Emre: Yalan söylüyorsun sen
Emre: Bir şey var ama
Emre: Aşk olmadığının farkındayım
Ahu: Söylediğim gibi, ya bir otel odası
Ahu: Ya da hiç
Emre: Bunu istemediğimi söyledim
Emre: Sadece ikimiz arasında sıkıntı kalmasın
Emre: Aynı ortamda bulunabileceğimize inanmak istiyorum
Ahu: Sıkıntı yok
Ahu: Zaten bugün biriyle çıkacağım
Ahu: Senin de denemeni tavsiye ederim
Emre: Kim?
Emre: Yanlış oldu
Emre: Yani iyi olmuş
Emre: Evet, iyi olmuş
Emre: Kimle çıkıyorsun
Ahu: Tanıdığın biri değil
Emre: Güzel
Emre: Çok güzel
Emre: Ben de ders çalışacağım
Emre: Bu aralar pek çalışamadım
Ahu: Sana iyi çalışmalar
Emre: Ahu
Emre: Gerçek biri mi
Emre: Yoksa benimle olduğun gibi mi
Ahu: Neden bunu konuşuyoruz?
Ahu: Arkadaş kalan iki sevgili miyiz amına koyayım
Emre: Peki nerede buluşacaksınız?
Ahu: Çay bahçesinde
Ahu: Mal
(Görüldü.)
💧
"Seni görmeyeli uzun zaman oldu... Daha bir güzelleşmişsin."
Serkan'ın iltifatına gülümseyerek karşılık verdim. İngiltere'den bu sabah dönmüş, gün içinde mesaj atmıştı. Eğitimini orada devam ettirdiği için çok nadir görüşebiliyorduk.
Siyah elbisemin askısıyla oynayıp "Özlemişim..." dedim. "Bazen seninle geçirdiğimiz zamanları çok özlüyorum."
"Sana da gel diyorum... Beraber okuruz. Koskocaman evde tek başıma yaşıyorum." dedi hevesle. Yeşil gözlerini kısıp gömleğinin kol düğmesini açtı. "Tüm gece dışarıda oluruz, orası tam sana göre..."
"Yakışıklı var mı?" Sesli bir şekilde gülüşürken başımı geriye attım. "Sanırım İngiltere'ye gelmem gereken konular var."
"Kesinlikle!"
Yemeklerimizin gelmesiyle gülmeyi keserken bir süre kısa kısa sohbetler ettik. Boğazın kenarındaki restoranın içindeydik ve içeride hoş bir keman sesi yankılanıyordu. Telefonuma üst üste düşen mesajlarla sessize alıp ekranı ters bir şekilde masaya koydum. Emre'den gelen mesajların yüreğimi canlandırmasını istemiyordum. Aptallığa gerek yoktu.
"Var mı birisi? Hala erkekleri çiğnemeye devam mı yoksa?"
"Aşk olsun öyle biri miyim?" dedi elimi göğsüme yaslayıp acıklı acıklı bakarak.
"Daha beterisin... İki sohbet ettin diye çocuğun biri boşal-"
"Iyyy pislik!" deyip mendilimi suratına fırlattım. "Çocuk iradesiz bir sapıksa ben ne yapayım?"
"Ne var kızım? Güzelsin, umursamazsın... Erkekleri köpek etmek için gereken iki özelliği de taşıyorsun... Daha ne olsun?"
"Erkekler benim aradığım özellikleri taşımıyorlar." deyişimle Serkan çatalını bana doğrultarak salladı.
"İşte bu!"
İkimiz de sırıtırken bir anda üstüme düşen gölgeyle başımı kaldırdım. Serkan'ın arkasında duran Emre'yle gözlerim kocaman açıldı. Kendimi toplamaya çalışıp hislerimi gömmeye çalıştım.
"Ne arıyorsun burada?" dedim.
Gözleri kısıldı ve Serkan da şaşkınlıkla başını kaldırdı. Emre'nin eli her şeyden habersiz olan Serkan'ın ensesine yapıştı ve arkadaşımı tabağına doğru yapıştıracak kadar eğdi.
Aceleyle yerimden kalktım.
"Ne yaptığını sanıyorsun sen?"
Kızıl gözleri bana kalktı. "Bu, benden daha mı havalı?" Dudaklarını büzüp düşünüyormuş gibi yaptı. "Kıyafetim yüzünden mi?"
"Ne?" dedim şaşırarak.
"Ders çalıştığım için mi? Yoksa içki içmeyi bilmediğim için mi? Geceleri kulüplerde takılmadığım... Her kızla yatmadığım için mi?"
Serkan, Emre'nin elini kendinde ayırıp hızla ayaklandı ama Emre'nin mavi gözleri benden kopmadı.
"Gerçekten de ezik olduğum için mi beni istemedin?"
💧
Emre Aşık diyenler?
Hayir, gururuna yediremiyor, daha aşık değil diyenler?
YOU ARE READING
YAKININDA +18 (YARI TEXTİNG) (ASKIDA)
Short StoryA: Ne yaptınız gece? A: Kelepçeler havada uçuşmuş mu? +9054...: Hatırlamıyorum ama +9054...: Omzunda ciddi kızarıklıklar vardı +9054...: Ona zarar vermiş olabilirim A: Gerçekten buna mı takıldın A: Sana aptal derken yanılmıyormuşum A: Bir şey olmaz ...
otuz altı'
Start from the beginning