yirmi beş

3K 345 386
                                    

euphoria

Bir gün Jungkook işteyken, Jimin'in hasta olduğunu duydu. "O iyi mi?" diye sormuştu Dr. Kim Taehyung'a, nöbet odasında çalışırlarken.

"Hayır. Baya hasta olduğunu düşünüyorum. Jimin çok nadir hasta olur, en son 3 yıl önce falan hasta olduğunu söylemişti. Yani hasta olduğunda, harbiden hasta oluyor."

"Oh öyle mi?"

"Öyle. Sabah mesajlaştığımızda ölü gibi hissettiğini yazmıştı. Kendimi kötü hissediyorum... yanına uğrardım ama bugün 24 saat burdayım. Neyse, benim acil gitmem gerek. Ameliyata gireceğim."

"Görüşürüz," deyip Taehyung'a el salladı Jungkook.

12 saat süren vardiyası ardından Jungkook, elindeki istiridye çorbası ile Jimin'in kapısındaydı.

"Kim o," Jimin'in kapının öteki tarafından gelen boğuk sesini duydu.

"Hey, benim." yumuşakça yanıtladı Jungkook. Jimin kapıyı aralayıp kafasını uzattı.

"Burda ne arıyorsun?" Jimin şüpheyle sordu.

"Sesin berbat geliyor," deyip kapıyı tamamen açıp içeri girdi Jungkook. Jimin bir battaniyeye sarılmıştı ve normalde olduğundan daha da minik gözüküyordu.

"Hey napıyor- hey dursana." dedi Jimin, Jungkook'un içeri geçmek için ayakkabılarını çıkarttığını görünce. "Jungkook çok hastayım, havamda değil-"

Jungkook elini Jimin'in alnına yasladı. Yemeği kucağından indirip sırt çantasından çıkarttığı, hastaneden getirdiği ateş ölçeri Jimin'in kulağına soktu.

"Gerçekten çok hastasın, yuh. İlaç aldın mı?" Yeniden yemeği kucakladı ve evin sahibiymişçesine mutfağa ilerleyip yemek masasında paketini açmaya koyuldu, Jungkook.

"Jungkook napıyorsun?" demişti Jimin, paketten çıkarttıklarını kibarca masaya yerleştiren iş arkadaşını izlerken.

"Kör mü oldun şimdi de?"

"Gerçekten, napıyorsun tam olarak?"

"Jumbok jook getirdim. Dürüst olmak gerekirse en iyisi mi bilmiyorum. Haritada en yakın olan mekanı arattım sadece. Tadı kötüyse özür dilerim şimdiden. Ama yemek yemeli, ardından ilaçlarını almalısın. Yanıyorsun resmen. Grip olmuş olabilirsin. Burnundakileri çekmemi ister misin? Yanımda aspiratör getir-"

"İyiyim ben." soğuk bir tavırla araya girdi Jimin. "Lütfen git. Berbat hissediyorum. Ziyaretçi istemiyorum."

"Ziyaretçi değilim ki ben."

"Oh? Nesin o zaman?" eğlenen bi tavırla sordu Jimin.

"Doktorum. Ve sen de baya hastasın şu an."

"Ee?"

"Ne, ee?"

"Ne bu ilgi alaka? Yemek getirmeni istemedim? Birilerinin benimle ilgilenmesine ihtiyacım yok. Sadece uyumam gerek, lütfen gider misin?"

"Dr. Kim çok hasta olduğunu söyleyince ben düşündüm de sana biraz yemek getirebilir"

"Yanlış düşünmüşsün. Git lütfen. Yorgunum."

"Haklısın Jimin. Gelmek benim hatam."

"Hayırdır ya. Senden ricada bulunmadığım bir şey için nasıl oluyor da bana sinirleniyorsun? Hastayım. Kavga etmek istemiyorum seninle git işte."

"Ne var biliyor musun? Buraya seni germeye veya kavga etmeye gelmedim. Neden hasta biriyle kavga etmek için gelebileceğimi düşünüyorsun? Neden beni bunu yapacak kadar... berbat biri olarak görüyorsun, Park? Üstelik son zamanlarda... Bay Bae için birlikte çok fazla zaman geçiriyorduk ve ben sanmıştım ki, bilmiyorum. Sikeyim. Ben gerçekten arkadaş olmaya başladığımızı düşünmüştüm?? Hasta olduğunu duyduğumda gelip de nasıl olduğuna bakabilirim sanmıştım. Ama sen sadece... boşversene. Yemeğinin tadını çıkart." Ardından Jungkook sırt çantasından bi paket çıkartmış, ilaç poşetini masaya fırlatmıştı ve ayakkabılarını giymek için kapıya doğru adımladı. Tam kapıyı açıp evi terk ediyordu ki Jimin'in konuştuğunu duydu.

a Dose of SaltWhere stories live. Discover now