Dostunu Yakın, Düşmanını Daha Yakın Tut

42 4 81
                                    

Balo Dans Şarkısı

Christina Perri - A Thousand Years

¿?

Korku, yazımı kolay ama içinde barındırdıkları ile ağır bir kelimedir. Dört harf ve her birinin içimizi yakan ağırlıkları vardır. Bazen çözüm bulmak istemezsiniz, bazen çözüm olmadan yaşayamazsınız. Fobiler, bunlar çözümleri olan korkulardır, çözümü olmayansa kaybetme korkusudur. Birine verdiğiniz değerle kıyaslanır kimi zaman. Kimine göre yük, kimine göre aşkın en güven duyulan noktasıdır korku. İçinizde yeşeren bu duyguya çoğu zaman engel olamazsınız. Onu kaybetmekten her an her saniye korkarsınız ve bu zihninizin duvarlarını tırmalar her geçen gün. Onsuz yaşayamam düşüncesi korkunuzu körükler. Bazı zamanlarda nefes alamadığınızı hisseder ve korkunuzda boğulursunuz.

Chanyeol'ün ise her gün hissettiği şey buydu, her an boğulacak gibi oluyordu Baekhyun'u kaybetme düşüncesiyle. Herkesin korkulu kabusu, bir Kral'ın yokluğu ile güçsüz düşüyordu. İçinde fırtınalar kopuyor, kalbi atmayı unutmuşken bedenini terketmek için can atıyordu son zamanlarda. Herkesin ruhunu kendisine muhtaç bırakan İblis, bir Aslan'ın ruhuna muhtaçtı şimdi. Baekhyun'u kaybetme korkusu delice ele geçiriyordu bedenini engel olamadan. Bu duyguya yabancı zihni kendisiyle büyük bir savaş veriyordu ve kazanan taraf açık ara farkla belliydi. Cadı içlerine kadar girmişti ve onun yanında olduğu her saniye tehlikedeydi. Hatta belki de kendisini kurtarabilecek tek ruh Kral'ken ondan uzak dursa bile tehlikedeydi. Bu bir lanetti ve onu ilk gördüğü andan beri Baekhyun'da bu lanetin bir parçasıydı. Rüyaları hep onunla başlayıp onsuz bitiriyordu bu korku ruhunu çürütürken.

Her şeyi hatırlayıp, ilk defa kendisi için bir şeyler yaptığından, nişanını bozduğundan beriyse içinde hep kötü bir his vardı, her saniye endişeliydi ve buna şahit olmak Chanyeol'ü kahrediyordu. Bu yaptığından hiç pişman gibi görünmüyordu, değildi de. Sadece diplomatik bir nişanın bozulması bir takım sorunlar çıkartıyordu ve bunlarla uğraşıyor olmak onu ziyadesiyle bitkin düşürüyordu başında yeterince sıkıntı yokmuş gibi. İşte o an Chanyeol bu Krallığa adım attığından beri her şeyi alt üst ettiğini daha iyi anlıyordu. Baekhyun ise bunu bir kurtarma olarak var sayıyordu. Kendi isteklerini ve annesinin buraya esir olma sözlerini görmezden gelen bir Kral'ın kurtuluşu olarak görüyordu, bu diplomatik bir savaşa yol açacak olsa bile.

Chanyeol adımlarını her zaman olduğu gibi onun odasına çevirdi bu sabahta. Bugün elinde hiç solmayacak mavi gülleri vardı, bunun için onları büyülemişti. Baekhyun her mavi gül solduğunda yüzünü düşürürdü, şimdi bu güller onu sonsuza kadar hiç solmadan mutlu edecekti. Eğdiği başını gülümseyerek güllerden kaldırdığında, sıcak ama korku dolu bakışlarla göz göze geldi saray koridorlarında. Prenses Wheein, ışıltılı mavi elbisesi ile ona yaklaştıkça adımlarını yavaşlattı. "Prensesim.." Kim olduğunu göz önünde bulundurarak saygıyla selam verdi İblis. Wheein'in gözleri elindeki mavi güllere kaydı, gülümsedi. Abisinin en sevdiklerindendi, onun gibi birisinin böyle ince düşüncelere sahip olması şaşırtıcıydı. Güllerden başını kaldırıp tam karşısında duran adama oldukça hafif bir selam verdi. Yanından asla ayrılmayan Sehun ise cesur bakışlarını bir saniye ondan ayırmadı.

"Onu büyük bir tehlikeye çekiyorsun, her gün daha çok tutsak ediyorsun ve bunun istediği için olduğunu biliyor olmam tüm kelimelerimi yutmama sebep oluyor." Dedi Wheein ifadesizce gözlerine bakarken. Abisinin mutluluğunu görüyor ve hissediyordu belki de bu yaşında ilk kez. Chanyeol sözleriyle sessiz kalmayı seçti, bunu biliyordu. "Ve anlam veremediğim bir şekilde kalbini sökmek isterken, şimdi onun için canını sunuyorsun. Ölümsüz bedenin onun yanında zayıflıyor." Diye tamamladı Wheein sözlerini onun sessizliğine karşın. İblis bu defa hafifçe gülümsedi. "Abinizin kalbini istedim Prenses Wheein, bu doğru. Lakin bildiklerinizde yanlış olan şu ki, ben abinizin kalbini sökmeyi hiç istemedim." Dedi gülümsemesi arasında Chanyeol. Onu ilk gördüğü andan beri istediği tek şey kalbinde kendisine ait bir yerdi, hesaplayamadığı şey ise var olmayan kalbinde Baekhyun'a ait bir yerdi. "Beni ilk çağırdığınız gün Prenses Wheein, herkesi tek el hareketimle ya da bir adım sesimle önümde diz çöktürebilecek kudretteyken şimdi Kral Baekhyun'un tek kelimesi ile diz çökecek konumdayım." Duraksadı sözleriyle. Bunu Junmyeon dışında birilerine itiraf etmek tuhaf bir histi. Bir anda Prensese yaklaştı. Prenses Wheein'nin bile nefesi keseiyordu, aslında abisine hak vermeliydi o bir canavarda olsa oldukça etkileyiciydi. Büyüsü gücünden değil belkide tamamsn kendisinden geliyordu, simsiyah takımıyla Prensesi bile büyülüyordu. İblis'in hareketiyle arkada duran Sehun da hareketlensede o yalnızca genç kızın kulağına doğru eğilip fısıldadı nefesini kestini bilerek. "Sizi temin ederim Prenses, onu korumak için her şeyden vazgeçmeye hazırım. Bir şeytan olabilirim ama abiniz bana bir kalbim olduğunu hissettiren tek ve ilk kişi." Dedi kendinden emince. O çok istediği ölümden bile artık korkuyordu ondan ayrı kalma düşüncesiyle. "Teminatını unutmayacağım Park Chanyeol." Dedi Wheein.

White Darkness/chanbaek Where stories live. Discover now