28. Bölüm ~ Hayatta Kalma Dersi~

340 50 43
                                    

Gün ağırmak üzereydi. Kuşların bile kahvaltısını yapmadığı, etraftaki huzur ve sessizliğin tamamen yanıltıcı olduğunu bildikleri bir sabah Levi, saatlerdir Hange ile birlikte durmadan yürüyordu. Karargahın patlayışını izlediklerinden beri ikisi de tek kelime etmemişlerdi. Bu durumlarının gerçekten boktan olduğunu gösteriyordu çünkü Hange gevezelik etmeden duramazdı.

Levi ın küçüklüğünden beri yuva diyebilecek, benimseyecek, ya da uzak kaldığında özleyebilecek bir yurdu olmamıştı. Fakat ilk kez... ilk kez ev diyebileceği bir yer bulduğunu sanmıştı. Tam da karargaha yeni ısınmaya başlamışken... Ancak nihayetinde o da ayak bastığı her yer gibi içindeki insanlarla birlikte sonsuza kadar yok olmuştu.

Hange ye baktı. Onun için daha zor olduğunu biliyordu. Karargahtaki insanları kendisinden daha iyi tanıyordu. Çoğunu ailesi olarak gördüğüne emindi. Ailesini büyük bir katliamda kaybetmişti. Özetle durum buydu.

" Hange. " dedi Levi, tükenmek bilmeyen sessizliğe son vermeye karar verdi. " Dinlenmeliyiz."

Hange başını iki yana salladı, ona bakmadan yürümeye devam etti.
" Kaybedecek vakit yok. Bunu üstlere rapor etmeliyim. Şehri savunacak askerlerin tamamı yok oldu."

" Patlamanın Sina dan duyulduğuna eminim." dedi Levi sakince. Kadının kolunu tuttu. " Ters giden bir şeyler olduğunun farkına vararlar. Onlar bizi bulmadan önce dinlenelim. Çünkü buna vaktimiz olmayacak. Her şeye şahit olan sadece biz kaldık." bunu söylerken bile tüylerinin diken diken olmasına engel olamadı.

Hange hala istekli görünmüyordu fakat bu kez ona karşı çıkmayarak Levi yı memnun etti. " Karnımın acıkmadığını söyleyemem... Öyleyse kalacak bir yer bulalım. Zombilerin ulaşamadığı tek bölge şehir meydanı."

" Daha önce evsizlerin arasında yaşamayı denedin mi? Emin ol, şehir meydanındaki insanlar zombilerden daha fazla tehlikelidir." dedi Levi.

Hange gözlerini kırpıştırdı. " Ne demek istiyorsun? Biz askeriz, yıllardır onları koruyorum. Elbette yemeklerini bizimle paylaşırlar."

" İster kral ol, ister tanrı. Ortaya çıkan her fazladan bogazın kıçına tekmeyi basarlar." dedi Levi, omuz silkti. " Aç insanlar vahşi doğadaki sırtlanlardan farksızdır Hange. Bu doğal."

Hange tek kaşını kaldırdı.
"Yanılıyorsun, bütün insanlar aynı değil. Aralarında iyi birilerin olduğuna eminim. Göreceksin ve bize yardım ettiklerinde söylediklerin seni utandıracak."

Levi bir şey söylemedi. Bir hayale tutunmak da iyiydi. Hange yi arkasından takip etti. Yollarını değiştirip şehir merkezine yol aldılar.

Insanların arasına karışmayalı yıllar oluyordu. Sokaklar öyle kalabalıktı ki insanlar arasında virüs dışında başka hastalıkların baş göstermesi yakındı. Kimisi çadır kurmuş, kimisi evlerinin kapılarını sonuna kadar kilitlemiş, kimisi de bahçesinde kalmaya çalışan insanları zorla kovmaya çalışıyordu. Pazar yeri bundan daha beterdi. Kuyrukların ne başı ne de sonu belli değildi. Beklemekten sıkılan kavgacı tipler ortalığı ayağa kaldırınca ise sıra bozuluyor ve tezgahların önü savaş alanına dönüyordu.

Manzara elbette Levi yı şaşırtmamıştı. Yeraltı dünyasında yaşayan insanların tüm günü böyle geçerdi. Fakat Hange, yaşlı bir kadının kapısından ağıza alınmayacak sözlerle kovulunca bir hayli şaşırmış olmalıydı. Sadece birkaç elma almak için girdikleri sırada önüne geçmeye çalışan çocuklar tarafından itilip, neredeyse tuhaf dolandırıcının tekine silahını çaldırma tehlikesiyle karşı karşıya kalınca pes edeceğini sanmıştı fakat yanılmıştı. Hange, Levi yı haklı çıkarmamak için her yolu denemeye hazır gibi görünüyordu.

Love & Zombies [Levihan]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin