5.Bölüm

293 144 1
                                    

Yastığımın altında yüksek bir sesle çalan telefona uyandım. Ses kafamın içinde patlıyor gibi rahatsız ediyordu. Bu gürültüye daha fazla dayanamayıp yavaşça gözlerimi açtım. Ancak kollarımın her ikisi de öyle uyuşmuştu ki, onları kontrol edemiyordum. Kolumu kaldırıp yastığın altında ki telefonu almak, bir ton ağırlığın altında ezilmek gibiydi. Kollarım bana itaat etmiyordu âdeta. Sadece kollarım değil, tüm vücudum eriyip gitmişti. Hiçbir yerimi kontrol edemiyordum. Vücudum bir ceset torbasına dönmüştü ve hareket etmek imkansız görünüyordu. Güçlükle kaldırabildiğim kafamla, terimle ıslanmış ve ağırlaşmış yastığımı, yan tarafa itmek, kafamla duvarı itmeye çalışıyorum hissi veriyordu. Dişlerimi sıkarak verdiğim mücadeleyi kazanmıştım ve hâlâ çalan telefonumla yüz yüze geldim sonunda. Arayan kişi Vladimir'di, ancak şimdide koluma hükmedip telefonu açmam lazımdı. Yine güçlükle hareket ettirebildiğim kolumu, telefona yaklaştırdım. İşaret parmağımla telefonu açtım. Kolum daha sonra yatağın sağ tarafından boşluğa düştü ama yapmak istediğim şeyi yapmıştım. Kulağımı telefona gelecek şekilde, kafamı tekrar yatağa bıraktım ''Seni aptal budala, ne yapıyorsun bu saate kadar?''

''Sakin ol Vlad, daha dört gün var.''

''Dört gün mü dedin? Kahrolası serseri hemen kalk, iki saatin kaldı. Her şeyi berbat edeceksin,'' diyerek telefonu suratıma kapattı. Ne saçmalıyor bu şimdi diye hayıflanıyordum. Ancak içimde kötü bir his vardı. Yine bir şeyleri yanlış yapmışım gibi geliyordu. Neye iki saatim kaldı anlamıyorum ki? Daha dün geldim buraya ve 18 haziranda ki suikast girişimini engellemeye daha dört gün var. Neden bu kadar çekilmez birisi ki bu adam.

Kollarım sanki buz tutmuşçasına yavaş yavaş çözülüyordu. Her ikisini de göğsümün altına alıp şınav çeker gibi vücudumu kaldırdım yataktan. Ancak kollarım hâlâ zayıftı ve titriyordu. Zorlukla kaldırabildiğim vücudumu toparladım ve yatağımda oturma pozisyonuna geçtim. Ayaklarımla parkeye basıp ayağa kalkmaya çalıştım. Bu seferde ayaklarım kendinde değildi. Yeni doğan ceylan yavrusu gibi ayakta durmakta zorlanıyordum. Ayak tabanlarım karıncalanıyordu. Sanki vücudumdaki kan, günlerdir uğramamış gibiydi oraya. Yavaş yavaş adımlayarak banyoya doğru gidiyordum. Holden sonra ince koridordan geçerek banyoya girdim. Lavaboda elimi yüzümü yıkadım, aslında duş almak niyetindeydim fakat kendine gelen vücudum ve beynim, iki saatin kaldı diye tekrar ediyordu bana. Tekrar yatak odama dönüp telefona bakmaya karar verdim. Bir şeyler ters gidiyor hissini atamıyordum içimden. Yatak odama girip yatağın üzerindeki telefonu elime aldığımda, kalbime ince ve zehirli bir hançer saplanmıştı. Çünkü tarih hiçte benim sandığım gibi değildi.

Bugün 18 hazirandı ve saat 6.00 idi. Gerçekten de iki saatim kalmıştı 8.15 suikastine. Bu nasıl olur? Lanet olası ne halt ediyorum burada kaç gündür. Vücudumun kendine gelememesi bununla mı alakalı yoksa? Gerçekten beş gündür uyuyor olabilir miydim? Yoksa İvan budalası, yine içip sızdı mı? Hiç bir şey hatırlamıyorum. Tüm moral ve motivasyonumu kaybediyordum gittikçe. Her şeyi berbat edeceksin diye haykırmıştı Vlad bana. Kendime çok kızmıştım. Sinirden gözlerim yaşarmaya başlıyordu. Beynim donmuştu resmen ve ne yapacağımı tamamen unutmuştum. Üzerimde sadece iç çamaşırım vardı ve titreyen ellerimde ki telefonumla, yatağımın yanında ayakta, ıslak ve bomboş gözlerle yerdeki parkelere bakıyordum. Derin derin nefes alıp vermeye başladım. Kendimi sakinleştirmeye çalışıyordum. Baş parmaklarımın arka taraflarıyla gözlerimin önünü açtım ve kafamı yatak odamda gezdirmeye başladım. Elbiselerim hala yatağımın ucunda bıraktığım gibi duruyordu. Hızlıca elbiselerimi giyerek, gardıroba yerleştirdiğim silahları kontrol ettim. Tanrıya şükür en azından silahlar yerlerindeydi. Yine de valizleri açıp silahları görmek istedim. Onların orada olduğunu kendime kanıtlamak istercesine, tabancalardaki kurşunları gözlerime sokmak istiyordum. Bu aptalca fikirden vazgeçip gardırobun kapağını kapattım ve ne yapmalıyım diye düşünmeye başladım. Yapacağım en akıllıca şey, Vlad'ın bana görevlerimi anlattığı mesajı tekrar okumaktı. Öyle de yaptım, yatağımın üzerine bıraktığım telefona doğru gittim. Elime aldım ve defalarca kez okudum, görevlerimi son kez okuyordum artık. Kendimi motive etmek amacıyla kendimle konuşmaya başladım. ''Tamamdır, sakin ol. Hala vaktin var. Yapman gereken tek şey, ambulansla Vlad'ın dediği yere gitmek. Silahları ne yapacağımı ona sormalıyım.''

İNSAN OLMANIN ACZİYETİ Where stories live. Discover now