50- KORKU EVİ II

7.8K 1.1K 1.7K
                                    

"Son iki şifreyi daha çözdükten sonra bu evden çıkabilirsiniz."

Arda gözlerindeki yaşlar ile kafasını kaldırıp kameranın olduğu yere baktı, aslında kameranın orada olduğunu bile bilmiyordu.

"Yeter artık ben çözmek istemiyorum." diye sızlandı, o kadar çok korkmuştu ki artık gram zevk almıyordu.

Erhan hariç herkes gülmeye başladı, o dümdüz bir suratla karşısındaki ağlayan çocuğa bakıyordu. Gözlerinden akan yaşlar o kadar fazlaydı ki artık sesini çıkarmamak için direniyordu.

"Hadi, şu kayıp kağıdı bulalım." dedi Bulut etrafa bakınırken.

Asef ve Oğuz bir kenara gitmiş etrafı ararken artık Kerem'de çıkmak istediği için o da etrafına bakınıyordu. Arda ise kimseden uzak kalmamak için ortaya geçmiş dış ses ile atışıyordu.

"Küçük çocuk, çok ağladın sen."

"Sen beni ağlattın." diye çemkirdi Arda.

"Birazdan daha çok ağlayacaksın, dikkatli ol."

O an Arda bakışlarını tavandan çekip Erhan'a dikti. Çenesi titrerken küçük küçük yanına gitti ve küçük eliyle kolundan tuttu.

"Erhan..." dedi ağlamaya yakın bir tonda. Erhan anında elini kaldırıp yanağına koydu ve gözündeki yaşları sildi. Eli resmen su içinde kaldı, gözyaşları boynuna kadar inmişti.

"Korkma, ben yanındayım." diye mırıldandı sinirle, bir korku evinin onu bu derece kötü etmesi sinirlerini bozmuştu.

Oğuz ve Asef birden çığlık attığında dikkati dağıldı ve yanındaki çocuktan elini çekip üzerine doğru koşan Oğuz'un yanına birkaç adım attı. Oğuz gelir gelmez kollarını boynuna sardı, soluk soluğa kalmıştı.

"Erhan bir el uzandı, elimi tuttu." dedi ensesini sıkıca kendine bastırırken. İğrenti ve korku dolu bir sesle konuşup gözlerini sıkı sıkı yumdu.

"Kim tutuyor ulan elini?" diye sordu çatık kaşları ile, belinden tutup kendine çekti ve etrafına bakındı.

Asef ise çoktan Kerem'in kucağındaki yerini almıştı.

"Biz tutuyoruz sıkıntı mı var?

Ardından internetten açıldığı belli olan birkaç korkunç ses ve Arapça fısıltılar odanın içinde yankılandı. Oğuz ve Asef yine çığlık ararken Erhan gözlerini devirdi.

"Buldum lan buldum." dedi Turgay elindeki kağıdı gösterirken, Bulut hemen elinden alıp kapının olduğu yere gitti ve şifreyi girdi. Saniyeler sonra kapı yeniden açıldı.

"Hadi, çıkalım bu odadan." dedi Oğuz kasılarak ve kendisini geri çekip elinden tuttu, kapıya doğru ilerledi.

O sırada Erhan'ın gözü arkasında duran küçük çocuğa kaydı. Yüzünde korku ifadesi barındıran tek bir belirti yoktu, sadece üzgün gözlerle bakıyordu.

Dişlerini sıktı ve önüne döndü. İçinden bir küfür savurdu, keşke bu sikik yere hiç gelmeselerdi.

"Arda, gel hadi." Bulut öylece durmuş çocuğun kolundan tutup diğer odaya çekiştirdi. Arda sanki o odanın içinde kaldığında daha mutlu olacakmış gibiydi.

Geldikleri bu yeni oda yine yıkık dökük harabe bir yerdi. Duvarlarda bile kırmızı boyayla yazılmış Arapça yazılar vardı.

"Etrafta taşlara yazılmış dört rakam var, onu bulacaksınız."

"Hay sikeyim senin rakamını." diye mırıldandı Asef sinirle. Hâlâ Kerem'in kucağından inmemişti.

"O bebek kucaktan inebilir mi? Oyun böyle devam edemez."

Asef huysuzca baktı.

"Bebek anandır." dedi öfkeyle. Kerem sırıttı ve kucağındaki çocuğun sırtını okşadı.

"Ahahahahahahahahahahahah." diye güldü robotumsu ses.

Bu sefer sadece Turgay ve Bulut rakamları bulmak için harabe odaya dağıldılar ve bir hızla etraflarına bakındılar. Diğerleri ise ortada duruyorlardı.

Erhan sevgilisinin elini tutarken başka bir el boşta kalan eline kapandığında irkildi ama bakışlarını çekmeden elini sıkıca tuttu. Demek ki çok korkuyordu.

Oğuz etrafına bakınırken gözleriyle rakamları bulmaya çalışıyordu ama bu karanlık mekanda göz yordamıyla bulmak aşırı derecede zor ve imkansızdı.

"Bir tane buldum abi!" diye bağırdı Arda, Erhan bakışlarını sesin geldiği yere çevirdi.

Arda kendisinden baya uzakta duruyordu, kaşları çatıldı ve kafasını yana çevirip elini tuttuğu kişiye baktı.

Göz göze geldiği gulyabani kılıklı maskeli herifle irkildi.

"Ananı evveliyatını sikeyim!" dedi ani gelen korkuyla. Ardından elini çekip saniyeler içinde yanında duran adama büyükçe bir tokat attı.

"Noluyor lan?" dedi herkes bir ağızdan, ardından odanın içindeki adamı fark ettiklerinde Asef büyükçe bir çığlık attı.

"O ne amına koyayım!" dedi yeniden Kerem'in boynuna gömülürken.

Tokattan dolayı yere düşen maskeli adam ilk afalladı ama ardından yanağını tutarak ayağa kalktı ve onca bağırtının arasında Erhan'a işaret parmağını tehdit amaçlı sallayarak geri geri yürüdü ve kapıdan çıktı.

"Orospu çocuğu aklım çıktı." dedi Erhan kafasını iki yana sallayıp.

O sırada Oğuz kendisine daha çok sığınmış, her an biri gelecek diye tetikte bekliyordu.

En sonunda diğer rakamlarda bulunup bu odadan da çıktıklarında küçük bir karanlık koridoru geçtikten sonra ışıltılı mekana vardılar.

Üzerleri ter içinde kalmıştı ve girdiklerine bin pişman olmuş gibilerdi.

"O bizimle konuşan adam kim, nerede o gösterin onu bana." dedi Arda mekanın sahibinin yanına giderken. Adam sırıttı.

"O bir sır, kimseye söylemiyoruz kim olduğunu." kesin bir dille konuştu, elini kaldırıp 'öyle' dermiş gibi sola doğru itti.

"Beni çok ağlattı, geri zekalı." dedi Arda abilerinin yanına giderken.

Asef sevgilisinin kucağından inip ayaklarını sert zeminle buluşturdu. Derin bir nefes almıştı, bir an oradan hiçbir zaman çıkamayacaklarını düşünmüştü.

"Kardeşim çok güzel mekan ama senin ırzını sikeyim bir daha asla gelmem." dedi Turgay arkadaşının elini sıkarken, arkadaşı büyük bir kahkaha attı.

"Size yarısının yarısını gösterdik. Öyle düşün."

"Hadi gidelim, daha fazla burada kalmak istemiyorum." dedi Bulut, içerdeyken tüm yük omzuna kalmıştı ve en çok yorulan o olmuştu.

Arda'nın omzuna kolunu atıp kendine çekti ve mekanın çıkışına ilerledi.

Herkes onların peşinden gitti.

***

Gelecek bölümlerde yaşanacak olan sinir krizlerinden müessesemiz sorumlu değildir. Teşekkürler.

RETROUVAILLES Where stories live. Discover now