58

3.4K 435 110
                                    

*iyi okumalar🖤

Uzun zaman sonra geldiğim ev, her zamanki gibi acı doluydu. Sonradan etrafına demir plakalar kaplatarak kapattırdığım evin, kapısındaki demiri itekleyerek içeri girdim.

Çocukluğum acı şekilde bana gülümsedi. Yıkık duvarın yanındaki beşik de acıyla tebessüm etti. Duvardaki ve yerdeki kahverengi lekeler bir zamanlar kırmızıydı. Güneş almayan ev, cinayet gününü içinde yaşatmaya devam etmişti.

Boş eve "Ben geldim" deyip, kapıyı arkamdan kapattım.

Turuncu koltuğun canlılığı tamamen solmuş, mavi halı lekelerle hakileşmişti. Gözüken mutfaktaki tabaklardaki kalan yemeklerde yetişen mantarlar yıkık duvarın ardından gözüküyordu.

O gün Aslan Kelam, evde yemekten yeni kalkan kardeşlerimi dökük salonda, annemi de bulaşıklarla uğraşırken katletmişti. Aylar sonra geldiğimde kokmuş cesetlerle karşılaşmıştım. Onlardan kurtulmaya bile gerek duymamıştı. Çünkü bizim gibi insanların ne canlısı ne de ölüsü önemli olurdu.

Yere kayarken, kalçama batan taşları umursamadan oturdum. Bacaklarımı kendime çektikten sonra "Kaybettim" dedim.

Artık onların intikamını nasıl alabilirim bilmiyordum. Yerde buharlaşıp, izi kalmış kan lekelerini temizleyemeyecektim.

"Gerçekten kaybettim."

Gözlerim yine dolarken, bu sefer yaşlarımın akmasına engel olamadım. İlk defa umutsuz hissediyordum. Hiçbir şey beklediğim gibi olmamıştı. Tekrar tekrar boka saran durumları, toparlamaya çalışmıştım. Sonunda boka dönen bendim.

"Anne, benimle gurur duyardın. Senin gibi çaresizlikten ağlıyorum."

Toprağın altındaki bedenlerinden geriye kemikleri kalmış ailemin, zihnimdeki hayaletleriyle konuşuyordum. Çünkü şu an yalnızlığın zirvesindeydim. Beni bu durumdan sadece onlar kurtarabilirdi. Zihnimde kalmış sesleri.

Abla diye peşime takılan erkek kardeşim, babamla aynı hastalığa sahip kız kardeşim, onun bir küçüğü olan ikizler ve yeni doğmuş 'anne artık kardeş istemiyorum' dediğim bebek olan kardeşim hepsi aklımdaydı.

Fazladan boğaz diye düşünüp, "keşke hep süt içsen, büyüme sakın." diyerek dizimde uyuttuğum o küçük bebek...Belki yaş almadan ölür diye ismini bile koymamıştı annem. Gerçekten de ölmüştü. Bembeyaz kundağı, kıpkırmızı kalacak şekilde can vermişti.

Keşke boğazlar çoğalsaydı da, bu kadar yalnız hissetmeseydim.

"Anne, Yalı diye bir kız vardı. Tanısan, asla sevmezdin. Dik başlı, en nefret ettiğin."

Burnumu çekip, dudağımın üstüne gelen göz yaşımı yaladım. Bir kez anlatacak ve bitirecektim. Acımı sadece şimdi paylaşacaktım. Anıların bile terkettiği boş duvarlara, sanki hala evin içinde biri varmış gibi konuşacaktım. Anlattığım kendim olacaktı ama ben derdimi paylaştım diye rahatlayacaktım.

Tekrar burnumu çekip "Birini seveceğimi düşünmezdim. Sen kesin düşünürdün. Arkadaşlarım da hep dik başlı, serseri olurdu bilirsin" deyip hatırladıklarımla güldüm.

"Arkadaşım değildi. Yaşasan bunun için beni evlatlıktan reddederdin."

Boğazım düğüm düğüm oldu. Kafamı arkaya yaslayıp, bacaklarımı uzattım. Dudağımı tekrar aralarken, titrediğini farkettin. Demek ki üzüntünün böyle bir etkisi vardı. Uzun zaman geçince, unutmuştum.

"Onu sevdim ama o beni çırpındığım bataklıkta batmaya zorladı."

Tebessüm ederken birkaç göz yaşı daha dudağıma döküldü.

"Onun için, intikamdan bile vazgeçmeyi düşündüğüm zamanlar oldu. İğrenç bir evladım değil mi?"

Zihnim kendi kendine 'evet' cevabını verdi.

"Artık Aslan Kelam'a karşı şansım yok. Onu direkt öldürsem rahatlamazdım. Zaten rahatlayana kadar beni vururlardı. Babama yaptıkları gibi."

Sinirle gülerken, kafam birkaç kez arkaya çarptı. Bacaklarımı tekrar kendime çekip, kafamı dizlerime yasladım.

"Acı çekmediği sürece rahatlamayacaktım. Artık ona acı verecek kozum kalmadı. Büyük ihtimalle beni tamamen o sikik aileden uzaklaştıracak ve ben kahrımla tek başıma kalacağım."

Gözlerimi kapatırken "Ne yapmalıyım?" diye sordum.

Zihnim sustu, etraf zaten suskundu, Yalı'nın yüzü gözümün önüne gelirken "Sizi unutup, kendimi affettirmeye mi çalışmalıyım?" deyip güldüm.

Yalı, ona ihanet ettiğimi düşünüp bunu yapmış olmalıydı. Ordan uzaklaştıktan sonra zihnimdeki buğu gitmişti. İhanetin nedenleri varsa, bağlayıcı olur muydu? Benimkinin nedenleri vardı ama sonuçları Yalı'nınki kadar yaralayıcı değildi. İlk defa çaresiz hissediyordum. İlk defa ne yapacağımı bilemiyordum. İlk defa sevdiğim bir insandan ihanete uğramamıştım ama ilk defa o insanı içimde öldüremiyordum.

Beklenmeyen Misafir (gxg)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin