olmak istemedi. Oyunu açığa çıkmasın diye, ertelemeye çalıştı. Dışarıyı kontrol etmek zordur amca, bilirsin."

Bunak gözlerini kısarken "Neden senden istesin İlay?" dediğinde, kendimi aklayacak son cümleleri kurdum.

"Çünkü onun işlerinin başına geçmiştim. Yardım isteyecek en yakın beni bulmuş olmalı. Sahteden bile olsa Hikmet'e silah sıkacak adama camiada ender rastlanır. Bana Soner'i söyledi, ben de aracı oldum."

Bunağın gözlerinde inanmadığına dair olan ifadeyi görüyordum. Gözlerimi bir kez bile kaçırmayarak, kendimden emin duruşumu sergiledim. Boğazımdaki acıyı bile mimiklerime yansıtmıyordum.

Bunak "Sen ona neden yardım edesin?" dediğinde, en zor soruya gelmiştik.

Ben Hikmet'e günahımı bile vermezdim. Aileyi işime geldiği gibi kullanmanın zamanı gelmişti.

"Kızın sahte olduğunu bilsem etmezdim. Başa geçeceğinden uyum sağlamaya çalıştım. Aile içi çatışma olmasın diye düşündüğünün aksine köşeme çekilmiştim."

Yalan dilimde yuva yapmıştı. Her ağzımı açtığımda yeni bir yavru dışarı uçuyordu. Yalanlar yalanları doğururdu ve benim son zamanlarım hep gebe geçmişti. Kendimi bu olaydan çok güzel sıyırdım. İnanmaması önemli değildi; bahanelerim yerindeydi.

Bunak düşünen ifadesini sildikten sonra, cevaplarımı kabul ettiğini göstererek başını salladı. Ardından elini omzuma koyup, bastırdı. Bükülmemek için, çaba gösterdim.

"Hikmet'in ihaneti ilk olduğundan ona tolerans gösterdim. Biri daha bana ihanet edecek olursa, onu öldürecek kadar merhametli davranmam."

Bunağın lafları alttan alttan bana dokunurken "Ben de." dedim.

Bununla gözleri parlamıştı. Ölümü merhamet gören adamı, öldürmekten keyif almayacağımı farkettim. Çekebileceği tüm acıyı ona yaşatmak istiyordum.

"Eğer biri sana ihanet ediyorsa amca, onunla ilgilenirim. Senin için hayatımı vereceğimi biliyorsun."

Geçmişte deneyimlediği şeyi hatırlarken, sert hatları gevşedi. Elini omzumdan çekip kafasını salladı.

"Sana güveniyorum İlay. Beni kızdırsan bile, öfkem yakında kaybolacak. O zaman geldiğinde gözlerimin önüne ilk gelen sen olacaksın."

Gözlerim irileşirken, yüzümdeki ifadeyi bu sefer kontrol edemedim.

"Beni varis olarak mı düşünüyorsun?"

Bunak kafasını sallarken "Diğer piçlere güvenmiyorum." dedi.

Bunağın güvenini kazanacak çok şey yapmıştım. Burcu olayından sonra, beni siktir etmişti. Hikmet'ten sonra ise kıymetimi anlamıştı. En başından beri istediğim durumu bana altın tepside sundu. Kızgınlığı, kızını getirdiğimde kaybolacaktı.

"Seni hayalkırıklığına uğratmayacağım."

Gözlerini onaylar gibi kırparken, sandalyesine geçti. Oturduktan sonra, kapıyı işaret etti. Kapıya kadar ilerledim. Odadan çıkmadan önce, bu kadar yumuşak başlı olmadığım için konuştum.

"Ama bir daha boynumu sıkıyorsan, nefesimi kes amca.  Öteki türlü sana sadakatim bitmese bile sevgim bitebilir."

Onun bir şey demesine fırsat vermeden odadan çıktım. Elbette sevgim yoktu, sadakatim olmadığı gibi. Sadece dik başlı olduğumu bilen bunağın dediği her şeye boyun egmek istememiştim. En başa dönmüştük. Bu sefer olması gerektiği gibi, oyuna dahildim. Yalı'ya açtığım kapıdan ne yapacağı oyunun gidişatını gösterecekti. Uğraşacak onca işim arasında, bugünü kendime ayırmaya karar verdim. Yakında ortalık kızışacaktı. Ondan önce biraz tüm bunlar olmamış gibi davranabilirdim.

Aşağı indiğimde Yavuz ve Yankı hariç herkesin gittiğini gördüm. Yankı, Yavuz'la ne konuşuyorsa, ben gelince susmuştu.

Yavuz "Seni bekliyordum." dedi.

Yankı "Amcam senden ne istiyormuş?" diye sordu.

Yankı'ya kısaca bakıp "Seni ilgilendirmez." dedi.

Yankı ve Anıl'dan, çekinmezdim. İkizlerin ikisi de şerefsizdi. Ama kötü ikiz diye bir şey olsa bu Yankı olurdu. Her şeyi Anıl yapar ama her şeyi bu piç yaptırırdı. Anıl'ı gönderdiğine göre tekrar arayışa girmişlerdi. Kendisi de aklınca beni yokluyordu.

Yankı'nın dudağı kenarı kıvrılırken "Öyle olsun." dedi. Yavuz'a kısaca baktıktan sonra çıkışa ilerledi. Yavuz arkasından küfretmişti.

"Siz niye kavga ediyordunuz?"

"Anıl'ın davranışları yüzünden. Benden uzak tutmasını söyledim."

Anıl'ın, Yavuz'un üzerine titrediğini gördüğümden "Ikinizin arasında bir şey mi oldu?" dedim.

Yavuz'un yüzünde acı bir tebessüm olurken "Onunla değil." dedi.

Anlamayarak "Ne?" dediğimde, çoktan kapanan kapıya bakıp iç geçirdi.

"Yankı'yla takıldık birkaç kez. Anıl'ın haberi yok. Evlerine sık sık girip çıkınca, değişti tavrı."

Gözlerim irileşirken, çevremde benden habersiz gelişen yeni gelişmeye şaşırmakla meşguldum. Anıl'la Yavuz'un takıldığını kendi kafamdan kurmuştum. Yankı asla aklıma gelmezdi. İkizler her zamanki gibi, her şeyi paylaşıyordu.

"Yankı, seni seviyor mu?"

Yavuz birkaç saniye durduktan sonra "Beni Anıl'a bırakıyor." dedi.

Ardından eliyle saçlarını dağıtıp "Malım sanki orospu çocukları." diye homurdandı. Üzüntülü ifadesi gidince, kolunu sıvazladım.

Konuyu değiştirmek için "Siz ne konuştunuz yukarda?" dedi.

Artık Yavuz'a dürüst olmaya karar verdiğimden ona her şeyi anlattım. Yavuz, bunağın oyununu öğrenince dumur olmuştu. Artık o herifin hepimizi harcayabileceğini biliyordu. Önceden Uğur'da o da bunu kabullenmezdi. Birlitke evden çıkıp, arabalarımıza ayrıldık. Ben eve doğru sürerken, o da Yalı hakkında yoketmediğimiz belge var mı diye kontol ettirmeye gitmişti. Apartmanımın olduğu suteye gelince arabayı yavaşlattım. Bugünki hızlı gelişen olaylardan sonra hayatımın da yavaşlamasına ihtiyacım vardı. Yalı'nın bana o yavaşlığı ve rahatlamayı vermesini umuyordum. Sonra ikimizin de hayatı aynı frekansa çıkacaktı. Çünkü Yalı'yı ortaya çıkarmaktan başka şansım yoktu.

Beklenmeyen Misafir (gxg)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin