BÖLÜM 10

11 0 0
                                    

Acımasız kalbimde duyduğum yakınlık Mezar'aydı. nedendir bilinmez kendimi çok suçlu hissediyordum. Tahminim vardı elbet. birincisi, ona duyduğum yakınlığın sebebinin Vincenzo'ya benzemesinden kaynaklandığını düşünüyordum. Ve ikincisi, ona duyduğum yakınlıkla Vincenzo'ya ihanet ettiğimi...

Kor sözleriyle içimi biraz rahatlatmıştı. Onun sicilya mafyasına karıştığı için kimliğini gizlemek için yalan söylediğini düşünüyordu. Başka biri olsa Zincir için endişelenirdi ama ikimiz de etrafımızda dönenleri umursamadan Vincenzo'yu araştırıyorduk. Neşeliydi, ona ayak uyduruyordum. Zincir'in batması hiçbirimizin umurunda değildi. 

Çalıştığım yerdeki kırmızı ışıklar gözüme vururken tezgahın bir köşesine kalçamı yaslamış, elimdeki şarabı yudumluyordum. Nemli ve sigara kokan bu ortam burnumu yakıyordu ama alışılmış olan buydu, hoşuma gidiyordu. Kor tıka basa olan bar önünde içkileri koyuyor, insanları dikizliyor ve durmadan elindeki şişeleri çeviriyordu. Kızların hayranlık dolu bakışlarını fark ettikçe onlara acıyordum. 

Geldiğim ilk dakikalarda birkaç şarkı söylemiş ve insanların hayranlıkla bana bakmasını sağlamıştım, mikrofonun bozulması Kor'un işine gelmişti anlaşılan çünkü yoğun ilgiden oldukça memnundu.

Ama asıl dikkatimi çeken şey, barın önünde oturanlar haricinde deri koltuklara sıralanmış insanların yarısının takım elbiseli ve mavi gözlü olmasıydı. Bir tesadüfe bağlamak istiyordum fakat mantığım buna izin vermiyor, beni aşağılıyordu. Neyse ki pistte sarhoş onlarca insan olduğundan onlarla pek sık göz göze gelmiyordum. Daha doğrusu kimseyle göz göze gelmiyordum. Gözlerim yalnızca kapıdaydı, o da senelerdir müşterim olan adamların ne zaman içeri gireceğini görmek içindi. 

Elbisemin V yakasındaki birkaç santimlik dantelin içeri kıvrıldığını gördüğümde kıvrılan kısmı yavaşça düzelttim ve Kor'un verdiği şaraptan bir yudum daha aldım. Boğazımdan kolayca geçti ve mideme indi. 

"Kor." diye adını seslendiğimde elindeki havluyla bardakları durulamaya devam ederken gözlerini yavaşça üzerime çevirdi. Sarı saçları alnına dalgalarla düşmüştü ve kırmızı ışık altında gerçekten kızıl saçlı gibi duruyordu. Gözlerimle kenarda duran yirmi kişilik mavi gözlü grubu işaret ederken birkaçıyla göz göze gelip ürperdim. "Daha önce geldiler mi sence?"

"Şimdi doğruyu söylemek gerekirse yavrum bilirsin beni, yaşlı takım elbiseli bir herif gördüm mü yapışırım yakasına ama bu herifleri daha önce görmedim. O benim ayıbım mı bilmem ama sanmıyorum. Saatlerdir burada oturmaları da tuhaf zaten tırstım." sözleri içimi rahatlatmak yerine daha da korkmama neden oldu. Kor takım elbiseli bir adam gördüğü an onu kendinin ilan etmesine rağmen bu adamları ilk kez görüyor ve bunlardan korkuyordu. İşin içinde bir iş olduğu belliydi.

"Dertlerini sormak aklına gelmedi mi?" diye iğnelediğimde dudakları alaycılıkla yukarı büküldü, alnına dökülen saçlarının arasından kısa bir bakışla bana odaklanıp başını usul usul iki yana salladı.

"Kızım heriflerdeki tripleri görmüyor musun? Bakışları adam öldürür. Şu bebek yüzüm tehlikeyle kırışırsa ne yaparım ben?" haksız olsa onu barın tezgahının üzerinden sürükleyerek aşağı atar, o heriflerin ne gibi bir sorunu olduğunu çözerdim ama haklıydı. Bu yüzden sesimi çıkartmadan etrafa bakıp şarabımı yudumlamaya devam ettim. Kırmızı ışıklar pistin üzerinde dönüyor, bazı insanları ortaya çıkartıyordu. Zihin sayesinde ünlenmiş olduğundan tıka basa dolu olurdu ve çoğunluğu genç ağırlıklıydı. Kahkahalar ve bağrışmalar olsa da müzik sesi o kadar yüksekti ki hiçbiri duyulamıyordu. 

Mavi gözlü adamları uzun süredir dikizliyordum, araya insanlar girmediği zaman yirmi kişilik genç-yaşlı, kadın-erkek karışık olan grubun beni izlediğini de biliyordum. Onlar hakkında düşüncelerim pek iyi değildi çünkü bir şey içmiyorlardı, yalnızca oturup beni izliyorlardı ve hepsinin gözleri maviydi.

Geceye HapsoldukHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin