33.Bölüm

43 21 0
                                    

Miranda’nın evinden ayrılıp, arabamla tekrar şirketin yanındaki eve gidiyordum.

Gittikçe karışık duygular içerisine girmeye başladım. Gerçekten de Daniel buradan çıkmamı istiyor olabilir miydi? Daniel’ın bazı tuhaf hareketleri beni bu saçma düşünceye itse de, iyice saçmalamaya başladığımı fark ettim. Tabi ki böyle bir şeyi istiyor olamazdı. Kendi çıkarı için bana yardım ediyor gibi göründüğü olaylar vardı sadece. Sonuçta müdürün tek sözüyle, Murat’a 8.15 vakasında, suikast denemesi yaptı ve başarısız oldu. Yine müdürün bedeninde yaptığım müdahale ile 22 haziranda çıkan çatışmada İvan ve Vladimir vuruldu. Fakat İvan vurulduğu halde kendini sürükleyebiliyordu. Henüz İvan’ın bedeninde o gün ki görevlerimi yapmadığım için neler yaşadığını bilmiyorum. Vladimir de büyük bir acı çekse de, ölmediğini söyleyebilirim. Aslında hepimizde çelik yelek vardı. Fakat bu Daniel’ın adamlarının öldürme amaçlı ateş edip etmediğini kanıtlamıyor. Bir şekilde bizde çelik yelek olduğunu bildiğini varsayarsak, orada ölen tek kişi Murattı. Bunu yapanda yine bendim. Yeni fikirleriyle zihnimi meşgul eden yabancı, ciddi anlamda dikkatimi dağıtmayı başarıyordu. Çünkü böyle düşününce o gün cinayet işleyen kişinin ben olduğum sonucuna varıyorum. Bilemiyorum, Daniel burası benim dünyam dedi. Belki de gerçek bir cinayetten kaçınıyordur. Başka türlü oynuyordur bu oyunu. Durum ne olursa olsun iki haftadan fazla bir süre, birden fazla bedenimle dibindeki evde durduğum halde bize bir şey yapmaması beni korkutmaya başladı. Bu sıra dışı dünyada çözülecek pekte fazla bir gizem kalmadığını düşünüyordum ama asıl gizemin Daniel ile alakalı olduğunu hissediyordum. Ne olursa olsun ben bildiğim işi yapmalıydım. Bizzat Philip’in kendisi uyarmıştı bizi, gerçek bizi etkiliyor diyerek. Onun bedeninde bile bu etkiden kurtulmak imkansız görünüyordu. Fakat bizim karanlıktaki yıldızlarımız, mektuplarımızdı ve Philip’in mektubunda ki görev çok açıktı, polislerle içeri giriyorsun ve bu işe bir son veriyoruz. Bunu da çatıdayken Vladimir’in bedeninden görmüştüm. Kurtuluşumuz çoktan gerçekleşmişti aslında.

O kadar derin düşüncelere dalmışım ki, Manhattan’da ki evimize geldiğimi fark edemedim bile. Aracımı kapalı otoparka park edip eve çıktım. Bilgisayarımı açarak biraz dava dosyası ile uğraşma niyetindeydim ancak uyku bastırınca bilgisayarı kapatmadan kendimi yatağa bıraktım. Uyandığımda sadece bir kaç saat uyduğumu düşünerek, bilgisayarımın yanında ki telefonuma uyuşuk bacaklarla zorlanarak gittim. Ancak hiçte sandığım kadar kısa bir uyku çekmemiştim. Çoktan sekiz hazirana girmiştim ve hala avukatımızın bedenindeydim. Beklemediğim kadar uzun bir süre uyumanın ve yeni uyanmış olmanın verdiği şaşkınlıkla bir an için bilgisayarı açık görünce korktum. Sanki ben değil de başkası açıp bütün sırlarımı öğrenmiş gibi saçma bir düşünceye kapıldım. Bilgisayarı kapatarak çantaya yerleştirdim. Hızlıca lavaboya gidip, soğuk suyla yüzümü yıkayıp kendime gelmeye çalışıyordum. Çünkü vakti gelmiş bir görevimi henüz idrak edebilmiştim. Bir an önce şirkete gidip, güvenliğe Stanley’i sormam gerekiyordu. Çünkü şişko müdürümüz yanıma gelmek üzereydi. Tekrar takım elbisemi ve pardösümü giyerek evden ayrıldım. Tabi ki baştan beri içi gizem dolu çantamı artık yanımdan  ayırmayacaktım. Hemen karşımda duran şirketin girişine doğru yürürken, haziran ayı bile olsa sabah ayazının hafif rüzgarı, henüz yeni yıkanmış  nemli yüzüme çarptıkça yüzümü tatlı tatlı  yakıyordu. Girişteki güvenliğe yaklaşınca dikkatlerini çekmeye başladım.

“Günaydın beyler. Acaba Stanley burada mı?”

“Günaydın beyefendi, randevunuz var mı?”

“Randevu mu? Ah! Hayır sanmıyorum.”

“O halde ne için buradasınız sorabilir miyim?” Tabi ki önce sizin, sonra patronunuzun kafasını karıştırmak için.

“Müdür Stanley ile görüşmek için elbette.”

İNSAN OLMANIN ACZİYETİ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin