road to Tokyo

328 20 0
                                    

Çantamı sımsıkı tutarken uçağıma doğru adımladım. Ailemden bu denli uzaklaşmak benim için bir ilkti ancak son olmayacaktı. Sonunda hayallerime bir adım daha yaklaşmış olmanın verdiği heyecan vücuduma ani elektrik dalgaları gönderiyordu. Evet sonunda Japonya'ya gidebiliyordum.

Yaklaşık 2 ay önce yurt dışında okuyabilmek için devlet bursu kazanıp tercihimi Japonya'ya gitmekte kullanmıştım. Çünkü yaşam kalitesi ve kültürel yapıları beni çok etkiliyordu. Yeni ev, yeni insanlar, yeni arkadaşlar belki de yeni bir aşk beni bekliyordu.

Koltuğuma oturduğumda yanımdaki yolculara göz attım herkes kendi hayatının başrolüydü ve herkesin çok farklı hayat hikayeleri vardı. İç çekip yine saçmalıyorum diye düşündüm ve uçak kalkarken kendimi yavaşça uykunun kollarına bıraktım...

Sonunda Japonya'ya gelmiştim havalimanında koca valizimle koşturuyordum. Heyecandan ne yapacağımı bile unutmuştum. Çıkışa doğru ilerlerken benim gibi koşuşturan bir genç gördüm ama arada fark vardı, o bir kıza sarılmak için koşuyordu. Ne kadar tatlı bir görüntü oluştuğunu anlatamam ayrıca kıskanmadım da diyemem:d

Beni bekleyen yurt servisine ilerlerken gözümün ucuyla hala o çifti takip ediyordum. Aniden bir şeye çarptım valizimi de tutmaya çalışırken yere kapaklandım. Başımın üstüne üç dört kişinin toplandığını fark ettiğimde çok utandım. Çarptığım adam elini uzattığında tutup ayağa kalktım ve teşekkür edip özür dilemeye başladım. 'Önünüze bakmalısınız genç bayan' diye azar yedikten sonra tekrar özür dileyip valizimi alacakken genç çiftin yanımda olduğunu fark ettim hahaha ne güzel.
Ayrıca valizim o koşan oğlanın elinde duruyordu.
Uzanıp valizimi almaya çalışırken oğlanın siyah dalgalı saçları ve gözlerinden kendimi alamadım. Sevgilisi bakışlarımdan rahatsız olduğunu belli ederek çocuğu çekiştirdi ve gittiler.

Arkamdan gelen "Jenna" sesine karşılık döndüm.
Servis görevlisi bağırıyordu, hemen servise bindim ve yurda doğru yol aldık. Hızlıca odama yerleştikten sonra yurdun ortak mutfağına indim. Belki birileriyle tanışırım diye düşünüyordum.

Dolabı açıp onigiri paketini çıkarttığımda kapının açıldığını duydum. Dağınık siyah saçlar yorgunluktan küçülmüş gözler ile karşımda bir genç duruyordu. Ee bu çocuk havalimanındaki çocuk¿
"Merhaba" dedi tatlıca gülümseyerek, "merhabaa." dedim. Buzdolabına doğru ilerlediği sırada "havalimanında valizimi tutan sen miydin?" dedim. Biliyorum çok meraklı bir giriş yapmıştım ama iş işten geçmişti. "Birine valizini verdim ancak o düşen sen miydin?" dedi ve kıkırdadı. "Hehe maalesef bendim." dediğimde gözlerini yüzüme dikip "kaç yaşındasın?" diye sordu "yirmi yaşındayım ya sen?" dediğim anda parmak şıklatıp "tahmin etmiştim." dedi ve devam etti "aynı yaşta olduğumuza göre siz diye hitap etme lütfen." dedi ve sırıttı. Elimle upuzun yemek masasını işaret ederek "bir işin yoksa oturalım mı?"dediğimde kafasıyla onaylayıp bir sandalyeye oturdu, karşısına geçtim. "Adım Chris ama Chan demeni tercih ederim" deyip kıkırdadı "Pekala sebebini sormuyorum o zaman ben Jenna bu arada" dedim. "Çok güzel bir isim" dediğinde gülümseyerek teşekkür ettim. Chan "Suratın çok tanıdık geliyor ama çıkaramıyorum." dediğinde "sanırım çok tipik bir suratım var herkes beni birine benzetiyor:(" dedim. "Hayır hayır kötü anlamda demedim, bir operacıya benzetiyorum sanırım." dedi, Tanrım operayı seven bir erkek mi çıktı karşıma... "Waow opera sever misin?" diye sorduğumda "Luciano Pavorotti'ye bayılırım." dedi.
Şaşkınlıkla gözlerimi açtım "Uzun zamandır opera seven biriyle tanışmamıştım şaşırdım o yüzden." dediğim sırada gülümsedi. Çok sevimli biriydi.

Biraz daha muhabbet ettik. Chan'dan etkilenmiştim nazik tavırları ve güzel bakışlarıyla beni cidden etkilemişti. Çok dolu bir insan olduğu aşikardı. En sevdiğim insan tipiydi resmen. Flörtleşme ihtimalimizi düşünürken sevgilisi olduğu aklıma geldi. Bu önemli bir detaydı. Onunla flörtleşmem etik olmazdı. "Acaba sorsam ne olur?" diye düşünürken vazgeçtim sonuçta daha o kadar yakın değildik. Ayrıca anlatmak zorunda da değildi.

"Hiç arkadaş edinebildin mi?" dedi bir anda uykulu gözlerle, "ilk arkadaşım sensin" deyip göz kırptım. Küçük bir "oleey" yapıp "iyi geçinelim Jenna" deyip elini uzattı, elini sıkıp gülümsedim. Chan "Aa bu arada telefon numaramı vereyim yardıma falan ihtiyacın olursa arayabilirsin." dediği sırada telefonumu uzattım, numarasını tuşlayıp kendini aradı. Zeki çocuk. "Artık odalarımıza çıkalım çok yorulmuşsundur sen de."dediğinde başımla onayladım ve asansöre doğru ilerledik. Tam kat tuşuna bacağım sırada Chan benden önce davrandı. Aynı kattaydık :D "Aynı kattayız." dediğim anda asansör kapısı açıldı ve dışarı çıktık. "Hangisi senin odan?" diye sorduğunda parmağımla odamın kapısını gösterdim. "Üç oda yanındayım ben de." dediği sırada gülümsedim ve ilerledik. "İyi geceler" diye seslenip odama girerken Chan göz kırptı ve koridorda ilerlemeye devam etti.

Kendimi yatağa attım, elimi yüzümde gezdirdim.
Yanaklarıma kanın hücum ettiğini hissettiğimde kendine gel kızım daha yeni geldin diye kızdım kendime. Ama Chan cidden o kadar etkilemişti ki aptal olmuştum bir anda. Ancak cidden aceleci davranmamalıydım, çünkü daha bir sürü yeni insan tanıyacaktım. Ama ya "Chan gibisini bulamazsam?" diye düşündüğüm esnada oda lambamı kapatıp pikemi üstüme doğru çekiştirdim.

Telefonumu elime alıp anneme Chan ile tanıştığımı anlattım. Annem kesin dalga geçecekti ama olsun. Ondan cevap beklerken gözlerim kapanmaya başlamıştı. Kendimi daha fazla zorlamayıp uykunun kollarına bıraktım...



Ula kaç yıl sonra wattpade geldim bir tık heyecan yaptım. İnş beğenirsiniz. Bu bölüm biraz acele gibi oldu ama olsun...
Bir sonraki bölüm iyice dalmaya başlarım hikayeye
<3

Can't you see me -BangChan-Where stories live. Discover now