Yutkunduğumda babam başını onaylamazca salladı. "Burada kalacak Ahu." 

"İkinizde çıkın o zaman." dedim inatla. "İstemiyorum."

"Ahu... Ben babanım, o da arkadaşın. Sakinleş ve yüzündeki makyajı sil." 

Daha fazla ileri gidemedim. Yutkunup yerimden kalktığımda doktor, lavabonun olduğu yeri gösterdi. "Orada silebilirsin makyajını."

Bir adım atmıştım ki hafifçe sendeledim. Emre anında yerinden kalkıp kolumu tuttu. "Gerek yok." desem de umursamadan lavaboya kadar götürdü. Çantamdan makyaj temizleme pamuklarından çıkartıp hafif hafif silmeye başladım. Emre ise gitmiyor, aynadan beni izliyordu.

"Yaralarının üzerine makyaj mı yaptın?" dedi çok kötü bir şey yapmışım gibi. "Ahu..."

"Kes şunu! Sanki görmedin eski halini." Görmüştü, uyandığımdan sonra ilk odama geldiğinde görmüştü ama sonra unutmuştu. Bir anda yüzümün bebek gibi olmasını falan beklememiş gibi konuşuyordu şimdi de.

Gözlerinin hafifçe açılmasını umursamadan hırsla yüz makyajımı temizledim önce. Yanaklarımdaki çizikler tek tek kırmızılaşarak ortaya çıktı. Çenemin ucundan kulağıma kadar uzanan etrafı sivilceli bir yara daha çıktı. Alnıma doğru uzanan, burnumun üstünde... Her yerde...

Emre'nin arkamda sendelediğini hissettim.

"Sen..."

Umursamadan hızlıca yanından sıyrılıp geçerken doktorun yanına vardım. Emre bir süre gelmedi. Soğuk parmaklar çok temas etmeden yüzümde dolaştı ve sonrasında sırtımın yarısını açıkta bırakan elbisemi iyice aşağı çekiştirip tamamen açtım. Masadaki kağıda birkaç not aldı.

"Vücudundakiler gayet iyi durumda ama Ahu, yüzünü açıkta bırakman lazım." dedi uyararak. "Verdiğim kremleri kullanmamışsın ve sana söylediğimin aksine neredeyse her gün kimyasallarla üstlerini kapamışsın, böyle olmaz. İyileşmezler ve tamamen iz olarak kalırlar."

Emre ağır bir hareketle içeri geldiğinde dönüp bakmadım.

"Açıkta bırakamam."

"Sana daha etkili kremler yazacağım ama dediğim gibi günde en az on dört saat açıkta kalmalılar. Yoksa şişmeye başlar ve daha kötü olurlar. Bu konuda seninle anlaşalım."

"Baba!" dedim bozularak. Daha kötü olmalarını istemiyordum ki.

"Tamam siz çıkın Yaman'la ben de geliyorum şimdi." 

Emre hızla yerinden kalktığında elbisemi yukarı çekmeye çalıştım. Ellerim üst kısmına yetişmediğinde kemikli parmakları omurgamın üzerindeki yarayı okşayarak son düğmesini kapattı.

Doktor bir reçete yazmaya başlarken Emre'yle beraber odadan çıktık. 

"Lavaboya götürebilir misin? Makyajımı tazeleyeyim."

"Hayır." dedi belimden tutup hareketime engel olarak. "Az önce doktorun dediklerini duymadın mı? Makyaj yapamazsın."

"Yapmak istiyorum." 

"Ahu, kendine zarar veriyorsun." Koridorun ortasında yürümeyi bırakıp ona doğru döndüm. 

"Yapmak istiyorum."

"Ahu!" dedi öfkeyle. "Aptal mısın sen? Yaranın üstüne-"

"Senin için önemli mi?" dememle kaşları daha çok çatıldı. "Hep güzel olduğumu söylemiyor musun? Üstlerini kapatmazsam nasıl güzel olayım? Her yerim çizik içinde, berbat!"

Belimden tutup kendime çektiğinde parmak uçlarım ona doğru kalktı. 

"Sen her halinle güzelsin." Boğuk, içten sesi kalbime dağıldı. "Çok güzelsin."

"Ama..."

Eli yavaşça yüzümü bulduğunda usul usul çizik, yaralı olan kısımların üzerinden geçti. Refleksle gözümü yumup heyecandan titreyen bedenimi hissetmemesini umdum. 

"Bunlar olsun veya olmasın... Sen hep güzelsin. Vücudun, tenin, kokun... Her bir zerren benim gözümde ulaşılmaz..."

"Gerçekten mi?" 

Gerçekten." deyip sesli bir şekilde yutkundu. "Ahu... Seni..."

Aceleyle gözlerimi açıp avcumu dudaklarının üzerine kapattım.

"Daha değil..." Göğsüm heyecanla göğsüne çarptı. Yüzü söyleyememenin etkisiyle sertleşti. Dudaklarını elime bastırıp kısık bir sesle tekrar konuştu.

"Peki bu kime ceza? Sana mı? Yoksa bana mı?"

💧

İkinize de ayrı ayrı aşko, pek sorgulamayın cvkljckljc

YAKININDA +18 (YARI TEXTİNG) (ASKIDA)Where stories live. Discover now