Aslında dışarıdan alınan pastaların kreması bana ağır geldiği için yemeyi sevmiyordum, bu yüzden evdekilerle otururken pasta kesmemize gerek olmadığını söylemiştim ama hepsi anında itiraz etmişti. Hatta sonrasında Tamer'den dahiyane bir fikir çıkmıştı, pastayı onlar yapacaktı! Açıkçası karşıma ne geleceğini bilmiyordum, tek umudum geceyi hastanede tamamlamamaktı.

Açlıktan guruldayan midemle eş zamanlı olarak kapı çaldığında "Babam geldi!" diye atıldım. Çok acıkmıştım ve masadan yemek kokuları gelirken burada oturmuş beklemek beni ve midemi çok zorluyordu! Babam biraz daha gelmese kenardan bir tabağı alıp kaçırabilirdim bile. Eminim annem fark etmezdi.

Annem saçını başını düzeltip koşarak kapıyı açtığında ben de ayağa fırlayıp "Hoş geldin baba, hadi ellerini hemen yıka hemen yemek yiyelim. Çünkü şu an sizi yürüyen biftekler olarak görüyorum." dedim. İkisi de buna gülerken ben de dudaklarımı kıvırdım. Aslında şaka yapmamıştım.

Babam, elindeki çantayı ve ceketini portmantoya bıraktıktan sonra ellerini yıkamaya gitti. O sırada ben ve annem de masaya yerleştik, kısa bir süre sonra o da geldi ve yemeğe başladık. İki saat her tabaktan bir şeyleri almak zor olsa da zengin gibi hissetmiştim kendimi, eğer annemin tabağın kenarına koyduğu bıçağı da kullanabiliyor olsaydım tam zengin olurdum.

Küçük tabaklardan kaşık kaşık yemekler yedikten sonra karnımı aşırı doyurmamak için durdum çünkü daha pasta yiyecektim. Bu yüzden çoktan yemeklerini bitirmiş ailemin yanına katılmadan önce -babam gerçekten de dediğim gibi en az on tabak gömmüştü, önünde bir tabak yığını oluşmuştu- ellerimi yıkadım.

Salona döndüğümde annem direkt olarak ellerini omzuma koyup beni kendi boyuna çekti ve sıkıca sarıldı. Yüzümde bir gülümseme oluşurken ben de ona sarıldım. Uzun bir sarılmanın ardından "İyi ki doğdun oğlum." dedi. "Sen olmasan kim başımızın etini yerdi?"

Gözlerim büyürken "E oha ama, bu nasıl kutlama? Bugün benim doğum günüm, insan ayıp olmasın diye iyi bir şeyler söyler bari! Çok kırıcısınız." dedim, başımı iki yana sallayıp. Babam kahkaha atarak beni kendine çekti ve o da annem gibi sarıldı, gülümseyerek ona da sarıldım.

"Daha dün maymun gibi salonun her yerine tırmanıyordun, eşek sıpası. Ne ara büyüdün?"

Babamın geri çekildikten sonra kurduğu cümleyle sırıtıp "Valla bana kalsa şimdi de tırmanırım ama yeni eşyalar çok dayanıksız, taşımaz beni." dedim gerçekçi bir şekilde. Tek sorun buydu çünkü ben şimdi de her şeye tırmanabilirdim.

Bu dediğimle ikisi birlikte gülerken telefonumun sesi konuşmamızı böldü. Hemen cebimden çıkartıp gelen aramaya baktığımda Selim'in ismini gördüm, saat dokuzu iki geçiyordu. Geldiğini anlayıp "Size doyum olmaz sevgili ailem ama bu mükemmel oğlunuz kaçar, hayranlarım bekliyor." dedim.

Korel ondan hayranım olarak bahsettiğimi duysa ne yapardı acaba?

Annem ve babam beni daha önce haber verdiğim için sorgulamadan saldıklarında büyük adımlarla portmantoda asılı olan kot ceketimi üstüme geçirdim ve evden çıktım. Evin hemen önüne park edilmiş büyük siyah arabaya doğru hızlı adımlarla gitmeye başladım. Yalnız ben de iyi alışmıştım kendimi arabalarla aldırmaya, hem de siyah ve belalıların kullandığı arabalarla!

Mafya [bxb] • TamamlandıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin