2

434 48 7
                                    

"Hyung şimdi lütfen sakin ol, bana inanmak zorunda değilsin ama sana bir sır vermek istiyorum."

Mark kaşlarını havaya kaldırmış kafasını sallamıştı. Diyeceği şeyi gerçekten merak ediyordu. Onlar birbirinden bir şey saklamazlardı. Aralarında sır bile olmazdı.

"Hyung ben... Ben z-zihin okuyabiliyorum." Başını öne eğmiş alt dudağını ısırırken mırıldanmıştı. Bir yandan da karşısındakine kaçamak bakışlar atıyordu. Nasıl bir tepki vereceğini bilmiyordu. İnanacak mı? Dalga mı geçecek? Emin değildi. Mark ise ne demesi gerektiğini bilmiyordu. Evet böyle şeylere inanıyordu ama arkadaşının güçleri olduğu aklının ucundan bile geçmezdi. Tanrı aşkına kimin geçerdi ki.

"S-sen c-c-ciddi misin?"

"Evet. Evet bana inanıyor musun? Hyung bak kulağa saçma geldiğinin farkındayım ama kanıtlayabilirim istersen."

"Tamam kanıtla." Mark işaret parmağını çenesine götürmüş düşünme pozisyonu almıştı. Daha sonra kelimeyi tuttuğunu belli etmek için kafasını salladı. Renjun suratında ki garip ifadeyle "Epistamoloji?" diye sordu.

"Evet. Belki de sallarsın diye zor bir şey seçtim."

"İnandın mı şimdi?"

"Tabii ki de inandım. Biliyorsun ben olağanüstü her şeye inanırım sadece beklemiyordum. Bu yüzden çok şaşırdım."

Renjun anladığını belirtmek için kafasını salladı. Mark'ın bir sürü sorusu vardı. Belli ki sabaha kadar uyumak yoktu.

"Sor hadi hyung çekinme."

"Peki. Öncelikle bunu nasıl fark ettin. Yani okuyabildiğini."

Renjun bir süre düşündü. Çok uzun zaman olmuştu. "Küçüklükten beri sürekli karışık sesler duyuyordum. Tabii küçük olduğum için başta anlamadım hatta aileme söylediğimde küçük olduğum için olduğunu söyleyip geçiştirmişlerdi. Biraz daha büyüdüğümde izlediğim bir filmde bana olan şeyler karaktere de oluyordu. Fantastik bir filmdi gerçekte insanların güçleri olduğuna inanmazdım ama yine de araştırmak istedim. Konuyla ilgili kitaplar ve makaleler okudum. En sonunda işin içinden çıkamadığımda ailemle konuştum. Bu sefer itiraf ettiler. Onlar biliyormuş. Bana söylemek için sadece zamanın gelmesini beklemişler."

Renjun ara vermeden uzunca açıkladığında Mark her kelimesinde olabilirmiş gibi daha çok kaşlarını kaldırıyordu. Resmen film gibiydi.

"Vay canına. Dostum bu harika. Çok şanslısın keşke benimde gücüm olsaydı. Peki mesela biz hep beraber olduğumuzda hepimizinkini aynı anda mı duyuyorsun? Bu çok zor olmalı."

"Hayır. Ailem bana bu konuda çok yardımcı oldu. Uzun bir eğitimden sonra gücümü kontrol etmeyi öğrendim. Ben istemediğim sürece hiçbir şey duymuyorum."

"Dostum bence bunu diğerlerine de söylemeliyiz. Harika bir olay."

Renjun bu konuda emin değildi. Tek bir kişiye söylemek kolaydı. Beş kişiye birden söylemek onu biraz korkutuyordu. Çoğu bunlara inanmıyordu bile. Onların ne tepki vereceğini kestiremiyordu.

"Bu kadar düşünmene değmez. Eminim kötü tepki vermezler."

Renjun eğik kafasını hızla kaldırıp karşısındakine baktı. Ne düşündüğünü nasıl tahmin etmişti.

"Hah bende okuyabiliyorum." Mark, Renjun'in şaşkın suratına bakıp gülmemek için kendini zor tutuyordu.

"Hahah. Şaka yapıyorum. Sadece surat ifaden ne düşündüğünü belli ediyor. Hadi kalk söylemeye gidelim. Merak etme ben yanındayım. Eminim hepsi benim gibi şaşıracaktır sadece."

"Tamam ama çoktan uyumuşlardır bile yarını bekleyelim kahvaltıdan sonra söylerim."

Mark onaylar şekilde kafasını sallayıp ışığı söndürmek için ayağa kalktı. "O zaman biz de uyuyalım." Renjun de Jeno'nun yatağına geçti. Şuanlık yarını düşünmeden güzel bir uyku çekmek istiyordu. Sonunda kendini başkasına açabildiği için çok mutlu hissediyordu.

...

Sabah her zamanki gibi herkes Haechan ve Jaemin'in tartışması yüzünden uyanmıştı. İstisnasız her gün tartışıyorlardı. Bu kadar tartışacak konuyu nereden buluyorlardı kimse bilmiyordu. Bazen durduk yere bile sadece can sıkıntısından, eğlenmek için yapıyorlardı.

"Hayır sana dedim ki bırak ben yapayım niye inat ediyorsun ki."

"Sana ne! Canım öyle istedi." O sırada merdivenlerden inen Jeno olaya dahil olmak istemediğinden ağzını açmamıştı ancak koşarak yanından geçen Chenle eğlence arıyor gibiydi.

"Iy Chan hyung. Çocuk gibisin." En sonunda ağzını eğerek 'Sını ni' diye taklidini yaptığında suratından ne kadar eğlendiğini anlayabilirdiniz.

"Yine ne oluyor sabah sabah?" Mark yemek masasına oturmak için bir sandalye çekerken homurdandı. Sabahları hiçbir şeye hali olmuyordu.

"Ne olacak. Haechan tutturdu ben pankek yapacağım! Sen önce bir yumurta kır. Pankek yapacakmış!"

"Sen karışmasaydın çokta güzel oluyordu. Ne zaman elini o kaba değdirdin o zaman her şey kötü olmaya başladı."

"Evet. Eminim öyledir Dongsook."

"Bak çocuk seni döverim!" Jaemin'in üstüne atlayan Haechan eğer Jeno olmasaydı gerçekten dövecek gibiydi. Küçücük bir olayı bile çok büyütüyorlardı. Ev halkı artık bunlara alıştığı için iki saniye sonra hiçbir şey olmamış gibi bol sohbetli kahvaltılarını ettiler.

Şimdi ise Renjun hepsini oturma odasına toplamış söyleyeceklerini kafasında toparlıyordu. Hyungu ile göz göze geldiğinde Mark ona destek verircesine gözlerini kapatıp açmıştı. Diğerleri ise sabırla Renjun'in söze girmesini bekliyordu. Son kez hepsine tek tek bakmış bir anda söylemişti.

"Zihin okuyabiliyorum."

...

Renjunciğim bir anda söylenir mi kalplerime inecek!!

Off bir an önce şu bölümleri atıp olaylara gelmek istiyorum ama taslak biterse de çok uzun beklersiniz bu yüzden bitirmeden atmaya çalışacağım :)

Fantasy DreamWhere stories live. Discover now