BÖLÜM 11

12 0 0
                                    

Bazen bu hayatta var olmamın tek nedeninin birilerine zarar vermek olduğunu düşünüyordum. İhanetimle Zincir'e, Vincenzo'yla Kor'a, hırsımla Esrar'a, varlığımla anne babama, hiç kimseyi bulamasam kendime zarar veriyordum.

Gerçekten yaşama nedenim neydi benim? İnsanların kum torbası olup kendimi hırpalatmak mı? Ya da Azrail'i olup canlarını almak mı? Belki de beni gördükleri gibi küçük bir kız çocuğundan ibarettim?

Ceplerinde Ekstazi, botunun kenarında Meth'le satış yapan, üzerinde onlarca çeşit uyuşturucu bulunan bir çocuk. Pek de masum sayılmazdım ha?

Gerçi, kim tamamen masumdu ki? Bu hayatı ben istemiştim sanki... Sokakların böyle olduğunu bilememiştim, eğer bilseydim sesimi çıkartmadan yetimhanenin dört duvarı arasında kocaman bir ömür geçirirdim. Zincir'in duvarlarının arkası ya da içi kadar karanlık bir ömrüm olmazdı, ya da her an kapıma birinin dayanacağını düşünmezdim...

"Beni Adnan Oktar'a benzetmen hiç iyi olmadı ufaklık." dedi kadife gibi, duyduğum an tüm sorunlarımı unutmama bile neden olabilecek bir ses. Başımı kaldırıp sesin sahibiyle karşı karşıya geldim. Vincenzo olduğunu umut etmeyi son olaylardan sonra bıraktığım yeni eğitmenimiz Mezar'la karşılaşınca şaşırmadan onu inceledim. Üzerindeki beyaz gömleğin kollarını dirseklerine kadar sıyırmıştı, bronz teniyle çarpıştığı için oldukça göze batıyordu. Safir mavi gözleri kırmızı ışık altında çok daha belli oluyordu. Koyu kahve saçları darmadağın olmuş minik dalgalarla alnına düşmüştü. Buraya alelacele gelmiş gibi görünüyordu. "Çünkü Adnan Oktar'ın kim olduğunu araştırdım ve bu hoşuma gitmedi. Ayrıca bir sorun daha var, 'Ufaklık' ve 'Kedicik' fantezisi birbirinden çok uzak. Üstelik aklında tuhaf şeyler dönmesin, seninle fantezilere dahil olma gibi bir hevesim de yok."

"Değerli eğitmenim, izin verirseniz ve size yürüdüğümü düşünmezseniz işimi yaparak bir soru sormak isterim, ne zıkkımlanacaksınız?" derken yüzüne bakmaktan kaçınıp Kor'un elime tutuşturduğu havlu ve bardağa odaklandım. Yüzüne baktıkça aklıma Vincenzo geliyordu, o geldikçe de tuhaf ve saçma ruh hallerine giriyordum.

Maalesef inadım ve kararlılığım sönüp gitti. Çünkü birkaç saniye boyunca sesini çıkartmamıştı ve ben de hakkım olarak(!) merak etmiştim. Bar tezgahına dökülen içkilerin lekelerine bakmayı keserek derin bir nefes aldım ve başımı kaldırdım. Ancak bu düşündüğümden daha uzun sürmüştü çünkü aramızda fazlaca büyük bir boy farkı vardı. Üstelik o sandalyelerden birine oturmuş, bacaklarını da öne uzatmış olmasına rağmen...

Gözleri gözlerimle buluştuğu an görünmez ellerin boğazıma yapıştığını bir kez daha hissettim. Kurtulamadığım bu eller beni boğmaya yemin etmiş gibiydi, her saniye beni gündüze daha da çekecek, tüm varlığımı ortaya sereceklerdi ve ışığın içindeki tek beden ben olduğum için göze batacaktım. Bunu istemiyordum. İstediğim geceye saklanıp orada ömür boyu hapsolmaktı. Ben geceye hapsolmak istiyordum, sabahın getirdiği şeyler geceninkilerden çok daha ürkütücü ve kötüydü... alt dudağı yavaşça içeri kıvrıldı ve sol kenarında duran gümüş halka yok oldu. Çenesinin hareketinden o küçük metali ısırdığını anladım. Bu hareket birden donakalmama ve nefesimi tutmama neden olmuştu, boğazım kurumuştu Beklemediğim bir anda kollarını bar tezgahına yatırıp hafifçe öne eğildiğinde gözlerim safirlerine kilitlendi.

"Sabah fazla fevri davrandım, biliyorum ve hatalı olduğumu da biliyorum. Amacım seni kızdırmak ya da mahcup etmek değildi."

"Terslendiğinde mahcup olacak bir şey söylemedim zaten." diye tersledim onu gözlerimi üzerinden çekmeden.

"Pekala anlaşılan o ki sorun benim sözlerimde değil senin algılarındaymış..."

"Ne?"

"Algıların diyorum." dedi bir aptala anlatırcasına tane tane ve masadaki elini çekerek elini yüzüme yaklaştırdı. Ne yapacağını anlamayıp ardına kadar açtığım gözlerimle onu incelerken iki parmağını şakağıma koyup yavaşça birkaç kez vurdu. "Belli ki normal konuşmaları bile ters anlayacak bir zihniyete sahipsin." Sözleri sanki bana yavaş ulaşmıştı. Havada dağılmış ve kırmızı tüllere çarpıp bana geri dönmüştü. Anladığım an ise hıza geri çekilip elinin boşluğa düşmesini sağladım. Kaşlarım istemsizce çatılmıştı.

Geceye HapsoldukHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin