55

3.6K 399 58
                                    

*iyi okumalar 🖤

Ringde dövüşen iki adamı izlerken, benimkinin yere düşmesiyle sinirle arkama yaslandım.

Kaybediyordum.

Kumarda, ringde, hayatta ve Yalı gittiğinden beri sanırım aşkta.

Sinirliydim, içimde durmadan yükselen bir öfke vardı. Ne planlarıma odaklanabiliyordum, ne de 10   gündür düzgün düşünebiliyordum. Uzun zaman sonra boşlukta hissetmiştim ve bu his hiç benlik değildi.

Bana ters olsa bile ilişkiye başladıktan sonra terkedilmeyi, beklemiyordum. Bir ara 'acaba her şeyi öğrendi mi' diye düşünmüştüm ama bu mümkün değildi. Benim bildiğimi bilmesine imkan yoktu. Dönüp dolaşıp 'korku' yoluna giriyordum. Bu da hayalkırıklığımı büyütüyordu.

Ringdeki adamım kan kusmaya başlarken, yanımda eski ortağım, toparlanabilsem ipini çekeceğim Soner "Seninki haşat oldu. Devam ederlerse ölecek. Durduralım mı?" deyince içkime uzanıp cevap vermedim.

Kaybedenlere el uzatmaya gerek duymuyordum. Benim cocuğun karşısındaki kafasını yere vura vura kafatasını ezerken gözlerimi sahneden bir an olsun ayırmadım.

Kaybediyormuş gibi hissediyordum.

Kimse bana el uzatmayacaktı. İkizlerle ilgilenen Yavuz'la birlikte tamamen tek başımaydım. Bunak 'nasıl gidiyor' dediğinde, 'mükemmel' demiştim. Bok gibi gittiğini kendime itiraf ediyordum.

10 gün kısa bir süreydi, hayatı normal olanlar için. Benim yarına yaşayacağımın garantisi yoktu. Bu yüzden çok zaman kaybetmiştim.

Soner tiksintiyle "Adamın beyni gözüktü" dedi.

Gözlerimi ona çevirip "Yanımdan gitmeyi düşünüyor musun?" diye sordum.

Peşime takılıp duruyordu. Bunun korkudan olduğunu biliyordum. Beni gambazlamıştı. Gambazlananlar ipe gerilmeye mahkumdu. Soner rahat görünmeye çalışarak gülümsedi. Gözlerindeki gerginliği saklayabilecek kadar uzman değildi.

"Bence parti mevzusunu konuşmalıyız."

İçkimi yudumladıktan sonra, bardağa bakıp dudak büktüm.

"Soner, biraz daha hayatta kal. Zamanın keyfini çıkar. Konuşursak, öleceksin."

Sesim netti. Benim kendime bile affım yoktu.

"Aslan Kelam'a seni ispiyonlamadım."

Bakışlarımı ona çevirip "Elbette ispiyonladın" dedim.

Böyle insanların ciğerini bilirdim. Yükselmek için herkesin üstüne basarlardı. Yolda bulduklarını yolda bırakırlardı. Onları çok iyi tanıyordum, çünkü onlardan biriydim.

"Amcamın beni öldürmesini planlıyordun. Sürpriz, hayattayım."

Bardağı ona kaldırdığımda, yutkunmasını gizlemeye çalıştı. Gözlerimi kısıp "Konuşmak istedin madem, yalvarmaya başla." dedim.

Elimdeki bardağı zemine bıraktım. Tek bir hareketim, etraftaki adamlarımın toplanmasını sağladı. Soner kendi adamlarına işaret verdiginde gelen olmadı. Pusu, benim mekanımdı.

Hızla ayağa kalkıp "Saçmalıyorsun" dedi.

Eli beline giderken, arkasındaki adamım kolunu tutup sırtına bastırdı. Garsona işaret yapıp, bir içki daha istedim. Uzatılan tepsideki bardağı aldıktan sonra ayağa kalktım. Soner artık rahatmış gibi durmuyordu.

Önünde durup "Yalvar" dedim.

Kaşları çatıldı, dişlerini sıkarken "Ben, bunu yapabileceğin bir adam değilim. Kim olduğumu biliyorsun" diye tısladı.

Bardağı yüzüne savurduğumda gözleri irileşti.  Arkadaki adam onu biraz daha kavradı.

Alayla "Ölü bir adam olduğunu biliyorum. Ölülerden korkmam" dedim.

Konuşmak isteyen oydu. Halbuki kafam düzelene kadar ona zaman vermiştim.

Arkadaki adama "Bırak beni" dedi.

Bardağı eğilip, masaya koydum. Tekrar kalkarken belimdeki silahı çıkardım. Soner'in çırpınışları arttı.

"Kaos yaratacaksın! Ölürsem, ailem peşini bırakmaz."

Kahkaha atıp "Hangi aile?" dedim.

Kafasıni geriye atıp, adama vurmaya çalıştı. Bu boynunun kavralıp sıkılmasına neden oldu.

Silaha bakarken "Soner, ailenle en son ne zaman görüştün?" diye sordum.

Gözleri irileşti "Sen?" deyince dilimle 'cık' yaptım.

"Aslan Kelam'ın garip bir adalet anlayışı vardır. Sen beni satsan bile, en başından planıma dahil oldun. İhanetin düşüncesinden bile nefret eden adam, ailesinden birini hedef alırsa ne yapar?"

Bizim camiada, sıkı aile ilişkileri yoktu. Soner'in ailesiyle haftalardır görüşmediğini tahmin ediyordum. Kurşuna dizildiklerini geçen hafta öğrenmiştim.

Hareketsiz kaldığında bakışlarımi ifadesizleştirdim.

"Sana dedim, yanımda olmalıydın."

Silahı kafasına doğruttum. Onu tutan adam bırakıp geriye adım attığı an ateşledim. Yere yığılan cesede kısa bir bakış atıp, silahımı tekrar belime yerleştirdim.

"Parçalayacıya atın."

Adamlarımın kafası eğikti. Ben yanlarından geçerken, selam vermek için biraz daha eğildiler. Bu, her zaman sahip olduğum otoriteydi. Yalı var diye yumuşak davranmaya çalışıyordum. Uzun zamandır ellerim temizdi. Kirletmek hiçbir zaman sorunum olmamıştı.

'Adam öldürmediğin sürece yanındayım" diyen Yalı'nın şimdi gerçek bir gitme nedeni vardı.

Mekandan çıkıp, arabama ilerledim. Olmuyordu, toparlanamıyordum. Duygusal bunalıma sadece çocukken girmiştim. Karmaşık zihnim hiçbir şeyi, hiçbir yere oturtamıyordu. Bu böyle devam edemezdi.

Belki de Yalı'nın ne yaptığına bakma zamanım gelmişti. Kendimi geri tutma nedenim, itiraf etmek istemediğim üzüntünün bedenime yayılmış olmasıydı.

Bana yakışmıyordu.

Bana yakıştıran kız uzun zaman sonra hayalkırıklığım olmuştu.

Beklenmeyen Misafir (gxg)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin