"Ne demek kaçmış!? Nasıl kaçarlar!?"
"Dev gücü olan kızın kolunu kesmeyi unutmuşlar. Oda deve dönüşmüş sonra yanındaki mahkumu alıp kaçmış.."
"Zeke?"
"Onuda almış diğer askerleri öldürmüşler. Kuzey tarafa doğru gittikleri biliniyor."
Levi sinirle askerin yakasına yapıştı.
"Bir ton asker sadece 3 mahkuma bakamıyor! Siz görevinizi yapamayacaksanız burada durmanızın ne manası var!?"
Levi'ın kolunu tutup çektim.
"Şuan odaklanmamız gereken birşey var Levi! Askerleri hazırlayın onların peşinden gideceğiz Kuzey tarafına doğru."
"Emredersiniz Hange-san."
Asker gittiğinde bizde arkasından gidiyorduk. Levi bir yandan söyleniyordu.
"O maymunu öldürmeliydik! Zaten yeterince bilgi aldık neden öldürmedik ki?"
"Levi bir sakin olsana! Yakalayacağız fazla uzağa kaçmış olamazlar."
"Bir dakika..."
Levi aniden durmuştu. Bende durdum.
"Noldu?"
"Eren? Eren nerede?"
"Bilmem en son sabah gördüm. Nedenki?"
"Onu almadan gitmezler! Eren!"
Levi ile aceleyle askerlerin olduğu kata indik. Levi bağırıyordu.
"Eren! Eren nerdesin!"
"Yüzbaşı Levi! Eren'i alıp götürdüler!"
Mikasa ve Armin'in seslenmesi ile durduk.
"Nasıl?"
"Bir dev alıp götürdü onların peşinden gitmemiz lazım!"
"Askerler toplansın hadi!"
◇◇◇
Tüm askerler toplanmış hatta çıkmıştık. Onların gittiği yere doğru gidiyorduk. Muhtemelen Eren'i savunmasız bırakmışlardı.
"Biraz daha hızlı gidemez miyiz?"
"Mikasa sakin ol! Eren'i bulacağız. Devler gece o kadar hızlı hareket edemez mutlaka bir yerde mola vermişlerdir."
Onu teselli etmeye çalışmıştım ama ne fayda?
"Böyle bulamayız Eren'i hepimiz bir aradayız!"
