5

314 42 21
                                    

Bu bölümü yorumlarıyla beni güldürüp destek olan exosmelinda 'ya ithaf ediyorum❤️

*İki hafta sonra

Jaemin ve Jeno, Jaemin'in odasında karşılıklı oturmuş konuşuyorlardı. Jeno oldukça üzgündü Jaemin de bunu fark etmiş konuşmak istemişti. İlk eğitimlerinin üzerinden neredeyse iki hafta geçmişti ve Jeno hâlâ en basitinden kağıdı bile yerinden bir santim oynatamamıştı. Chenle ve Jisung'un güçlerinin nasıl eğitilmesi gerektiğini öğrenmiş hatta kullanmaya başlamışlardı. Chenle zamanı geri sararken Jisung ileri sarabiliyordu.

"Aptalın tekiyim. Hâlâ nasıl öğrenemem anlamıyorum. Tek yapmam gereken odaklanmak ama onu bile beceremiyorum."

"Jeno lütfen öyle söyleme. Diğerleri hemen öğrendi diye seninde hemen öğrenmen gerekmiyor. Belki de biraz daha çalışmalısın. Hem ne bu ümitsizlik. Pes mi ettin daha en baştan?" Jeno hızla kafasını iki yana salladı. "O zaman kendine gel. Şöyle yapalım, mesela odaklanmak için ne yapıyorsun?" Jeno birkaç saniye düşünüp cevap verdi. Aslında odaklanmak için pek bir şey yapmıyordu, sadece kafasını boşaltmaya çalışıyordu. Arkadaşları da ona odaklanması için çok yardımcı oluyordu. En basitinden ses olmasın diye nefeslerini bile tutuyorlardı.

"Peki senin yanında olmamı ister misin?" Jaemin'in bunu demesini hiç beklemiyor olacak ki oldukça şaşkındı Jeno. Bu da nereden çıkmıştı. "Nasıl?"

"Hmm... Yani mesela kafanı boşaltmak yerine bana bakabilirsin, sadece bana odaklanmaktan bahsediyorum yanlış anlama lütfen. Ya da hmm...elimi tutabilirsin. Belki işe yarar." Jeno bir süre gerçekten işe yarar mı diye düşünüp denemekten zarar gelmeyeceğine karar vermişti.

Daha sonra birlikte aşağı, bahçeye indiler. Haechan gücünü daha da geliştirmiş artık hiç ellemeden sokak lambasını bile aydınlatabiliyordu. Mark her zamanki gibi pek uğraş göstermesine gerek kalmadan çoğu şeyi kaldırabiliyordu tek fark ilk zamanlara göre daha güçlü olması olabilirdi. Chenji ikilisinin ise güçlerini kullanması yasaktı çünkü güçleri elli metrelik alana etki ediyordu ve kimse yaptığı işi tekrar tekrar yapmak istemezdi. Zaten mucizevi bir şekilde her şeyi hızlıca öğrenmişlerdi.

Jaemin başını köşede bir elinde ki telefona bir arkadaşlarına bakan Renjun'e çevirdi. Jeno'nun elini sıkıca tutup onu takip etmesini sağladı. Renjun'in yanına geldiğinde biraz heyecanla fikrini anlatmış işe yarayacağını umarak denemişlerdi.

Jeno bu sefer rüzgar yüzünden hareket etmediğinden emin olmak istiyordu bu yüzden iki arkadaşını da çekiştirip eve girdi. Oturma odasında sehpanın üzerine koyduğu kağıda odaklanmaya çalıştı. Kağıda odaklanıyordu ancak gözleri Jaemin'in üzerindeydi. Bir süre beklemelerine rağmen hiç bir hareketlilik olmadığında Jaemin Jeno'nun yanına geçip elini sıkıca tuttu. Jeno elindeki sıcaklığı hissettiği anda gözlerini kapatıp derin nefes aldı.

Başarmıştı. Sadece kağıdı kaldırmakla kalmamış yanındaki bardağı da kaldırmıştı. Renjun sessizce tepinirken Jaemin Jeno anlamasın diye hareket edemiyordu. Eğer sevinç çığlıkları atarlarsa Jeno'nun odağı kayardı ve bu an bozulabilirdi. Renjun tepinmelerini sonunda kesmiş hemen videoya almıştı. Jeno ise arkadaşlarından ses gelmeyince yine yapamadığını düşünüp üzgünce gözlerini araladı. İlk Jaemin'e baktığında ona kocaman gülümsediğini görmüştü.

"Jaem... Yoksa... Aman tanrım başardım mı?"

Jaemin başını olumlu anlamda sallamış kollarını karşısındakine sarmıştı. Jeno ona sıkıca sarılıp Renjun'e döndü. Ondan da bir gülümseme aldığında sevinçle kağıda baktı. "Of insan söyler. Bende görmek istiyordum." Renjun kıkırdayıp telefonundaki videoyu başlatıp Jeno'ya gösterdi. Jeno gözlerini olabildiğince açmış ekranda bir noktayı işaret ediyordu. "B-bu uçan bardak mı? İ-inanamıyorum. İnanamıyorum! Hemen diğerlerine haber vermeliyim."

Lafı bittiği gibi bahçeye koşarken hala inanamıyorum diye bağırıyordu. Jaemin ve Renjun de onun bu sevincine ortak olup kahkahalarla bahçeye çıktılar. Jeno çoktan diğerlerine söylemiş olacak ki hepsinin Jeno'ya sarılmış olduğunu gördüler. Birbirlerine bakıp sarılmaya katılmak için koştular. Eh biraz hızlı koşmuşlardı, hızlarını alamayıp diğerlerine sertçe çarpmış hepsi birlikte yere düşmüşlerdi. Altta kalanlar söylenirken üsttekiler kahkaha atıyordu.

"Ah... Sanırım bacağım kırıldı!"

"Hae çok ağırsın. Tanrım!"

"Hahahaha!"

...

*Bir ay sonra

...

"Biri şu lanet kapıya baksın artık!"

Sabahın erken saatlerinde alacaklı gibi çalan kapıya lanetlerini okuyordu Mark. Arkadaşlarının bu kadar derin uyumasına da lanet etmek istedi neden o uyanıp açmak zorundaydı ki. Hâlâ kimsenin açmadığını anlayan Mark söylenerek odasından çıktı. Kapıda ki her kimse dayak istiyordu. Sinirle kapıyı açıp tanımadığı surata uzun uzun baktı. Bu da kimdi şimdi?

"R-renjun burada mı?"

Gelen kişiyi tanımıyordu. Eğer Renjun'in arkadaşı olsaydı kesinlikle tanırdı. Ona Renjun'in burada olduğunu söylemeli miydi?

O sırada çocuğun gözünün arkasına kaydığını gördü daha sonra da Mark yokmuşcasına içeri girmesini. Tam onu durduracaktı ki Renjun'in orada olduğunu gördü. Bu saate kadar uyanmayıp şimdi mi uyanası gelmişti?

"Renjun biraz konuşabilir miyiz?" Renjun daha önce görmediği çocuğun onunla ne konuşmak istediğini anlamamıştı. Zihnini okumak istedi bu sayede ona güvenip güvenemeyeceğine karar verebilirdi. Beni ailen gönderdi. Konuşmamız gerek ve şuan aklımı okuduğunu biliyorum. Renjun şok ile karşısındakine bakıp onu hızla odasına çıkardı. Mark'a endişelenmemesi için 'sorun yok' demeyi de unutmadı.

Yukarı çıktıklarında kimse odaya girmesin diye kapıyı kilitledikten sonra kendisi yatağına oturdu, koyu siyah saçlı çocukta çalışma masasının yanındaki sandalyesine oturdu.

"Öncelikle kendimi tanıtmalıyım sanırım. Ben Wong Yukhei. Lucas da diyebilirsin."

...

Lukes beyler de hikayeye giriş yapmış bulunmakta


Yeni kişinin ne demek olduğunu biliyorsunuz 😏


Fantasy DreamWhere stories live. Discover now