8:"KIRIK PARÇALAR"

ابدأ من البداية
                                    

''Burada ne arıyorsunuz?''Diye korkarak sordu, yerdeki diğer adam. Burnu kanlı olanın yüzü, konuşamayacak uyuşmuştu.

''Dün buraya bir kadın geldi.''dedi Mücahit. ''Sadece iş için.''

Yerdeki kanlı adam burnunu eliyle sildikçe kanatıyordu. Acısına rağmen, tüm inancıyla reddetti. ''Buraya iş için gelen olmadı. Yanlış yerdesiniz...''

Direkt çenesini kavradı ve güçlü parmakları ile sıktığında, ellerine bulaşan kan onu durdurmadı. Onu yalanlar da durduramayacaktı. ''Senden yalnızca iş istemişti!''

''Hayır!''

İnkar ettikçe Mücahit'in parmakları iyice kenetleniyordu. En sonunda yerdeki diğer adam, arkadaşının çektiği acıya dayanamadı, itiraf etti. ''Evet geldi. Doğruları anlat Erdem!''

Mücahit cevap vermesi için bekleyince sadece kafasını sallayarak onayladı. Konuşması için elini gevşettiğinde ise, kan yutarak konuştu. ''Geldi doğru. İş için değildi. Kasama girmeye çalıştı. Para çalmaya çalıştı, yemin ederim!''

Nefes nefese konuşmaya devam etti, Burnundan akan kan bir an olsun durmadı. ''Onu yakaladım, başta kovdum. Gitmedi. Benden para istedi. Ona verecek param yok!''dedi vurgulayarak. ''Gitmek istemedi, bana saldırdı. Benimle para karşılığında birlikte olmak istedi.''

Mücahit kaşlarını kaldırdı. ''Öyle olmadı."

"Tüm olanlar buydu."

"Sana kalacak yerinin olmadığını söyledi. Onun kimsesi olmadığını anladın. Sadece kasana giren bir kadın olsaydı, onu kovardın ama sen kimsesi olmadığını anladığında, onu satmaya kalkıştın. Sattın da.''

Mücahit sol elini, başını eğmiş adamın omuzuna koydu. Aynı hizada olmak için kafasını eğerek yüzüne baktı. ''Ama o, senin kasana hiç girmedi.''

''Girecekti!'' Haykırarak bağırdığında, yüzündeki kanlar etrafa püskürdü. ''Onun pavyon kadını olduğunu biliyorum! Nasıl arakçı olduklarını da! Paramı çalmasını mı bekleyecektim?''

Korumalardan biri, silahı ile kilitli dolaba ateş etti. Ardından, kalın üç deste para çıkardı. Ne kadar olduğu hakkında bir fikri yoktu ama o para tam tamına seksen bin liraydı.

''Para burada.'' Dedi, Mücahit'e gösterir gibi kaldırarak. ''Başka bir şey yok.''

''O parayı alamazsınız! Alamazsınız!'' Kalkmayı denedi ama beli silahlı üç adama karşı koyabilecek bir gücü yoktu. ''Hiçbir şey yanınıza kalmaz! Bu yaptıklarınızı misliyle ödeyeceksiniz! Burası kameralarla gözetiliyor, hepsini polise veririm! Kaçacak delik ararsınız.''

O tehditlerin, kıyısından bile geçmiyordu. ''Onlara Sarıgün'ün adresini ver. Seni, polislerle birlikte orada bekleyeceğim.''dedi Mücahit sakinlikle. ''Ama gelemezsen, ertesi gün seni burada öldürmeye geleceğim.''

Ayağa kalktı, kendisine uzatılan deste paraları paltosunun iç cebine koydu. Çıkmak için kapıya döndüğünde, aklında kalan anlardan birini hatırladı.

Adımları kısa süre için durdu. Parlak kundura, avizeden gelen ışığı yansıtıyordu adeta. ''Morarmış kollar. Yumrukla bir yüz, morarmadan önce nasıl gözükür bilir misin?''

Mücahit'in ne söylediğini, korumaları dahil kimse anlamadı. Bu sessizliğe alışıktı. Arkasını döndü ve yerde kan içinde duran adama yaklaştı. Onu hiçbir şey durduramazdı. Yumrukları öyle sert savruldu ki, onu baygın görene kadar ofisten ayrılmadı.

BEYAZLAR SÖNSÜNحيث تعيش القصص. اكتشف الآن