32 (Yalı'dan)

En başından başla
                                    

Uğur "İlay?" dediğinde, İlay "Biriyle ilgili, tanımazsın." demişti.

Uğur'u dışlıyor gibilerdi. Neyse ki ortamdaki tek habersiz ben değildim.

"Gitmeyecek miyiz?"

İlay ayağa kalkarken "Gidelim." dedi.

Bu sefer biz de bahçeye çıktık. Herkes bahçede oturuyordu. İlay çeşmeye gidip ellerini yıkarken onu takip ettim. Ardından diğerlerinin yanına gidip oturduk. Bir süre iş konuştular. Mallar ve adamlar ile ilgili konuşurlarken sanırım uyuşturucu ticaretine tanık oluyorum diye düşündüm. Keşke bunları duymasaydım.

Aslan Bey "İlay, sana verdiğim işleri hallettin mi?" dediğinde, İlay'da konuşmaya katıldı.

"Hallediyordum ama kızın bulunduğuna göre herkes kendi işiyle ilgilenebilir öyle değil mi?"

Yine bilmediğim bir konu konuşuluyordu. Benim yanımda bu kadar rahat olmaları hoşuma gitmiyordu. İş meseleleri tehlikeliyse yarın ya da öbür gün duyduğum için beni vurabilirlerdi.

Bu yüzden ayağa kalkıp "Lavaboya gitmem lazım." dedim.

İlay kafasını sallayıp, konuşmaya devam ederken ben de eve girdim. Lavabonun yerini çalışanlardan birine sordum. Üst kata çıkarken, girdiğim banyonun ıslak olmasıyla kızların burda duş aldığını anladım. Yüzümi yıkadıktan sonra, çantamdan diş fırçamı çıkardım. Dişlerimi fırçalayıp, hafif akmış makyajımı düzelttim. Saçımı da toparlayıp, banyodan çıktım. Aşağı inecekken kızların sesini duydum. Duşu ıslak görünce onlarla karşılaşma ihtimalimi düşünmüştüm. Burcu'nun masadan kalkarken 'sen bittin' diye hönkürmesinden sonra kendimi laf dalaşına da hazırlamıştım. Tabi aşağı inmeleri uzun sürmüştü.

Sesin geldiği yere, sessizce ilerledim. Bu tarz insanları bilirdim. Kapalı kapılar ardından plan yaparlardı. Şimdi ana konu ben olduğumdan, kendimle ilgili planları varsa bunu önceden bilmem iyi olacaktı.

Kapı dinlemek de umrumda değildi.

Aralık kapıyı,parmağımla çaktırmadan biraz daha araladım. Ardından yavaşça kapının kenarına gidip duvara yaslandım. Ellerimi göğsümde bağlayıp cırtlak sesi duymayı bekledim.

"Gördün mü orospuyu!"

"Sakin ol."

"O kim bana gülüyor. Bana kaltak da dedi! Duymadım sanıyor bir de kevaşe. Ama ben ona da İlay'a da yapacaklarımı biliyorum!"

Kaşlarımın çatılması bana ettiği hakaretler için değildi. O dolgu göğüs kaltağa çok daha büyük hakaretler sayabilirdim. Başta onun için uzulen tarafımdan geriye toz bile kalmamıştı.  Kirli oynayana, kirli karşılık verilirdi. Takıldığım şey ise İlay'a da bir şey yapmayı dusunmesiydi. Benle uğraşmakla yetineceğini dusunmustum. Yani kendimi tamamen Burcu'nun saldırılarına hazırlamıştım. İlay ise savunma kalkanı ya da izleyici olur diye tahmin ediyordum. Onun da saldırılacaklar listesinde olduğunu şimdi anlamıştım.

"Öyle diyorsun ama onu tehdit etmeme rağmen, masada nasıl davrandı gördün. Bana benden çekineceğini söylemiştin. Laflarını esirgemiyor. Bu normal mi?"

Aslı'ya sempati duymamakta haklı olduğumu farkettim. Ne kadar da ileri görüşlüydüm anasını satayım. İlay'ı neyle tehdit etmişti? Aile meselerinin karışıklığıyla kaybolacaktım resmen.

Burcu "O her zaman kuyruğunu dik tutar ama merak etme hiçbir şey yapamaz. Amcamdan çekiniyor ve sen şu an amcam için en önemli konusun. Hem bu sefer önde olan biziz." dediğinde kaşlarım biraz daha çatıldı.

Konuyu bilmediğimden, olayın İlay için önemini de bilmiyordum. Eğer böyle konuşuyorlarsa amcasıyla arasını bozmaya çalışıyor olabilirlerdi. Aklıma başka bir şey gelmiyordu.

"Uğur bizim tarafımızda ama yine de içim rahat değil. Hem bize ne yaptığını da söylemiyor. Sadece bana zarar vermesine engel olacağını söyleyip duruyor."

"Onu avcunun içine alman iyi. Yakında ispiklemeye de başlar merak etme. Karakteri bu."

'Ha siktir!'

"Kapı açık kalmış!"

Kapıya gelen adım sesleriyle kendimi yan odaya atarken, kalbim hızla atmaya başladı. Kapıyı sertçe kapadıklarında derin bir nefes verip' sırtımı duvara yasladım.

Uğur, İlay'ın yakın olduğunu dusundugum biriydi. Ona söylediğimde de yakın olduklarını bir nevi kabul etmişti. O kadar yakın olduğu biri tarafından ihanete uğradığını bilse ne yapardı?

Konuyu bilmiyordum. Şu an konu da umrumda değildi. Umrumda olan tek şey İlay'ın bunu duyduktan sonra yaşayacağı hayalkırıklığıydı. Ona zarar verecek bir şeyler planlıyorlardı ve planın içinde en yakınlarından biri vardı.

Elimi saçlarımdan geçirirken, odadan çıkmadım. Koridorda karşılaşırsak bu iyi olmazdı. Onlar çıkana kadar bekleyecektim. Gözlerim bulunduğum sade oda da turlarken ne yapmam gerektiğini düşünüyordum. Ona direkt 'arkadaşın sana ihanet ediyor.' mu demeliydim. Bana inanmama ihtimali bile vardı. Oflayıp, saçımı biraz daha karıştırdım.  Kendimle ilgili şeyler duymayı beklerken çok daha boktan şeyler duymuştum. Yan odanın kapısı açılınca duvara sindim. Merdivenden gelen seslerle aşağı indiklerini anlayıp derin bir nefes verdim.

O iki kaltak ve ihanetçi piç yüzünden İlay'ın zarar görmesine izin vermeyecektim. Odadan çıkıp hızla banyoya girdim. Dağıttığım saçımı düzelttikten sonra aynadan kendime baktım. Bana inanmazsa İlay'ın da ağzına sıçardım. 1 aylık kız olmam umrumda değildi. Sonuçta böyle şeyler uydurarak elime bir şey geçmezdi. Onun da aptal olmadığını biliyordum.

Aşağı inip, bahçeye ilerledim. Aslı ve Burcu yeni kıyafetleri ve kasıntı tavırlarıyla Aslan Bey'in iki yanına geçmişti. Burcu'nun gözlerini bir an bile ayırmadığı İlay'ın yanına gittim. Kimseyi umursamadan dudaklarına küçük bir öpücük verip geri çekildim.

İlay şaşkınca bana bakarken gülümseyerek "İşim biraz uzun sürdü." deyip,bu sefer eğilip yanağını öptüm.

Kalbim boğazıma doğru çıkmıştı. Şimdilik bu heyecanı göz ardı edecektim. Burcu'yu çıldırtmak istiyordum. Hem gözlerini ondan alamıyor, hem de onu bitirmeye çalışıyordu. Bu sevgi değil, hastalıklı saplantıydı. Öyleyse ben de hastalığını zevkle tetiklerdim.

İlay "Beklenmediksin." diye fısıldadığında yanına oturup, başımı omzuna yasladım. Burcu hariç kimse bize dikkat etmiyordu.

Dudaklarımı oynatıp ona 'kudur' dedim.

Ardından İlay'a biraz daha sokuldum. Aramızdaki temas kalbimi iyice kavururken, gözlerimi yumup açtım. Burcu'yu çıldırtmak istiyordum ama kalbim de çıldırıyor gibiydi. İlay kolunu çekince başım göğsune düştü. Ardından kolunu omzuma sardı.

"Rolunde mükemmelsin."

"Biri duymasın, sessiz ol."

Kalbim 'ne rolu" diye göğüs kafesimi tokatlarken, iç çektim. Bu noktadan sonra kendimi İlay'dan soyutlayamazdım. Göğsüne biraz daha sokulduğumda, o da kolunu bana biraz daha doladı. Burcu'ya bakmayı kesip, anın keyfini çıkardım.

Onun da keyifli hissettiğini dusunmek istiyordum ama kendisi rolden başka bir şey dusunmuyor gibiydi. Bu durum hoşuma gitmese bile şimdilik aramızdaki şey dışında düşünmem gerekenler vardı.

Onu dibe çekmek isteyen 3 şerefsize yapacaklarımız gibi.

Kendimi onun olayına dair etmekten çekinmedim. Çünkü ona söyleyeceğim şeyden sonra bana olaylardan bahsetmesini bekliyordum. Bahsetmezse ona destek olamazdım ve ben İlay'ın en büyük destek kaynağı haline gelmek istiyordum.

Dudaklarının yumuşacık olmasının bununla ilgisi yoktu.

Beklenmeyen Misafir (gxg)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin