altmış yedi'

En başından başla
                                    

"Yok, arabamı dışarıya park etmiştim." Elini ensesine atıp tatlı tatlı kaşıdı. "Alabilir miyim kızınızı?"

"Alamazsın... Kızımı almak da ne demek? Ben seni ayağımın-"

"Baba!" dedim pencereyi indirerek. "Bence bizimle gelebilir."

"Bizimle mi gelebilir?" Daha dikkatli baktığımda gözlerini yumup başını salladı. "Geç bakalım, ön tarafa." 

Emre utana sıkıla ön tarafa geçerken babam arabanın etrafında dolanıp şoför koltuğuna oturdu. Arabayı çalıştırıp bahçeden çıkartırken ortamdaki sessizlik her birimizi daha da geriyordu. Yaklaşık on beş dakika kadar sürdü bu durum ve en sonunda babam dayanamamış olmalı ki konuşmaya başladı. 

"O benim tek kızım biliyorsun değil mi?" 

"Baba!" dedim uyarıcı bir sesle. Gerçekten Emre'ye karşı böyle davranmalarını istemiyordum. Sevgili olsak belki olurdu ama şu an pek uygun değildi. 

"Biliyorum, tek kızınız." Emre'nin içine kaçmış sesine gülmek istedim ama babamın bakışları buna izin vermedi. 

"O zaman kızımı bir başına hastaneye yollamayacağımı da bilmelisin."

"Öğrenmiş oldum efendim." 

"Anan baban ne iş yapıyor?"

"Baba Emre benim erkek arkadaşım değil, sorguya çekmeyi bırakabilir misin?" dedim gözlerimi devirerek. Sevdiğimin suratı zaten domatesten halliceydi, bir de konuşarak daha çok geriyordu.

"Değil, değil mi?"

"Değiliz." dedik ikimiz de aynı anda. Emre'yle bakışlarımız dikiz aynasında buluştuğunda ikimizin de canını yaktığını düşündüm bu kelimenin. 

"Çok güzel... Yakında öğrencim... Pardon çalışanım olacak birinin kızımla beraber olmasını istemem yoksa ona şirkette kan kusturabilirim." deyip küçük bir kahkaha attı. "Şaka yapıyorum. O kadar kötü biri değilim."

Emre o an anlamadı belki ama ben içten içe babamın yeni kurbanını gördüm. Seçmişti işte. Ondan öyle bir avukat yaratacaktı ki kazanamadığı dava olmayacaktı. Fakat çekeceği günler daha başlamamıştı. Gece uykusuna bile izni olmayacaktı.

Kalan yolda babam yine bir şeyler sordu beni takmadan. Ben ise akan yolu izledim.

💧

Ayağımı ileri doğru esnetirken hafif bir kasılma oldu. Günlerdir kapalı olduğu için tenimin üzeri hafif buruşmuştu ve gerçekten berbat görünüyordu. Doktorun gelmesiyle babam ayağa kalkıp el sıkıştı. Normalde burada olan doktorların aksine genç bir yüzü vardı, geçen ay hastaneden çıkmadan önce iki defa muayene olmuştum kendisine.

"Hoş geldiniz Haldun bey. Hoş geldin Ahu." Emre'ye bakıp "Hoş geldin." dedi tekrardan. Emre ile babam tekli deri koltuklara otururken ben ikili koltuktaydım. 

"Hoş bulduk..."

Babamla aralarında küçük bir sohbet faslı geçerken ben Emre'yi nasıl odadan çıkaracağımı düşünmeye başlamıştım. Birazdan yüzümdeki makyajı silmek zorunda kalacaktım ve Emre'nin bunu görmesini istemiyordum. Sıkıntıyla kıpırdanırken gözlerimiz birbirine tutundu. Dudakları iki yana kıvrılırken ben de ona gülümsemeye çalıştım.

"Muayene başlayalım mı Ahu?" dedi doktor bey. İsmini de unutmuştum.

"Olur ama..." Babama dönüp yardım istercesine baktım. "O çıksın."

Emre şaşkınlıkla "Ben mi?" diye sordu. "Neden?"

"Görmeni istemiyorum."

"Neyi?"

YAKININDA +18 (YARI TEXTİNG) (ASKIDA)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin