2.bölüm

145K 5.7K 473
                                    

Bölüm şarkısı
Öykü Gürman - iki kadın bir adam

Yazardan
__________________________

Duyguların rengi olur muydu yada her acının rengi aynı mıydı.

Nefretin ki siyah aşkın ki kırmızı aldatılmanın ki gri miydi

Peki degersizligin rengi neydi acının rengi boğazına oturan o yumrunun adı neydi.

Hayal kırıklığına bir renk bulmuşlar mıydı mesela.

Gencecik bir kızın ölen umutlarının rengi ne olurdu.

Gökyüzünün rengi mavi miydi hep yoksa odamı küserdi de boyanırdı siyahlara.

Hangi kırılmışlıgın rengi idi kızıllığı hangi acının yansıması idi.

Gümüş onun rengi neydi simsiyah mı yoksa alev gibi yanan kalbi mi.

Sevilmekten geçmişti de azıcık saygı olsaydı keşke.

Şimdi elinde ki fotoğraf bir kez daha vurmuştu yüzüne kimse olduğunu.

O hiç kocasının güvenli kolların da uyumayacaktı.

Ona nazlanmayacak onu kızdırıp bir öpücükle gönlünü almayacaktı.

25 yaşında bir mezarı eksikti artık başında bir mermer parçası.

İnsanın kalbi kendinden önce ölürmüş gerçekten.

Şimdi oluk oluk kan kaybediyordu ruhu.

Bir de sevseydi nasıl bir acıydı bu yüreğine.

O dört duvar arasında solarken kocası hiç bir şey kaybetmemişdi.

Dolan gözleri ile ne kadar oturdu o balkonda bilmiyordu.

Şimdi rengi olabildiğince siyahtı gümüşün Allah şahit ya ölse bir gram üzülmezdi Selime.

Urfa'ya doğan güneş ısıtmazdı hiç yüreğini.

7 yılda 7 den fazla kurşun yemişti sırtına gümüş.

Çaresizlik gümüşün bir ilmek gibi geçmişti boğazına.

Gözünden akan sicim gibi yaşlara eklendi kalbinden akan kanlar.

Kalbi bu kadar nefreti kaldıramıyordu bu kadar yok sayılmayı.

Sessizce ağladı bazı acılar dilsizdir sessizce belli eder kendini.

Şimdi abisi yengesinin koynunda uyurken en güzel uykusunu.

Gümüş Urfa'nın sabah ayazında gözünden akan sicim gibi yaşlarla kaybettigi hayatına ağlıyordu.

Gözlerini silip girdi içeriye önce yatağını kaldırdı sonra banyoya girdi.

Başından akan su sıcaktı ama o buzda kalmış gibi titriyordu.

Ne çok şey kaybetmişti daha bu yaşında gururu kaç kez alınmıştı ayaklar altına.

Bir kadın olarak nasıl yanıyordu canı.

Kocası gününü gün ederken o kendini hizmetçi gibi gören adamın evinde onu bekliyordu.

En çokta çaresizlik yakıyordu içini kapıyı çarpıp çıksa abisiyle yengesi canından olacaktı.

Şimdi en azından bir ölü vardı onlar mutlu olsun da yeter dedi gümüş.

Diger yanda ise evlat hasreti vardı Ayşe ve Fatmanın çocuklarını gördükçe kaynıyordu kanı.

Hiç tadamayacağı annelik bir yumru gibi oturuyordu boğazına.

Onun yıkılan hayalleri üzerine selim bir Saray inşa ediyordu.

Ve gümüş evsiz barksız kalıyordu her defasında.

Çıktı banyodan giydi siyah bir elbise bir zamanlar hiç sevmezdi hep çiçekli renk renk elbiseler giyerdi.

Şimdi çiçeklerine ayaz vurmuş bahçesi talan edilmişti yüreği çoktan ayaza teslim olmuştu.

Aşağıya indi yine kimseye bir şey belli etmeyecekti uzandı taktı bir maske daha yüzüne.

Mutluymuş gibi hiç derdi yokmuş gibi kocası onu hiç aldatmamış gibi.

Evinin yolunu yıkmamış ruhuna kara çalmamışlar gibi güldü herkesin yüzüne.

Kahvaltıda gülüşerek konuştu herkes gümüşte dahil.

İçinde ki yaralara taş bağlayıp sıkıca sardı kimse görmesin diye.

Kan kaybediyordu ama kimse öldüğünü anlamıyordu.

Bir hayatın boğazına geçen ilmigi kimse görmüyor herkes mutlu mesut yaşıyordu.

Alışmışlardı Selim'in bu gidişlerine gümüşü sevmeyişine herkes alışmıştı da bir gümüşe zordu işte.

Konuşsa kırıp dökecekti herkesi kendi nasıl yandıysa yakacaktı onları da ama sustu abisi için sustu yine.

Böyle böyle geçti bir hafta gümüş daldığı dipsiz kuyuda düşünmekten yoruldu çokça.

Bir çıkar yolu yoktu hiç olmamıştı zaten ama yine de çaresizlik sardı her yanını.

Başka bir hayatı olsa nasıl olurdu diye geçirmeden edemedi içinden.

Onu seven bir kocası olsaydı mesela sevmeyi geçti en azından saygı duyan bir kocası olsa da olurdu.

Birlikte yemek yediği tatile gezmeye gittiği el ele gezdiği en çokta bunu merak ediyordu.

Bir adamın elini tutmak ne hissettirir diye.

Yanında dağ gibi duran bir adamın varlığı nasıl diye merak ediyordu gümüş.

Yanlız uyumamak yalnız olmamak nasıl diye merak ediyordu.

Bahçesine ayaz vuralı çok oluyordu gümüşün.

Gelin ağa diye bu evde herşey onun hükmündeydi.

Evin herşeyi ile o ilgilenirdi herşey ondan sorulurdu.

Eltileri kocaları ile gezer kayınvalidesi komşuya giderdi.

Bir gümüş bu dört duvarı beklerdi öyleyce.

Bir ömür çürüttü bu boz dört duvarda.

Gençliğinin en güzel yıllarını heba etti.

Şimdi 25 yaşında sevmeyi sevilmeyi bilmeyen bir kız çocuğuydu artık.

Çıktı odasına eltileri kocaları ile birlikte koyun koyuna film izlerken.

O bu odada bir gününü daha idam ediyordu.

Selim... Kendisine hiç deger vermeyen her fırsatta hor gören kocası.

Bu hayat bir gümüşten çalmıştı herşeyi.

Ve bir hayatı olmayacaktı hiç bir zaman.

Berdel bozulmazdı böyle geçecekti seneleri.

Bu odada bir başına ne zaman aktığını bilmediği yaşlarını sildi.

Bir hayat borçluydular gümüşe bir sevda bir can.

Uzandı kaldı koltukta baktı tavana doğru.

Şu an ölse arkasında kimse aglamazdı belki.

Yoktu gümüş öylesine yoktu ki...





Helllooooooo

Yorumlar buraya

Instagram hesabı
Yasemin_bella







BERZAN GÜMÜŞOn viuen les histories. Descobreix ara