BÖLÜM 7-8

11 0 0
                                    

Kusurlu merhamet algım, çelişen düşüncelerim ve birbirine hiç uymayan fikirlerimle kendim dışımda herkese vicdanımı sunuyordum. Düşüncelerinin durulması için elimden gelen her şeyi yapıyor, üstelik kendimi çok anlıyormuş gibi bir de onlara yardım ediyordum.

Peki ben ne olacaktım? Algısı kusurlu olan bendim! Merhametinin göreceli olduğunu düşünen bendim! Fikirleri çelişen de bendim! Asıl yardıma ihtiyacı olan bendim ama bunu görmem için kendime zarar verdiğimi belli eden somut şeyler yapmalıydım. Çünkü dikkatli bakmayan birisi, insanın içindeki ruhu göremezdi. 

Eh, Zincir'de olduğumuz sürece de ruhumuza yakından bakılması imkansızdı. 

İnsanlar neden delirirdi? Çok düşünmekten mi? Hiç düşünmemekten mi? Takıntıdan mı? Ben neyden delirmiştim? Vincenzo yüzünden mi?

Bu zamana kadar onu hayal etmiştim, defalarca kez odamın kapısından gireceğini ve kollarını açarak, "Ben buradayım" diye bağıracağını... Ama hayallerimin hepsinde yaşı sekizdi. Hiçbir hayalim bu kadar gerçekçi, böylesine anlamlı olmamıştı, ve hiçbir hayalimde benim yaşlarımda değildi. Şimdi ise... Ne olmuştu bana?

Zincir'in hemşiresi rutin kontrollerimi yapıp kafa sarsıntısı geçirmediğimi söylemişti, yaralarıma pansuman yapılması gerekiyordu ama kandan hiçbir şey belli olmadığından önceliğim temizlenmekti. Bu yüzden ortak kullandığımız banyodaydım, yanımda bana yardım etmek için gelen -normalde hiç kimse sorumluluk almak istemezdi ama halim gerçekten çok kötüydü- Yıkım vardı. Açık kumral saçlarını dağınık bir topuz yaptığından küçük yüzü ortaya çıkmıştı. Üzerinde askılı siyah bir atlet ve aynı renk kısa bir şort vardı. içinde oturduğum mermer, eski su dolu beyaz küvetin yanına çökmüştü. Benden beş altı yaş büyüktü.

Parlak mermer duvarlara vuran yansımama bakmadan loş ışığın altında ağrıyan bacaklarımı kendime çekip derin bir nefes alırken kolumu dizlerimin üzerine yatırıp çenemi onun üzerine boydum. Kandan arınmış saçlarım boynuma yapışmıştı, kahküllerimi kulaklarımın arkasına sıkıştırmıştım. Sıcak su düşüncelerimi berraklaştırmış, algılarımı açmış ve ağrıyan bedenimin biraz olsun normale döndürmüştü. Ağrıyan göğsüm yüzünden kısa bir nefes alıp nemli havayı ciğerlerime çektim. 

Düşünmek istemiyordum, hayal gördüğümü biliyordum kendimi daha fazla üzmek istemediğimden düşünmemeye çalışarak gözlerimi yumduğumda safir mavisi gözler gözümün önünde belirdi. Koyu kahve saçları, esmer teni... On senedir görmediğim yüz tekrar tekrar zihnime gelirken o kadar gerçekçiydi ki... Hayal görmediğime neredeyse inanacaktım.

"Hata sende." diye mırıldandı Yıkım kolumdaki kuruyan kanların nedenini ortaya çıkartmak için kahve kokan bir duş jeli ve küçük bir banyo lifini kolumda gezdirirken sabunun etkisiyle kanlar çözülüp beyaz tenimin üzerinde hafifçe pembe olan bir renk bırakıyordu. "Zihin'in gözlerine bakıp sözlerini inkar etmek ne demek Kurşun? Yürek mi yedin?"

"Beni ihanetle suçladı." çatlayan titrek sesim banyonun mermerleri arasında yankılanıp bana geri dönerken başımı iki yana salladım. "Bunu kaldıramazdım."

"Ve sen de dayak yemeyi seçtin ha? Mükemmel seçim." derken başını iki yana sallayıp bozuk musluktan damla damla akan suyun altına lifi götürdü. İkimiz de çıt çıkartmadan yapacağını izledik. Lifi biraz daha ıslatıp kanımla pembeye dönmüş köpükleri küvetin içine sıkıp beyaz köpüklerin yanına onların da düşmelerini sağladıktan sonra geri çekip  sırtıma koydu. Musluktan akan su soğuk olduğu için ürperdim. 

"Yeni eğitmeni gördün mü? Esrar seni kurtarırken onun yanındaymış diye duydum." dayak yememin dedikodusunun bu kadar hızlı yayılmasına şaşırmadan önce duyduğum şeyle donakaldım. Yeni eğitmen? O kimdi? Başımı çevirip kaşlarımı çattığımda anlamadığımı fark ederek iç çekti. "Zehir öldürüldükten sonra-"

Geceye HapsoldukWhere stories live. Discover now