FLASHBACK / Chapter:21

Start from the beginning
                                    

Henüz yaz gelmemişti, evin içi biraz soğuktu fakat Minseok bu yüzden titremiyordu. Ama korkusunu belli etmek istemeyerek odanın önüne kadar yürümeye devam etti, bastığı yerlere dikkat ederek. Ses yapıp hırsızın kaçmasını istemiyordu.

Başta tıkırtıların kesildiğini sanmıştı fakat kapıyı açmak için bir hamle yaptığın da içerden güçlü bir dolap kapatma sesi kulaklarına ulaştı. Onun dışında anlamsız sözcükler söyleyen öfkeli birinin sesi daha geliyordu.

Minseok'un yapması gereken şey, hızlı olup kapıyı açıp içeri dalması ve ışığı açmasıydı ve bu yüzden hırsız korkarak elindekileri bırakarak kaçacaktı.

Fakat hiçte düşündüğü gibi olmamıştı.

İçeriye girip ışığı amcasında bir problem olmamıştı fakat hırsız diye bildiği, siyahlara bürünmüş olan adam ne kaçmış ne de ona yüzünü dönmüştü. Minseok belki de korkudan kastkatı kesildiğini düşündü o anda. Dizlerinin üzerine çöktüğü yerden yavaşça kalktı sadece.

" Sakın kıpırdama. Şimdi polisi arıyorum. "

Elinde bir telefon bile yoktu ve ona en yakın telefon birkaç metre ötede, siyahlar içinde ki adamın hemen yanındaydı.

Minseok demir levyeyi önüne siper ederek yavaş adımlarla hırsızın dağıtıp, içine ettiği oda da yürümeye devam ederken telefona ulaşmıştı, kitaplıktan yerlere saçılan kitapları tekmelemek zorunda kalmıştı. Ama ne yazık ki daha 911'in ikinci hanesini bile tuşlayamadan, ne olduğunu anlamadan kendini yerde, kıçının üzerinde bulmuştu.

" AH! "

Elinde ki levye odanın bir ucuna giderken göğüsüne yediği sert tekme nefesini uzun bir süre kesmişti. Yerde kıvranmaya devam eden Minseok sonunda akıl ederek hala kaçmaya yeltenmeyen adama gözlerini dikti.

Başında ki siyah şapkasının üzerine, üstünde ki siyah montun şapkasını geçirmiş, gece olmasına rağmen birde güneş gözlüğü takmıştı. Eğer adam onu öldürmez de sağ bırakırsa polise vereceği tutanakta hırsızın belirgin özelliklerini nasıl anlatacağını düşünmeye çalıştı.

1.80'in üzerinde bir boyu, geniş omuzları, siyah saçları ve beyaz bir teni vardı. Ah birde çok sağlam tekmeleri. Bunu da unutmamak lazımdı.

" Sen hangisisin? "

Minseok adamın onunla konuşmasına oldukça şaşırarak bir cevap vermeyi unutmuştu. Zaten ne sorduğunu bile anladığı söylenemezdi.

" İkinci büyük oğlan olmalısın. "

Nihayet soruyu anladığın da sadece başını iki yana sallamakla yetindi. Şaşkındı. Bir hırsızın nasıl oluyor da bu kadar rahat oluşuna bir anlam vermiyordu.

" Kim Minseok, değil mi? "

Minseok korkuyla kalbinin daha şiddetle çarptığını hissetti. Adam gözlüğünü yavaşça çıkararak ayaklarının ucuna çökmüştü. Hayır, o kesinlikle bir hırsız değildi.

Başka bir teori. Bu adam babasının düşmanıydı, rakip şirkettendi ve ona göz dağı vermek için eve gelmişti. Olabilirdi. Ya da sadece göz dağı vermek için tutulmuş sıradan bir adamdı.

" Kim Minseok? "

" U-Uuh.."

Minseok korkuyla kekeleyerek kabul etti. Fakat kendisi ikinci büyük değil, en büyük oğlandı.

" İkinci veliaht, ha? "

Karşısında ki adamın, hayır ona adam demek için fazla genç biriydi fakat çocukta değildi, yüzünde ki alaylı sırıtış daha da büyüdü.

" En büyük. " diyebildi sadece hala kıçının üzerinde oturmaya ve göğsünde ki acıyı çekmeye devam ederken.

" En büyük? " Dalga geçmeye devam eden genç, Minseok'un başına vurarak geriye düşmesine neden oldu. " Emin misin? "

Gencin ne söylemeye çalıştığını anlamayan, ve biraz da öfkelenmeye başlayan Minseok yerden kalkmayı denedi, yanındaki masaya tutunarak.
" Kimsin sen? Babamın rakiplerinden biri? "

Korkusunu gizleme konusunda kimse ondan usta olamazdı. Az önce titrerken şimdi kafa tutuyordu.

" Kim Ji Hoon'un rakibi? "

Babasının adını öfkeyle söyleyen gençten biraz uzaklaşmayı denedi.

" Rakip? Kimse adam öldürme konusunda Kim Ji Hoon'a rakip olamaz. "

Alaycı bir şekilde konuşmasını tamamen bir kenara bırakıp aniden ortamın tüm ciddiyetini üzerinde toplayıvermişti.

" Adam öldürmek? "

Fakat genç cevap vermek yerine evin içinde bulunan babasının ofisini gezmeye devam etti. Rafların birinden bir çerçeve alarak uzunca bir süre inceledi. Minseok hangisi olduğunu anlamak için başını uzatmak zorunda kalmıştı

Annesi ve Yifan'ın da dahil olduğu tüm ailenin çekilen en son resmiydi. Minseok çerçeveyi almak istese de cesaret edememişti.

" Baba, Kim Ji Hoon. " Çerçeveyi Minseok'a doğru tutup sağ baştan herkesi saymaya devam etti. " Anne, Kim Yoorin. " Minseok dişlerini birbirine bastırıp içine girdiği garip ortamın biran önce bitmesini bekledi. " Peki, bu kim? "

Parmağıyla, Yifan'ın bulunduğu yeri kapadı. Ne yapmaya çalışıyordu?

" Wu Yi Fan. " Minseok, gencin yüzünde oluşan sinsi gülümseyi görebilmişti. " Birinci oğul. "

" Ne?! "

Gülümsemesini tüm yüzüne yerleştiren genç çerçeveyi elinden bırakarak ayaklarının ucunda binbir parçaya ayrılmasına neden oldu. Karşısında ki Minseok'un anlaşılmayan ifadesi onu eğlendirmişti.

" Bir anlaşma yapalım, ikinci veliaht. "

Ayağının ucundaki çerçeveyi önünden iterek Minseok'a doğru birkaç adımla yürüdü. Neden ona ikinci veliaht dediğini sormak istemiyordu.. Hayır, kesinlikle bilmek istemiyordu!!

" Sen bana yardım et bende sana bilmek istediğin tüm soruların cevaplarını bulayım. "

Minseok olayın şaşkınlığıyla konuşmayı bir türlü aklına getiremeyerek yerde parçalara ayrılmış çerçeveye odakladı tüm dikkatini.

Babasının bir yanında Annesi Yoorin, diğer yanında ise Wu Yi Fan vardı. Wu Yi Fan onun her zaman yanındaydı.

Ve bu bir yeğen olarak değildi...

" Öncü bir avans olarak, Wu Yi Fan'ın kim olduğunu sana söyleyebilirim. "
Minseok dilini yutmuş, konuşmamaya yemin etmiş keşişler gibi, dudaklarını kemirmeye başlarken bakışlarını sonunda resimden alarak karşısında ki geri kalan hayatını değiştirecek olan gence odakladı. Bir cevap vermedi sadece başıyla devam etmesini söyledi belli belirsiz.

Bu anlaşmayı kabul ettiğine dair küçük bir onaydı sadece.

" Babanın hamile bıraktığı üvey kız kardeşinden olan çocuk, Wu Yifan. "

Minseok ne düşüneceğini bilemez bir şekilde olduğu yere çökerken bunca yıldır babalarının onları nasıl kandırdığını, nasıl bu kadar salak olduğunu düşünüyordu.

Yifan'ı sevmezdi, kardeşleri de öyle. Sürekli babasının yanında takılmasına kendi kadar Luhan, Sehun, Chanyeol ve Baekhyun'da oldukça kızardı.

Fakat bunun altında böyle bir neden beklemiyordu. Beklemezdi de.

Üvey kardeşini hamile bırakabilecek kadar pislik bir insan mıydı babası? Kim Ji Hoon böyle bir insan mıydı?

She is a Rainbow. / OMS / (✓)Where stories live. Discover now