8 "Hayat"

478 45 15
                                    

İnsanoğlu dünyaya gönderildiği andan itibaren bir yola çıkar. Önemli olan bu yolu nasıl ve kimlerle yürüdüğünüzdür. Ailemizi kendimiz seçemeyiz ama arkadaşlarımız, eşimiz ve bize zarar verecek insanları bizzat biz seçeriz. İnsan bazen bu yolda dinlenmek, soluklanmak ve yeniden enerji toplamak için bir sığınak arar. Ben sığınağı hep Rabbim olarak gördüm. Onu kendime hep en baş sığınak kabul ettim. Yeri geldi ağladım, yeri geldi güldüm. Hemde bir ağız dolusu kocaman güldüm.

Ailemizi kendimiz seçemedik evet ama ben beraber yürüyeceğim adamı bulmuştum. Yürüdüğüm yolda bana Rabbimden sonra destekçim o olacaktı.

Hayat, kader karşıma ne çıkarırdı, ne gibi şeylerle bizi sınardı bilmiyorum ama ben bu yolu Feyyaz ile yan yana yürümek istiyordum bunu biliyordum işte. Benim, zarif, narin kalpli sevgilim.
Feyyaz sanki acelemiz varmış gibi, onunla günlerimiz sayılı gibi biran önce yıldırım nikâhı ile evlenmek istiyordu.

Her ne kadar annem acele ettiğimizi düşünse de yarına nikâh günü almaya gidecektik. Feyyazın ailesi olmadığı için morali bozuktu. Her zaman söylediğim gibi çok güzel bir mahalle ve apartmanda oturuyorduk. Alt komşumuz Recai amca her zaman babası gibi olacağına söz vermişti Feyyaza. Kendini yalnız hissetmemesi için destek olacak ve onlar nikâh işiyle ilgilenecekti.

Biz Feyyaz ile günümüzde ki gençler gibi evlenmek istemiyorduk. Öyle herkesin geldiği, çalgılı düğün yapmayacaktık. Birileri karnını doyursun, eğlensin diye evlenmek istemiyorduk biz. Bu yüzden düğün yapmayacaktık. Sadece nikâh olacaktı. Feyyazla beraber alışveriş için çarşıya çıktık.

"Mişa."

Gözlerine bakarak ona döndüm.

"Canım."

"Sen emin misin düğün istemediğine? Gelinlik giymek istemediğine emin misin güzelim?"

Yüzü avuçlarımın arasına alarak sakallarını okşadım.

"Makyajsız gelin olur.
Çalgısız düğün olur.
Bol gelinlik olur.
Sade ev olur.
Güzel ahlak ve kalbe şifa kitaplar çeyiz olur.

"İnsanlar ne der?"
diye kahrolası bir put vardır, eğer o putu baltayla yıkarsak her şey olur"

Gülümseyerek avuçlarımı öptü.

"İllâ gelinlik giymek gerekmiyor. Hem sen annemlerle oturmak istediğini söylemedin mi? Sen ben, annem ve Leyla hep beraber çok güzel bir aileyiz zaten. Şimdi senle gidip sade ve zarif beyaz bir elbise alacağım, sende filinta gibi adamsın vesselâm. Güzel bir takımla oldu bitti işte aşkım. Hem ne senin ne de benim ne akrabamız var  ne de yüzlerce davetiye verecek tanıdığımız. Bizim mahalle, senin dostların yetemez mi?"

"Sen bana böyle baktıkça, yanımda oldukça bana her şey yeter Mişa'm. Sen yeter ki böyle bak bana. Yanımda ol."

"Hadi o zaman damat bey. Daha hastane işleri var,  daha çook işimiz var."

İlk olarak düğün günümüz için tarih almak için belediyeye gittik.

"Bakın beyfendi yıldırım nikâhı için doktor raporu falan lazım ama sizde o da yok. Ne sebeple yıldırım nikâhı ile evlenmek istiyorsunuz?"

Feyyaz adamın masasına ellerini koyarak ona doğru eğildi.

"Şu gördüğün kızın aşkından ölüyorum yetmez mi?"

"İyide bu bi sebep değil ki."

"Ya kardeşim sanane? Sen verecek misin vermeyecek misin günü?"

"Tamam tamam kızma al 3 gün sonrasına yazıyorum. Saat 12.00 uygundur sanırım."

Adamın yakasını düzeltip elimi tuttu.

"Ha şöyle. Niye güzellikle yapmıyorsun kardeşim."

Gülerek elimizde ki belgelerle önümüzde ki görevliyi takip ettik.  Feyyaza eğilip kulağına yaklaştım.

"Demek aşkımdan ölüyorsun."

Gülerek yanağımı öptü.

"Ne sandınız hanımefendi."

Her hali ile kalbime huzur vermeyi nasıl da başarıyordu öyle.

Fotoğraf çekimi, hastane kontrolleri, belediye ve elbise seçimi derken eve zor gelmiştik. Annemin dizine uzandım elimde ki nikâh tarihi yazan kağıtla.

"3 gün sonra artık evli bir kızın olacak."

Gülerek saçımı okşadı.

"Feyyaz oğlum da gelince evimiz neşelenecek desene. Hep çok mutlu olun annem."

Gülümsedim.

"Siz düğünden sonra nereye gideceksiniz Leyla ile."

"Birkaç gün Recai amcanların köyüne gideriz. Hem sizde rahat etmiş olursunuz."

Biz sohbet ederken Leyla geldi elinde kutuyla. Yanıma oturmak için elini uzattı. Yardım edip yanıma aldım.

"Bunu sana vermeyi bekledim onca sene."

"Nedir bu ablacım?"

Gülümseyerek açtı kutuyu.

"Zar zor örgü öğrenmiştim hatırlıyor musun? O zamanlar sen evlenirsen sana düğün hediyesi veremem diye korkuyordum. Sonra bu patikleri örmek geldi aklıma. Bana yeğen verdiğiniz de onun ilk hediyesi benden olsun istedim."

"Senin güzel kalbine kurban olurum ablacım. Çok güzeller."

"Tabi annemde yardım etmişti yapmama. Bide bu var."

Bir saat çıkardı içinden.

"Babam ,yani o adam ilk kez para vermişti bana bende saklamıştım. Annemle çarşıya çıkınca aldım bunu. Annem beğendi."

İkisinede sarılıp öptüm.

"Çok seviyorum sizi."

Aile olmak için o herkesin bildiği gibi anne babaya ihtiyaç olmuyormuş şu 2 senede bunları anladım. Leyla ve annemle 3 kişilik kocaman bir aile olmayı başarmışız meğer. Şimdi aramıza Feyyaz da katılacaktı. Her geçen gün Rabbime şükredeceğim yeni bir şey lütfediyordu bana.

"Gerçekten biz Âdemoğullarını şerefli kıldık, onlara karada ve denizde kendilerini taşıyacak vasıtalar lutfettik, onları temiz ve hoş nimetlerle rızıklandırdık ve onları yarattığımız varlıkların bir çoğundan üstün kıldık." | İsra 70 |

24 OCAK | TAMAMLANDI |Where stories live. Discover now