48- GECE TATLISI

9.4K 1.3K 1.9K
                                    

Erhan gecenin bir yarısı, uzun süredir alışkanlık yaptığı için su içmek için uykulu uykulu yatağından kalkmış mutfağa ilerliyordu.

Gecenin bir yarısı susuyor ve yanına hiçbir zaman su almadığı için mutfağa kadar gelip suyunu içiyor, sonradan uykusu hiç bölünmemiş gibi yatağına geçip geri yatıyordu. Oğuz ise derslerden dolayı yorgun olduğu için farkına bile varmıyordu. Sıcaktan susadığı zamanlarda ise Erhan ona da su getiriyordu.

Düşecek gibi duran eşofmanını çekip salona ilerledi ama gecenin bir yarısı sessiz olması gereken mutfaktan ufak tefek sesler geliyordu. Kaşları çatılırken cılız ışık yanan mutfağa baktı. Asef.

Kucağına büyük bir kase almış, elindeki kaşıkla onu karıştırıyordu, ne işi vardı bu saatte?

"Asef?" dedi mutfağa girerken, çocuğun bakışları kendisine döndü. "Ne yapıyorsun oğlum sen bu saatte?"

"Canım haşhaşlı revani çekti, ev yapımı." diye açıkladı ve elindeki kaseyi tezgaha bırakıp orada karıştırmaya devam etti.
Erhan suratına boş boş baktı, ardından esnedi.

"Sen manyaksın." dedi, esnerken konuştuğu için sesi garip çıkmıştı.

"Çok canım çekti, ne yapayım."  mızmızlandığında Erhan sırıtarak yanına ilerledi, elini beline koyup boynuna bir öpücük kondurdu ve sırtını tezgaha yasladı.

"İyi, ben de yerim." dediğinde Asef ona heyecanla döndü.

"Olmasını bekleyecek misin?" tek başına yemek istemediği belliydi, Erhan kafasını aşağı yukarı salladı.

Asef gülümseyerek uzandı ve yanağından sıkıca öpüp geri çekildi. Sanki uykusu açılmış gibiydi, daha enerjik bir şekilde karıştırmaya devam etti.

"Hamile misin acaba?" dedi Erhan dirseklerini tezgaha yaslarken. Asef omuz silkti.

"Midem bulanmıyor."

"Ha yani bulansa inanacaksın hamile olduğuna?" dediğinde Asef kafasını olumlu anlamda salladı.

"Kerem o kadar şey yapıyor ki, yani taşı sikse o bile hamile kalır o derece." Erhan anında bakışlarını çevirdi, o kadar ayrıntılı bilmesine gerek yoktu.

"Senin kuş ötmüyor galiba." dedi Asef, afallayarak ona döndü. Elindeki kaşığı bırakmış olan çocuk sırıtıyordu. Kenardaki bir tabağa uzandı. "Oğuz vermiyor gibi."

"Bu benim kuşumun ötmediği anlamına gelmez."

"Bana ne?" dedi 'ben dalgamaa bakarım' dermiş gibi.

Erhan o buzdolabına gidecekken uzanıp kalçasına sertçe bir tokat attı. Asef'in kaşları çatılırken dolabın önüne gidip kapağı açtı ve bir küfür mırıldandı.

"Acıyor."

Erhan sırıtıp cevap vermedi, kafasını çevirip karanlık salona baktı. Ardından ay ışığının aydınlattığı bahçeye dikti gözlerini. Yerinden kıpırdanıp belini tezgahtan ayırdı.

"Bahçedeyim." dedi oraya yürürken, Asef onaylar gibi ses çıkardı.

Bahçeye çıkar çıkmaz gece ayazının serinleten ferahlığı yüzüne ve çıplak koluna vurdu. İçi titrerken geçip koltuğa oturdu ve geriye yaslandı. Ağaçlar hafif rüzgar ile yapraklarını titretirken, huzurlu bir ses çıkarıyordu.

Havuzun suyu ufaktan dalganırken bakışlarını gökyüzüne dikti ve yıldızları izledi. Çok fazla yıldız yoktu ama tek tük olanlar çok güzel parlıyordu.

O an aklına memlekete gittiklerinde Arda ile gökyüzünü baş başa izlemeleri geldi, gülümsedi. Yıldızları sayarken uyuya dalmıştı. Masumdu, tatlıydı.

Diğer yandan ise seviştiği gece, göğsüne başını koyup soğuğa rağmen titreyerek balkondan dışarıyı izleyen Oğuz geldi, çok güzeldi.

Ve kendisi, ikisininde saçlarını okşuyordu.

Önceden böyle biri değildi, birine bakarken başka kimseyi görmezdi. Ama şimdi kalbinde iki kişi varmış gibi hissediyordu. Biri yanlıştı ama hangisinin yanlış olduğunu bile bilmiyordu.

Oğuz, hiçbir kötülüğü haketmiyordu. Tek istediği sevgiydi, kendi sevgisi. Temiz sevilmeyi hakediyordu. Gözlerinin içine bakarken bile bunu fark ediyordu.

Arda'nın istediği ise tek istediği kendisiydi. Derin bir nefes aldı, ona olan siniri geçmiyordu. Zaten sadece onundu, başka birine göz ucuyla bile bakmazdı. Ama Arda bunun değerini bilmemişti.

Hayatındaki tek dert bu değildi, herşeyden önemlisi gencecik bir çocuk kucağında can vermişti. Her yük omzuna eklendikçe ne yapacağını şaşırmıştı.

Bir yanlış vardı, o yanlışı bulmadıkça yükün altında kalacaktı.

O yanlışı bulacaktı.

"On dakika kadar dinlensin," Asef'in sesi geldiğinde düşüncelerinden ayrıldı ve göz ucuyla ona baktı. "Sonra yiyip yatalım."

Asef'de kendisi gibi gelip yanına oturdu, bir sigara çıkarıp yaktı. Yeniden bakışlarını gökyüzüne dikti.

"Asef," diye mırıldandı, çocuğun ağzından çıkardığı dumanlar gökyüzüne karışıyordu. "Aynı anda iki kişiyi sevemezsin değil mi?"

Asef'in gülme sesi geldi.

"Hayır," dedi rahatça. "Aşk böyle bir şey değil. Ha aşık olduğun kişi senin yanından gitmiştir, onun gelmeyeceğine inanırsın. O zaman başka birini sevmeyi deneyebilirsin. Hatta belki bir zaman sonra, sadece onu seversin."

"O zaman kalbindeki diğer kişiyi siler misin?" diye sordu merakla.

"Eğer onu kalbinden silmek için başkasını sevmeyi denersen, silemezsin. Sadece yerini doldurduğunu düşünürsün ama bir zaman sonra elbet bir yerden patlak verir."

Hiç yardımcı olmamıştı.

Derin bir nefes aldı ve ardından oturduğu yerde biraz dikleşti.

"Aslında bu konuları Kerem ile konuş, çünkü hayatımda onun kadar güzel seven birini görmedim." dedi Asef aşk dolu bir sesle.

Erhan kafasını salladı, doğruydu.

"Haşhaşlı revani güzel mi oluyor?"

"Erhaan," dedi Asef inleyerek. "O kadar iyi ki..." dedi anlatırken yeniden canı çekmiş gibiydi.

"Hamilesin sen, kesin."

"O zaman bana iyi davran." dedi Asef sırıtarak. Erhan'da sırıttı.

"Merak etme yavrum."

Birkaç dakika sakince oturdular, Asef'in sigarası bittiğinde Bulut'un kızmasını umursamadan bahçenin bir köşesine attı.

"Hadi gidip yiyelim." dedi ayağa kalkıp, Erhan'ı bileğinden tutup zorla kaldırdı.

Erhan bileğini çekiştiren çocuğa itiraz etmeden yürüdü.

İkisi salona girip mutfağa yöneldiler, Asef gidip borcamda duran tatlıya baktı ve bir tane tabak çıkardı. Erhan tezgaha yaslanıp onu izledi. Bir tabağa iki dilim revani koyup borcamı  geriye itti ve iki çatal çıkarıp yanına gitti.

Çatalın birini Erhan'a uzatıp, yanına geçti ve tabağı biri kaçıracakmış gibi sıkı sıkı tuttu. Kendisi büyük bir dilim alıp ağzına attığında çiğnedi ve gülümsedi. Erhan onu izlerken sırıttı.

"Hele tipe bak ya," dedi kafasını sağa sola çevirip, ardından kendisi de bir dilim aldı. Çiğnerken afalladı, mükemmeldi.

İkisi birkaç dilim daha yiyip bir de üzerine soğuk su içtiğinde neredeyse sabah olmak üzereydi. Merdivenin başına geldiklerinde Erhan uzanıp boynundan sıkıca öptü.

"Şu sakalların çok batıyor."

"Hmm." dedi bir daha öperken.

"Hadi, bırak gideyim." dedi Asef boynunun bir altın daha öpen çocuğun sırtına dokunup.

Erhan son kez öpüp geri çekildiğinde Asef'de çenesinin kenarından öptü ve arkasını dönüp odasına ilerledi.

O da bodrum katına ilerlerken uykusu tamamen açılmıştı, herkes uyanana kadar düşüncelere dalacağını biliyordu.

RETROUVAILLES Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin