19.BÖLÜM "SELENAY'IN İLK GÜNÜ"

267K 8.5K 2.4K
                                    

İYİ OKUMALAR DİLERİM 💐    

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

İYİ OKUMALAR DİLERİM 💐    

-SELENAY AKTAŞ

"Senin bir ailen yok, unuttun mu?" Dedi yengem bir kez daha... İçim kan ağlayarak dolan gözlerimi ona diktiğimde, burnumdan aldığım nefes genzimi yakmıştı. Gözyaşlarım birer ateş parçasına dönüştüğünde göğüs kafesim yüreğimi sızlatmıştı. Evet, benim bir ailem yoktu.

"Yenge..." Dedim uyarır bir sesle. Sussun istiyordum sözleri kulaklarımı çınlatmasın, canımı yakmasın. Amcam bana karşı ne kadar iyi ve şefkatliyse yengemde bir o kadar kötü ve acımasızdı. Dişlerimi birbirine bastırmaktan damaklarım ağrımıştı. Her lanet günü bunlara katlanarak geçirmek zorundaydım. Değil mi? Narin parmaklarını sarı, bukleli saçlarının arasından geçirerek oturduğu yerde sırtını dikleştirdi.

"Evet?" Sanki o yapmamış gibi, sanki kalbimi parçalamamış gibi rahat ve habersizdi. Başımı sağ tarafa yatırarak merhamet isteyen gözlerle ona baktım. "İleriye gitmiyor musun?"

Başını onaylamaz anlamda sallayarak acıyan gözlerini üzerime dikti. "Sadece artık bir yetimin karnını doyurmak istemediğimi belirtiyorum." Dediği an kulaklarım uğuldamaya başladı.

Tırnaklarım sızladığında etime çok fazla geçirdiğimi fark etsem de umursamadım. Gözyaşlarım gözlerimi daha iri gösterecek şekilde dışarıya taşmış, akmak için sabırsızlanıyordu. Kalbime oturan gülle genç yaşımın kaldıramayacağı kadar ağırdı. İnce kaşlarını kavisle havaya doğru kaldırıp, küçük bir çocuğun masumluğunda sordu. "Sence de bu normal değil mi?" Başım eğilmek için bükülse de acı bir şekilde gülümsedim.

"Haklısın yenge." Suratında gerçek bir gülümseme oluştu. Bu onu daha güzel göstermişti. Suratı ne kadar güzel olsa da içi bir o kadar çirkindi. Ayaklarım isyan bayraklarını çekerek bedenimi taşımayı reddetse de direnen adımlar atarak odama doğru ilerlemeye başladım.

Kapımı açıp, içeriye girdiğim an dizlerimin üzerine yığılıp kapanan kapıya koydum sırtımı. Omuzlarım sarsılarak ağlarken nefessiz kalmıştım. Sesimi duyup sevinmemesi için elimle ağzımı kapatarak yuttum tüm hıçkırıklarımı. Tıpkı bana ettiği laflar gibi... Bir süre sarsılarak ağladıktan sonra güçlükle yerden kalktım. Paytak adımlarla yatağıma doğru ilerleyip yastığımın yanına oturduktan sonra elimi altına atarak fotoğrafı çıkartıp bakmaya başladım. Annem... Ses çıkmaması için birbirine kenetlediğim dişlerimin arasından boğuk sesler çıkmaya başladığında gözyaşlarım sicim gibi akıyordu yanaklarımdan. Bende ona benziyordum. Siyah saçlarından kahverengi gözlerine, yüz çehresine kadar her şeyi annemden almıştım. Bu yüzden kendimi seviyordum, ben... Anneme benziyordum. Her zaman yaptığım gibi öptüm fotoğrafını. Çerçeveletip komodinimin üzerine koyduğumda yengem odanın dekorasyonunu bozduğunu söyleyerek atmaya çalışmıştı, elinden zorlukla alarak saklayabilmiştim. Ailemden geriye kalan tek fotoğraftı. Babamı göremesem de annemi fotoğraftan tanıyabiliyordum. Elim istemsizce boynumdaki kolyeye gitti. Kendimi bildim bileli oradaydı, melek kanatları... Aklım erer yaşa geldiğinde amcama sorduğum gün gelmişti aklıma...

KURALSIZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin