27. KAHF

11.1K 828 2.2K
                                    

02.08.21




🕯


yıldıza basarak oyunu vermeyi, satıra aralarına da düşüncelerini bol bol yorum atarak belirtmeyi unutma.

kahf: kap içindeki suyun tamamını içme.

derin bir nefes alın. çok derin bir nefes alın. keyifli okumalar (:





nihat ilhan- hüzün buna dahil

gri- korkak

zakkum- sen ben cehennem

zeki müren- sorma ne haldeyim

şebnem ferah- ben şarkımı söylerken

Gözyaşlarımın dolduğu kabı elime almışım da hepsini fondip yapıp boğulmuşum o gözyaşlarıyla.

O gözyaşları yaşayamadıklarıma doldurmuşlar o kabı.

O gözyaşlarının sıcağıyla nasıl erimedi o kap, bilmiyorum. Su değil, kızgın kan akıtmam lazımdı gözlerimden ama düşen yaşlar neden o kabı öldürmediler, bilmiyorum.

Gözyaşım yine düşmedi de biliyor içimdekiler. O gözyaşları dışarı değil, içeri aktılar. Şelale oldular, tekrar tekrar doldurdular o kabı. Ben içtim, tekrar döküldü yaşlar.

Dışım kutbun soğukluğu, içimde deli gibi orman yağmurları.

Kahırlarım var, bomboşum da ah ediyorum bazen. Ah, neden böyleyim? Ah, neden beni bitirmediniz de ben ölmedim?

Ah, ediyorum. Keşkeler var. Beklentiler var. Beklentiler var da öyle büyük beklentilerim olmadı hiç benim. Öyle büyük hayaller kurmadım hayatım boyunca. Tek istediğim bir gülümsemeydi. Isınan bir kalp, boş bir zihin, küçük ama sevgiden patladığım aile, iki üç insan... Fazlası değildi istediklerimin.

Ben buz gibi bir kalbi, kan dolu kalabalık zihni, yalnızlığı istememiştim ama şikayetim de olmadı. Bir gün hatırlıyorum sadece. Bir gün. Öyle çok kahretmişti ki o gün beni, elime aldığım ilk ateş o gündü. Yandı birkaç şey. En çok da beklentilerim belki...

Kimsenin kimseyi anlamadığı bu dünyada, beni anlamalarını beklememiştim de keşke diyorum bazen. Keşke keşkelerim olmasa ama keşke beni anlasalar.

Elimdeki sigaramdan bir duman daha çektim ve karşımdaki aynada kendime baktım. Yaralarım kızıllıklarını morluklara bırakmışlardı. Sol gözümün kan oturan beyazlıkları kendini hafif hafif göstermeye başlamıştı ama hâlâ o kan orada saltanatındaydı.

Daraldığım odada ikinci günüm.

Bir damlalık soğukla üşüyen ellerimin rivayeti, yaprakların donduğu bir masalda saklı. Hüzün, yalnızlık, öfke... Ebedi dostlarım. Bu iki günde daha da benimleler.

Yemek yemediğim, uyumadığım, içmekten başka hiçbir sik yapmadığım odada ikinci günüm.

İyi olmak için değil, yığılmamak için bu odadayım. Her gün buzlarla yaptığım banyolarım, suyun içine dağıttığım çığlıklarım, içki şişelerim... İki günlük dostlarım. Bir de kapımın önünde konuşan insanlar var. İki günde kapımın önünde konuşan insanlardan bazıları yok. Nisa yok; Ekrem ve Caleb yok kapımın önündeki seslerde. O yok bir de. Onun sesini iki gündür duymuyorum. Kapımın önüne gelenler de bana ondan bahsetmiyorlar.

SEDNAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin