it all depends on timing

143 11 10
                                    

Yurda vardığımızda hemen asansöre koştuk. Mel'in odası üst kattaydı üstünü değiştirip gelir diye düşünüyordum. Chan'la inince koridorda bir anda duraksadım "odama gel." dedim. Aniden böyle dememe şaşırdığının farkındaydım. "Bakma öyle suratıma, dudağına pansuman yapmak için diyorum." deyip bakışlarımı ayaklarıma eğdiğimde "ben de öyle düşünmüştüm zaten." deyip güldü. Acıyla iç çekerek dudağını tuttu "hadi gel." dedim.

Odama girdiğimizde etrafı bok götürüyordu. İç çamaşırları bir yanda, ayakkabılar bir yanda, sabah aceleyle fırlattığım havlum ve pijamalarım apayrı bir yerdeydi. Chan odaya göz gezdirip "dağınıklıkta kapışırız." dediğinde "banyoyu da görünce benim kazandığımı anlarsın." dedim. Odamdaki tekli koltuğa doğru gittiğinde valimizden küçük ilk yardım çantamı alıp yanına ilerledim. Koltuğun kol koyma kısmına oturup dudağına tentürdiyot sürmeye başladım. Canı yanmasın diye dudağına doğru üflerken bulunduğumuz durumun iyice farkına varıp utandım. Pamuğu bir kez daha değdirince Chan ani bi refleksle bileğimden yakaladı, bu hareketi bizi daha da yakınlaştırdı. "Daha fazla sürmesek olmaz mı çok acıyor." dedi yalvarır gözlerle. Kafamı biraz daha yaklaştırıp "acımaması için çok uğraşıyorum." dedim ve üflemeye devam ettim. Chan'ın bana karşı olumsuz bir tepki vermemesi beni daha da cesaretlendiriyordu. Ama yaptığım şey her şekilde yanlıştı. O sırada içeri dalan Mel gözlerini kocaman açarak "YANLIŞ ZAMANDA GELDİM SANIRIM." dedi. "Saçmalama balım pansuman yapıyordum." dedim iğneleyerek.

O sırada elinde tuttuğu telefonu gördüm. Hina'nın telefonunu bu kadar göze batıcak şekilde tutması beni iyice germişti. Chan'a belli etmemeye çalışarak gözümle telefonu gösterince Mel telefonu yatağıma fırlattı. Yaptığı ani hareket ile salak salak ona bakmaya başlamıştık. "Ahahah Mel telefonunu kıracaksın balım yapma böyle." dediğimde Chan ayaklanıp "ben de kalkayım artık siz baş başa kalın kızlar." dedi. Kafasını mahçupca eğerek "pansuman için teşekkür ederim Jenna, umarım bugün eğlenmişsinizdir iyi uykular." diye hızlıca konuştuğunda eline bir kremi sıkıştırdım, "düzenli sürersen hemen iyileştirir." dediğimde göz kırpıp kapıya ilerledi "İyi geceler kızlar." deyip kapıyı çekti.

Kalbim çok hızlı atıyordu. Chan ile bu denli yakınlaşmam kalbime iyi gelmemişti. Ayrıca ne güzel kokuyordu bu çocuk. Derince bir ah çektiğimde Mel yatağıma zıplayıp "EEE ANLAT BAKALIM." dedi.
"Yemin ederim ki sadece pansuman yaptım başka bir şey olmadı maalesef." deyip ekledim "sevgilisi varken böyle bir şey yapamam bana uymuyor Mel." dedim. Mel göz devirdi "bir şey yap demiyorum zaten saf ama kesinlikle Chan aldatılıyor, senin de mesajları ve fotoğrafları görmen lazım."  deyip devam etti "ayaküstü biraz karıştırdım gelmeden önce ehehe." dedi.

Acaba Hina telefonunun yokluğunu fark etmiş miydi? Bir kez daha derin bir ah çekince Mel sinirlendiğini belli ederek "Aa yeter yeter kendine gel kızım." dedi. "Neyseki barda şifresini gördüm şu salağın da rahatça açabiliyoruz telefonu, al sen de bak." dediğinde telefonu elime aldım ve galeride gezinmeye başladım. Hiç bir şey yoktu? Klasörlerini karıştırmaya başladım. Gizli klasörünü gördüğümde ağzım açık kaldı. Bir erkekle onlarca sarmaş dolaş fotoğrafları vardı hatta daha da ötesi. Bir an kalbim deşiliyor gibi hissettim, kimse böyle bir durum yaşamayı hak etmez diye düşünüyordum ki Mel "al o fotoğrafları airdrop'la kendine gönder." dedi. Gözlerim dolmuştu ve avuç içlerim terliyordu.

"Mel sence de çok kırıcı değil mi bir yıldır tamamen saf duygularıyla sevdiği bir insanın onu aldatmış olması?"
"Jenna tatlım böyle düşünmemelisin elbette haklısın ancak mutlaka Chan bunu öğrenmeli ki aptal Hina'nın yanına kar kalmasın."
"Bu hafta judo antrenmanından sonra Chan'a her şeyi anlatacağım."
"Seni kapıda bekleyeceğim, gerilme veya kendini kötü hissetme doğru olanı yapıyorsun."

Can't you see me -BangChan-Where stories live. Discover now