16.BÖLÜM "MEZAR TAŞI"

25.9K 1.1K 792
                                    

Merhaba, güzellerim.

Nasılsınız? Okul nasıl gidiyor? Sağlığınız nasıl?

Bikeç ve Anka'yı özledik değil mi? Ben çok özlemişim. Satır aralarında yorumlarınızı görmek istiyorum. Bölüm sonunda buluşalım.

Keyifli okumalar!

Keyifli okumalar!

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

16.BÖLÜM "MEZAR TAŞI"

Dudaklarıma beyaz bir tuvale dokunan siyah bir boya fırçasının, beyaz tuvalde bıraktığı iz gibi bir yarım gülümseme kondurdum. Parmak uçlarım, siyah bir boyanın esareti altındaydı. Ne kadar silersem veya ne kadar yıkarsam yıkayayım o siyahlık her baktığımda, rahatsız edebilecek kadar belirgindi.

Ölümün olduğu dünya da, bir yıldız kaydı ve onunla ölmeyi diledim. Güzel hislerle başlayan duygular, bir kelebeğin ömrünü taşıyabilir miydi? O zaman o günün sonunda, onunla ölebilmeyi tercih ederdim.

Bikeç, kolundaki beyaz sargıya kötü bakışlar atarken hemşirenin odadan çıkmasıyla derin bir nefes alarak yanına yürüdüm. Sargıdan rahatsız olduğu açıktı ama benimle bozuşmamak için sesini çıkarmıyordu. "Bakma şöyle sargıya." Dedim, önünde durarak. O hastane yatağında otururken ben önünde dikiliyordum. Ayakları, zeminde olsa da, kalçası yatağa yaslıydı. "Gerek yoktu. Rahatsız ediyor." Dedi, sert bir tonla. Yatağın kenarına bıraktığı tişörtü eline aldığında, kafasından geçirmesi için yardım ettim ve bana bu hareketimle de huysuzca bakmaya devam etti.

Bakışlarını kaldırdığında, ona öfkeyle baktım. "Hemşirenin dediğini duymadın mı? Yaranı ne hale getirmişsin." Tehdit dolu konuştum. "Çıkarırsan gerçekten seninle konuşmam, Bikeç." Dedim, ince sesimle. Dizleri, karnıma sürtüyordu. "Sadece senin için." Dediğinde, parmaklarım çenesine çıktı. "Sadece benim için." Sızlayan parmak uçlarım, sakallarında gezindi.

"Acımıyor değil mi?" Dedim sargıya bakmayı sürdürürken. "Yo," Dedi, ufak bir fısıltıyla. "Ama sen istersen acıyormuş gibi öpebilirsin." Aynı onun gibi "Yo," dedim bende. "Acımıyorsa neden öpeyim?"

"Ah," Dediğinde, irkildim. "Bak tam boynuma bir ağrı saplandı. Omzuma iniyor. Boynumdan öpmeye başlarsan geçer belki." Oyunculuğuyla kötü kötü baktım ona. "Bak şu an inandım." Dedim, ters ters konuşurken. "Hem ayrıca omzundan vuruldun, boynum diyorsun." Kaşları, havalandı.

"Bir gün o dövmeden öpeceksin, kızım." Derdini anladığımda, gözlerimi kısarak dövmesini inceledim. Yakından daha belirgindi ve oldukça göz alıcıydı. Dövme omzuna doğru uzanıyordu. "Evet, öpeceğim." Dediğimde, adem elmasının hareketlendiğine şahit oldum. Etkilenmesi için bahsetmem bile yeterli oluyordu. Bu dövme onun ince ve hassas noktasıydı. "Ama zamanına da ben karar vereceğim."

Gözlerine bakarken huysuz ifadesine dayanamadım. "Bakma şöyle ya." Dedim, gülerek. Ellerim, gözlerine çıkarken avuç içlerimi gözlerine örttüm, huysuz bakışlarını saklamak ister gibi. Bileklerimi yakalarken yüzünü geri çekmek istedi ama gülerek avuç içlerimi biraz daha bastırdım. "Kızım çeksene ellerini, gülüşünü göremiyorum." Bileklerime sardığı parmakları, avuç içlerimi gözlerinden indirdi. Mavilikleri dudaklarıma indiğinde, bu gülüşümün büyümesine sebep oldu. Nefeslendiğinde, göğsünün büyüyüp alçaldığında şahit oldum.

LÂL VE KEHRİBARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin