12.BÖLÜM "BİR YIKINTI, BİN GÖZYAŞI"

25.8K 1.1K 707
                                    

Nasılsınız? Umarım iyisinizdir.

Keyifli okumalar dilerim!

Alıntılar ve duyurular için wattpad hesabımı takibe alabilirsiniz!🤍

O kadar yoğun bir dönemden geçiyorum ki, dinlemeye ayırdığım vakitte, hemen buraya gelip bu bölümü tamamladım. Bu yüzden bu bölüm bol bol yorum yapar mısınız? Birlikte yorumlarda olalım.

 Bu yüzden bu bölüm bol bol yorum yapar mısınız? Birlikte yorumlarda olalım

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Bana bir emoji bırakırsanız, çok sevinirim.❤️‍🩹

12. BÖLÜM "BİR YIKINTI, BİN GÖZYAŞI."

Kitap okuyan bir insanın bakış açısı, birçok insanın bakış açısından bakabildiği için bu kadar geniştir. Bir kitabın sayfalarının arasına girdiğinizde, artık sadece iki eliniz, iki gözünüz, iki kulağınız yoktur. Artık sadece tek kişi de değilsinizdir. Kitaplar bizim hayatımız olur, her sayfada ayrı bir dost kazandırır size. Bir kitapla, birlikte ağlayıp, birlikte gülebilirsiniz. Hem... kitaplar bize hep sadık kalacak olan yegane arkadaşlarımızdır.

Saatler geçti, gün doğdu, şafak matemine gülümsedi. Gece gökyüzünü terk etti ama onun izi dudaklarımdan hiç silinmedi. Bazen, öpüşlerde sözler kadar iz bırakabilirdi. Sadece bir öpücük değildi, bizim için bir yazarın kaleminden dökülen gözyaşları, cümleleri, paragraflarıydı.

Dün gece beni öpmüştü.

Günler öncesinde, ağlarken gözyaşlarımı örten o yağmur, dün gece gülümsemelerimi bastıramadı.

Gülümsemelerinde ardında gözyaşları kalırdı. Giden bir insanın ardında kalan terk edilen bir kalp gibi. Aslında hepsi aynı sokağa çıkıyordu. Biz bir şekilde o sokağın başında buluşmayı başarıyor, o sokağın sonunu birbirimizi sararak bitiriyorduk.

Dünyanın bu kadar kötü olduğu bir dönemde o beni nasıl bu kadar saf ve güzel sevebiliyordu? Bir insan, bir insanı bu denli sevebilir miydi?

Bikeç Soykan. Kalbimin üzerinde, oluşan yaranın her an kabuk bağlamaya hazır olan, o kanayan ıslak iziydi. O benim yaram değildi, o benim yaramın iziydi. O benim yarama üflemiş, parmak uçlarıyla onları iyileştirmesini hep bilmişti. Bikeç, benim için hep olacaktı. Ve ben, o benimle oldukça yara almaktan asla korkmayacaktım.

Yaralarınızın izlerinden nefret etmeyin. Çünkü yaralarınız sizindir, sizdendir. Sizi belki, bir dönem acıtmış, kanatmıştı. Ama zaman geçtikçe iyileşir, yaralarınıza olan gözyaşlarınız gibi, orada kalır, size o gözyaşlarınızı unutmazdı. O zamandan itibaren izlerinize dokunduğunuzda, parmak uçlarınıza bulaşan o ıslaklık kan değil, geçmişten kalan gözyaşları olurdu. İzlerinizi ne zaman sevmeye başlarsanız, o zaman yara almaktan korkmazsınız. Ve asla, yara almaktan korkarak yaşanmaz. Yara alacak, acıyacak, ağlayacaksınız. Sizi, acınız olgunlaştıracak. Olgunlaştığınızda anlayacaksınız, sonraki yaranızın, önceki yaranızdan daha az acıdığını.

LÂL VE KEHRİBARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin