Bu görüntü bulanmış midemin iyice alt üst olmasına neden olurken tek elimi karnıma bastırıp yüzümü buruşturdum. Ortamdaki basık havanın yanı sıra içtiğim alkoller ve son on dakikada yaşananlar hassas midemin adeta içinden geçerken üst üste yutkunarak kusma isteğimi bastırmaya çalıştım. Bu sırada Tuncer'in art arda hareket eden kolunu hâlâ görüyordum.

Ömür gibi geçen birkaç saniyenin sonunda sonunda midemi az da olsa dizginleyebildiğim an elimi Tuncer'in omzuna koydum ve "Tuncer, dur artık." dedim kısık bir sesle. Ama Tuncer'in yeşilleri bu dediğimi duymamış gibi bana hiç dönmezken sinirle tek elimi çenesine sardım ve yüzünü tek harekette kendime çevirdim.

Öfkeli yüzü bana döndüğünde sertçe bir soluk alıp "Öldüreceksin adamı, yeter. Adamın bilinci gitmiştir bile. İnsanlar bakıyor, şu Korel'e de bir şey yap durdur." dedim. Yeşil gözlerini bu sözlerimle üst üste kırpıştırdığında çenesindeki elimi indirip yüzümü birkaç saniye yavaşça süzmesine izin verdim. En sonunda kendine gelmiş olacak ki kızıl adamın yüzüne son ve sert bir yumruk daha atıp duvarda bir adamı boğan Korel'in yanına adımladı.

Bu sırada gözlerim yerde sanki karın üstündeymiş gibi kollarını ve bacaklarını açan adama takıldı. Kenarda başka bir adam duvara doğru kendini iterek duvarı sikiyordu. Çoğu kişi etrafımızda toplanmışken bir tanesi bir yanındaki adamla öpüşüp bir bize bakıyordu. Bir başka adam elindeki boş içki şişesini okşayıp bebeği gibi seviyordu.

Yemin ederim ortamdaki herkes tertemiz delirmişti.

Hâlâ mideme sarılı olan tek elimi çekmeden gözlerimi Korel'in yanına varmış Tuncer'e çevirdim. Her ne dediyse Korel birkaç saniye içinde boğduğu adamı yere sertçe fırlatıp Yekta'nın kolunu tutarak mekânın çıkışına doğru ilerledi. Son birkaç dakikada yaşadıklarım aksiyona alışık olmayan bünyemi sarsmışken bir tepki vermeden öylece durmaya devam ettim.

Tuncer telefonunu açıp bir yerleri ararken barın sahibi de yanımıza ulaşmıştı. Tuncer telefonla konuştuktan sonra ellili yaşlardaki adamla konuştu, adam muhtemelen otelin sahibinin Korel olduğunu bildiği için kibar bir gülümsemeyle konuştu. Onun kibarlığının aksine vücudunun hâlâ gergin olduğu belli olan Tuncer asabi şekilde birkaç laf ettikten sonra adamı başından savdı. Bu sırada bara yine Korel ve birkaç adam girmişti. Bu adamlar masada gördüğüm, Yekta'nın arkadaş gibi konuştuğu mafyalardı.

Tuncer adamlar geldiğinde sonunda yanıma gelip "Seni lobiye bırakayım, yarım saatlik işim var. Sonra yanına uğrayacağım." dedi. Sesinin hâlâ katı olmasını umursamadan "Benimle gel, işi boş ver." diye atıldım hemen. Yapacağı işin önümdeki kızılla ilgili olduğuna emin olmak zaten gergin olan bedenimi biraz daha geriyordu.

Sessiz geçen birkaç saniye içinde Tuncer'in yeşilleri bir bana, bir de masanın üstünde hareketsiz yatan kızıla kaydı. Ona baktığı an sıkılan çenesi omuzlarımın düşmesine sebep olurken "Eğer işini halledeceksen, odama çıkacağım." dedim düz bir sesle.

Bu cümlemle gözleri tekrar bana çevrilirken içine sert bir nefes çekti ve "Tamam, bekle." demekle yetindi. Onu onaylamamı beklemeden Korel'in yanına gitti ve birkaç laf ederek kızılı gösterdi. Korel onu onayladığında beklemeden yanıma döndü ve sert olmayacak bir şekilde kolunu tutarak kaldırdı beni. Onu zorlamadan kalktım ve yanından yürümeye başladım. Belki unuttuğundan belki de çekmek istemediğinden, barın çıkışına kadar eli kolumun üstünde kaldı.

Mafya [bxb] • TamamlandıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin