Hange uyandığında elini yatağın yanına atmıştı. Elinin boşta kalması ile gözlerini açıp etrafa bakmaya başladı.
"Levi?"
Levi'ı buldukları anın rüya olduğunu düşünüyordu.
"Rüya mıydı? Levi!?"
"Noldu!?"
Levi'ın lavabodan çıkması ile yataktan kalkıp Levi'a sarılmıştı.
"Noluyor yine!?"
Hange'ye baktığında gözlerinin dolduğunu gördü.
"Neye ağlıyorsun yine duygusal panda!?"
"Seni yanımda göremeyince.. rüya olduğunu sandım."
"Neyin rüya olduğunu sandın?"
"Seni bulduğumuz anın... Sen ne ara giyindin nereye gidiyorsun?"
"Şu moruk ve Kenny ile konuşmam lazım."
"Bekle bende geleyim!"
"Gerek yok. Terasta bekle beni."
Levi, Hange'nin yanağına öpücük bırakıp odadan gitmişti.
◇◇◇
Levi, ilk önce Bay Ackerman'ın yanına gitmişti.
Zindana girdiğinde Bay Ackerman'ın tekerlekli sandalyesinde elleri arkadan bağlı şekilde oturduğunu gördü.
Yaşlı adamın dayak yediği belli oluyordu.
Levi etrafa baktığında fareler olduğunu gördü.
"Farelerin bokunda boğuluyorsun."
"Ah.. biricik torunum gelmiş."
Yan taraftaki zindanda Kenny vardı. O yüzden sesleri birbirine gidiyordu.
"Dedecim kıskanıyorum ama!" Dedi kinayeli bir şekilde Kenny.
"Kesin sesinizi!"
Levi'ın bağırmasıyla yaşlı adam irkilmişti.
"Sana yemek veriyorlar mı?"
"Evet. Ama tadı çok kötü ağzıma sürmem."
"Tch! Burada halkın açlıktan ağzı kokuyor, biz moruğa yemek beğendiremiyoruz!"
"Dediklerimi düşündün değil mi? Kararın hâlâ aynıdır umarım."
